FATİH ÖZKILINÇ- Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şerafettin Kılıç, partisinin İzmir İl Başkanlığı binasında gündeme ilişkin basın toplantısı düzenledi. Ülke gündemini ekonomideki yaşanan sıkıntıların meşgul ettiğini belirten Kılıç, ”Türkiye'de gelen gün geçen günü aratmaktadır. Her gün zam, her gün yeni bir darboğaz milletimizi yormaktadır., Bu ahval altında, asgari ücretin ne olacağı konusu ise, hepimizin merakla beklediği bir sorunun cevabı. Burada bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum; Asgari kelimesinin TDK sözlüğüne göre anlamı, en az, en düşük, en aşağı, minimum, minimal, en alt anlamına gelir. Lakin bu en alt sınır, milletimizin yarasına merhem olmamaktadır. Açlık sınırı 3.093,20 TL, yoksulluk sınırı 10.075,58 TL olduğu bir ülkede, en alt sınırı, uzun zamandır iktidar adilane bir şekilde belirlememektedir. Bu sebeple Saadet Partisi olarak biz, en alt sınırı, yani asgariyi değil insanca yaşama ücretini talep ediyoruz. Milletimizin enflasyona kurban edilmediği, alım gücünü koruyacak aynı zamanda, devletin vergilerden yapacağı fedakârlıkla işverene yük olmadığı bir ücret oranı belirlenmesini istiyoruz” dedi.

 

Gençleri suçlamaya hakkı yok


Açıklamalarını bir kurye firmasında çalışan kuryenin sokak röportajı üzerinden sürdüren Kılıç, “Bugün Türkiye'de gençlerimiz, ne yazık ki ciddi bir karamsarlığın içerisine sürüklenmiş bulunuyor, halihazırda var olan ekonomik problemlerin üzerine, 2 yıldır eklenen pandemi şartlarını da göz önüne aldığımızda, gençlerin yaşadığı buhranlı sürecin ne derecede olduğunu anlamak mümkün. Bakınız; gençlerin şu an içinde bulunduğu durumu anlamak için bir örneği sizlere hatırlatmak istiyorum. Getir firmasında kuryelik yapan bir kardeşimiz, sokak röportajında, hepimizi düşündürmesi gereken şu cümleleri sarf etti; ‘Günde 14 saat çalıştığını belirten kardeşimiz: Yaşamaya dair bir gayem yok. Hayata sadece çalışmak için mi geldim? Sosyalleşeyim desem para yok, para kazanayım desem sosyal hayat yok’ dedi. Hepimizin, başını iki elleri arasına alarak bu durumu düşünmek mecburiyetimiz var. Özellikle de sorumluluk makamında olanların. Eğer bugün gençlerimiz huzuru yurt dışında arıyorsa, bu, başta mevcut iktidar olmak üzere, hepimizin sorumluluğudur. Bakınız; Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 18-24 yaş grubundaki genç nüfus içinde, kendini mutlu olarak görenlerin oranı, 2019 yılında yüzde 56,7 iken bu oran 2020'de yüzde 47,2 oldu. Bugün, eminim bu rakam daha da düşmekte, mutsuz gençlerimizin sayısı artmaktadır. Peki, neden? Arkadaşlar iş bulamayan, 25 yaşına gelip de, hala babasının eline bakan bir genç nasıl mutlu olabilir? O genç, her gece ailesinin evinde başını yastığa koyduğunda neler hisseder, gelin empati yapın ve siz de bunu bir düşünün. Tabi biz bunları deyince bazı arkadaşlar çıkıp diyorlar ki; ‘efendim Türkiye'de işsizlik yok, iş beğenmeme sorunu var, gençler iş beğenmiyor’ yahu siz Tarih, Coğrafya, Edebiyat, Fizik, Kimya mezunu bir genci pizza kuryesi yapmak isterseniz elbette bu genç iş beğenmez. İstihdam alanları açmayanların, plansız bir şekilde her yeri üniversiteler ile donatanların gençleri suçlamaya hakkı yok” ifadelerini kullandı.