Yeni kabinede Başbakan Yardımcılığı görevinden, Adalet Bakanlığı görevini yerine getirilen Bekir Bozdağ ile ilgili düşüncelerini aktaran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Çok net ve açık düşüncem şu; Yolsuzlukları soruşturan polislere müdahale edilmezse, yolsuzlukları soruşturan savcılara müdahale edilmezse, Adalet Bakanı doğrudan doğruya dosyanın içeriğine müdahale edecek girişimlerde bulunmazsa bir sorunumuz yok. Ama bunun emareleri şu ana kadar hiç görülmedi. Sayın Bekir Bozdağ ile ikimiz de grup başkan vekiliydik parlementoda. Sayın Bozdağ Başbakanın sözünden ayrılmaz. Ne derse onu yerine getirir, ne söylerse, onu dillendirir. Dosyaya müdahale et derse, gözü kapalı dosyaya müdahale etmek ister. Parlamentoda hemen hemen bütün milletvekilleri de bilir zaten. Şimdi burada dikkatli olunması gereken süreç şu; Yarın göreceğiz, hala savcıların önüne engel çıkarılıyorsa, bu kabine değişikliğini hiç bir yararı yok. Değişse ne olur değişmesene olur. Bizim amacımız neydi; 4 bakanın ayrılması etik olarak, ama yolsuzlukları ve rüşvet olayını soruşturan savcılara ve polislere müdahale edilmemesiydi. Bunu önümüzdeki süreç içerisinde göreceğiz." dedi.

KENDİSİNE HİÇ İTİRAZ ETMEYECEK, DÜŞÜNDÜKLERİNİ HAYATA GEÇİRECEK BİR KABİNE OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYOR

İçişleri Bakanlığına getirilen Efkan Ala ile ilgili olarak "Kendisine hiç itiraz etmeyecek, düşündüklerini hayata geçirecek bir kabine oluşturmaya çalışıyor. Efkan Ala bu bağlamda, bir dönem İçişleri Bakanlığını devre dışı bırakarak, doğrudan İstanbul'daki valiye ve emniyet müdürüne talimat verip, Gezi Olayları dolayısıyla aktif rol üstelenen bir kişi. Şunu AKP milletvekillerinin kendilerine sormaları gerekiyor. Bu kadar, parlamenter içinde, İçişleri Bakanı olacak kimse yok mu? Başbakanlık müsteşarını oraya getiriyorsunuz? Bu soruyu ben soruyorum, ama Adalet ve Kalkınma Partisi'nin saygıdeğer milletvekillerinin de kendilerine sorması gerekiyor. Neden? Çok özelliği olan bir bakanlık olur, örneğin Dışişleri Bakanlığı, hadi dışardan birisini getirdi, dışarıdan dünyayı çok iyi okuyan, birisini. İçişleri bakanlığı bu."

AKP'NİN KENDİ BİR DERİN DEVLETİ VAR. O DEVLETİN UNSURLARINDAN BİRİSİ EFKAN ALA'DIR

Erdoğan'ın bir derin devleti olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, "AKP'nin kendi bir derin devleti var. O devletin unsurlarından birisi Efkan Ala'dır. Bakın kendisi, bir özel şirketin denetim kurulu üyeliğini de yaptı. Telekom'un. Başbakanlık müsteşarıyken. Ticaret Sicili Gazetesi'nde yayınlandı. Ve ben buna itiraz ettim. Kendisinin denetlediği bir kuruma, Başbakanlık Müsteşarı olarak, her türlü denetim yetkisi, o kuruma denetçi olarak, kendisini görevlendiriyor. Bu olmaz. Etik değil. Ben kendi denetlediğim bir kuruma gidip de denetici olursam oraya, ne olacak, kim gelip denetleyecek orayı. Başbakanlık müsteşarları orayı denetleyemez. Müfettişler ona bağlı. Bu olmaz." dedi.

SİZ CUMHURİYET'İN SAVCISISINIZ. İKTİDARIN DEĞİL

Siyasi parti olarak siz neden meydanlara çıkmıyorsunuz da başkalarının çıkmasını istiyorsunuz sorusuna Kılıçdaroğlu şöyle bir cevap verdi; "Şöyle bir şey var. Erdoğan'ın belki de en büyük arzusu; CHP'nin böyle bir olayı ortaya çıkartması. Çünkü o olayı şuna getirecek, Bu olay rüşvet olayı değil, yolsuzluk olayı değil, CHP ile AKP'nin çekişme olayıdır. Buna getirecek. Biz şunu söylüyoruz; Burada bir yolsuzluk var, burada bir rüşvet var. Kahvedeki yurttaşın elini vicdanına koyup düşünmesi gerekir. Bu bir siyasi olay değil, bu bir siyasi, çekişme olayı değil. Bu gerçekten insan haklarına müdahale olayı. Demokrasiye müdahale olayıdır. İnsanın düşünmesini sağlamamız lazım. Bu bir siyasal çekişme alanına getirilirsek bunu iktidarın ekmeğine yağ sürmüş oluruz. Neden şimdi, dış güçler diyor. CHP'yi sonlara koyuyor. Çünkü CHP işin özüyle ilgileniyor. Burada bir yolsuzluk var mı? Bunun ortaya çıkması lazım. Neden bizi doğrudan hedef alamıyor. Çünkü biz, görevden alınan polisin hakkını savunuyoruz. Sorgulama yaparken engellenen savcının hakkını savunuyoruz. Buradan bütün savcılara da bir çağrı da bulunuyorum. Sizin ünvanınızın başında Cumhuriyet yazıyor. Siz Cumhuriyet'in savcısısınız. İktidarın değil. Onların sorumluluğu çok ağır. Hukuku onlar savunacak. Hukukun üstünlüğünü onlar savunacak. Demokrasiyi, özğürlüğü onlar savunacak. Yolsuzluklara karşı onlar mücadele edecek. Rüşvet alanlara karşı onlar mücadele edecek. İktdar onların üzerine baskı kurdukça, onlar gür seslerini biraz daha çıkartmak zorundalar. Biz onların tümünü yanındayız.