CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, yazılı basın açıklaması yaptı. Hükümet, aleyhine gelişen hukuksal süreçleri kapatabilmek için olağanüstü bir gayret içinde olduğunu öne süren Tarhan, "Kirli eller temizlenmeli, soruşturmalar, kovuşturmalar ivedilikle el değiştirip, aynı Deniz Fenerinde olduğu gibi ‘güvenilir’ ellere emanet edilmeli. Ama bu kez öyle sadece savcıların elinden dosya alarak, tutuklu yargılamaya muhalif yargıçları itibarsızlaştırıp sürgünlere göndererek değil. Ama bu kez öyle sadece savcıların elinden dosya alarak, tutuklu yargılamaya muhalif yargıçları itibarsızlaştırıp sürgünlere göndererek değil. Savaş büyük ya bu kez, çok daha büyük bir işe kalkıştılar. Her şeyi göze alıp anayasayı da ihlal eden ağır hukuksal sorunlar taşıyan bir yasayı HSYK teklifini cebir, şiddet eşliğinde komisyondan ite ite geçirmeye çalışmaktalar. HSYK yasa taslağını bir de başka açıdan değerlendirmekte salt hukuk penceresinden bakıp, okumaya çalışmakta fayda var. Ben bu toz duman arasından görmemiz gereken başka şeylere dikkat çekmek ve tartışmaya açmak istiyorum" dedi.

Tarhan, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Bir hukuki işlem yasa, ya da yönetmelik fark etmez, belli unsurları taşımak zorundadır. Hukuk aleminde var olabilmesi için şekil, konu, amaç, sebep ve yetki bakımından hukuka uygun olması gerekir. Aksi halde varlığı tartışmalı hale gelir. Başka bir deyişle işlemin unsurlarının yokluğu o işlemin de hükümsüz olması, yok sayılması (keenlemyekun) sonucunu doğurur. Yoklukla iptal farklı kavramlardır. Yokluk, işlemin başından beri hükümsüz kılınması demektir. Şu ana kadar anayasa mahkemesinin yokluk konusunda verilmiş bir kararı da yoktur. Ancak bazı kararlarında yokluk konusunda görüşlerini ortaya koymuştur. Örneğin 1992 yılı bütçe kanununun Kültür Bakanlığı bölümüne ilişkin açıklamasında 'yasama işleminin yok sayılabilmesi için yetki, görev gaspı ya da ağır biçim eksikliği söz konusu olabilir' demiştir. Özetlersek anayasa mahkemesi iptal sebeplerinden daha ileri bir tartışma yapabilmek için iptal sebeplerinden daha ağır hukuka aykırılık nedeni aranacağını işaret ederek ancak bunun yaptırımının yokluk olacağına işaret etmiştir. Tartışacağımız konu HSYK yasası. Önce yetkiye bakalım. Bu yasa öyle bir yasa ki, işlemin içerdiği ve dayanması gereken anayasa hükümlerini, yani mahkemelerin bağımsızlığı ve hakim teminatı ilkelerini değiştiriyor. Yasa değiştirmekle yetkili olanlar, yasa değiştirme yöntemini kullanarak tali kurucu iktidara verilen anayasa değiştirme yetkisini gasp ediyorlar. Başka bir deyişle parlamentoda izlenen süreç, yasa değiştirme iradesini aşarak hukuki işlemde 'yetki' temelinde vahim bir sakatlık yaratıyor. Yasanın amaç ögesine baktığımızda ise gizli amacı işaret eden geçici 4. maddesi dikkat çekiyor. Bu hüküm yasanın yürürlüğe girdiği tarihte HSYK kadrolarının derhal boşaltılacağına işaret ediyor. Bu da yasa ile amaçlananın sadece siyasi kadrolaşma olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu yasama işleminin amacının çarpıtılıp, sakatlandığını da gösteriyor. Şimdi parlamentonun yetkisi olmadığı bir anayasal alanda yetki kullandığı, yokluğun en ağır biçimi olan yetkisiz işlem yaptığı, işlemin amaç açısından da sakatlık taşıdığı gözetildiğinde, yasanın Cumhurbaşkanının imzalamasından önce Anayasa mahkemesince yok hükmünde olduğunun tespiti istenebilir mi? Sakat bir yetki ve amaca özgülenerek kurulan bir hukuki işlemin yokluğunun yayınlanmadan tesbiti mümkün müdür? Bana göre imzalanıp yürürlüğe girmeden “yokluk” tesbiti mümkündür. Anayasa Mahkemesi önüne böyle bir istem geldiği taktirde, toplumu ikna eden bir karar vermek için kafa yormalıdır. İptali aşan ve daha ağır nitelikte hukuka aykırılık hallerinde ne yapılması gerektiğine; bu ülkede uzun süredir hiç bakılmayan bir pencereden, salt hukuk penceresinden bakarak, irdeleme yapmak hukukçuların görevi değil midir?"