Jülide Yurteri Şehitoğlu-CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, İzmir ziyaretinde özel hayatından, siyasete kadar birçok farklı konudaki görüşlerini Haber Ekspres ile paylaştı. Siyasi malzeme olarak kullanılmamasını istediği özelini de ilk defa bize açtı. Zor bir coğrafyada yaşamanın ne demek olduğunu iyi bilen Tekin, insanların acılarına neden olan iktidara öfkesini cömertçe ifade ediyor. Tekin'in hırsına ve gücüne hayran olmamak mümkün değil. Kendini Türkiye'ye karşı sorumlu hissediyor ve AKP'li yetkililere 'Gelin ekranlarda tartışalım' çağrısı yapıyor. Cumhuriyet Halk Partisi iktidara geldiğinde yapacaklarını anlatışı onu ve dinleyenleri heyecanlandırıyor. Tekin'in söylemi ile Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olduğunda AKP'nin bülteni olan gazete patronlarının malları Ermenek'teki Recep amcanın ayaklarında olacak

- Eskiden bütün siyasiler televizyona çıkar gündemi tartışırlardı. Bu seçim döneminde bir farklılık yaratılabilir mi, bu tek taraflılığın önüne geçilebilir mi?

Geçilemez. Nedenini söyleyeyim. Bir kere iktidarda, iktidar mensupları yasadışı işe bulaştığı için, televizyonların karşısında bunu müzakere edebilecekleri güçleri yok. Biz AKP'liyle karşı karşıya geldik. Ben şimdi soracağım, 'Deniz fenerinde hanginizin çocuğu kuryelik yaptı?', bana ne diyecek? 17 Aralık'taki, 25 Aralık'taki çete soygun işine ne diyecek? Bunun için şöyle bir yöntem bulmuşlar: 'Ne kurdu gör ne de kulhuvallah oku'. Eee ne yapacağız bunun yerine, onun da kolayını bulmuşlar: Kiralık gazeteci tutmuşlar. Akşam televizyonlara dikkat ederseniz, ben bir siyasetçi olarak gazetecilerle tartışmaya girmiş değilim, elbetteki gazetecilerin sorularını cevaplamak için ekran karşısına çıkılır ama benim muhatabım siyasetçidir. Geçen gün beni bir televizyoncu aradı, 'Başkanım akşam sizi programa çıkaralım' dedi, 'kimler var?' diye sordum. O da saydı, üç dört tane havuz medyasının gazetecilerini, dedim ki 'Ben bunu kendime hakaret sayarım, ben siyasetçiyim, AKP yetkililerini, Bülent Arınç'ı çağıracaksanız başımın üstüne nereye istiyorsanız geliriz'

Eskiden siyasiler siyasete mizah katardı

Bu yöntemi kaldırdılar, eskiye baktığımızda bütün siyasi liderler ekranların karşısına çıkardı, Sayın Erbakan. Sayın Demirel ve siyasete bir mizahta katarlardı ve çok hoşumuza giderdi. Maalesef artık bu yok, inşallah AKP' siz bir dönemde bu yöntemler yeniden uygulanacaktır.

- İktidarın İzmir takıntısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yenemediğiniz şeye hakaret edeceksiniz, ona gavur diyeceksiniz, pis İzmir diyeceksiniz, sümüklü diyeceksiniz...

- Son belediye başkanlığı seçimlerinde neredeyse bütün imkanlarını İzmir için seferber ettiler, neden İzmir'i gavur, pis dedikleri halde bu kadar çok istiyorlar?

Demokrasinin, özgürlüklerin, cumhuriyetin en önemli kalelerinden birirni ele geçirmek onlar için çok büyük bir kazançtır. Elbette İzmir onlar için önemli. İzmir için nasıl bir uğraş verdiklerinin, devletin bütün kurumlarını harekete geçirdikleirni biliyoruz, ama İzmir asla yıkılacak bir kale değildir, hele AKP gibi kirli bir siyasal yapıya asla teslim olmayacaktır.

Kapalı siyasetle demokrasi olmaz

- Sizi son dönemde Meclis'te ya da siyasi konularda en heyecanlandıran konu ne oldu?

Meclis'i bana sorma, hiçbir şey beni heyecanlandırmıyor. Şunu da söyleyeyim, ben Türk siyasetinin, Türk parlamentosunun bu kadar kirli olduğunu parlamentoya girince gördüm. Siyaset kirliyse demokrasi inşa edemezsiniz, siyaset kirliyse toplumda güven uyandıramazsınız. Türkiye'de yapacağımız ilk iş, temiz siyaset oluşturmaktır, temiz siyasetin yolu da dünyada uygulanan sistemde olduğu gibi, şeffaf, hesap verebilir bir siyaset mekanizmasını oluşturmamız lazım. Siyaseti kapalı tutmuşuz, siyasetin kamuoyunun millete açılacak olan kapısı televizyonu bile yasakladılar. Niye yasaklıyorunuz?

- Peki bütün medya onların elinde kendi medyanızı oluşturmayı düşünüyor musunuz?

Nereden para çalalım? Çalmakla oluyor bu, helal parayla kurulmuş bir televizyon yok. Biz çalmayla yapacağız, çalma işi de bize göre değil, Allah bize de göstermesin o çalma işini.

- Siyasiler arasında halkla en yakın iletişimi kuran kişisiniz. Ardahan'dan İstanbul'a ilk geldiğinizde garsonluk yaptığınızı biliyoruz, nasıl oldu da böyle bir tırmanışı sağladınız?

Bunlar siyasette çok kullanılan hikayelerdir, ben bunları hiçbir zaman kullanmadım. Sadece garsonluk değil, pazarcılık dahil olmak üzere pek çok işi yaptım. Topraktan geldim cümlesi var ya topraktan, sokaktan gelen insanın insanlarla iletişimi tabi ki çok kolay, çünkü ben de sokaktanım, halktanım. Hayatın bütün acılarını yaşamış bir insanım. Çok sorunlu bir coğrafyadan geldim, Ardahan. Sekiz ay kış, şimdi orada kreş açtık (Sesi duygulanıyor). Ben ortaokula giderken 7 kilometre karlı yollarda yürüyerek gidip gelmiş okumuş bir insanım. Çok kolay değildir bizim yaşamımız. Bunların siyasette bir malzeme olmasını istemiyorum. Siyasetçi dünyanın her yerinde halkın arasında olmalıdır. Ne diyoruz, milletin vekili, vekil nerede olacak, halkın içinde olacak, vekil 30 korumayla gezer mi?

Bizi Allah ve halk koruyor

- Sizin hiç korumanız yok değil mi?

Korumam var.

- Var mı gerçekten?

Bizi Allah koruyor, bir de millet koruyor. Korunacak bir şeyiniz yoksa niye korunacaksınız? Kim korunur, yolsuzluğa bulaşmışsa, yasadışı işe bulaşmışsa korunmaya ihtiyacı vardır. Ben Van'a da, Diyarbakır'a da, Mardin'e de, Tokat'a da Çorum'a da elimi kolumu sallayarak gidiyorum. Gece yarısı Urfa'da dolaşan tek siyasetçiyim. Gece 2'de polisler gördü, şaşırdı, 'Başkanım ne işiniz var' dediler, ben de cevap verdim: 'Ne demek ne işimiz var, ben vatandaşım her yerden çıkarım'. Konya'da saat 01:30'da polisler yine şok oldu. Biz korkacak birşey yapmadığımıza göre güvenliğe, korumaya ihtiyacımız yok. Kaldı ki millet sizi korur.

Erdoğan'ı kırmadık(!) üç çocuk yaptık

- Kaç çocuğunuz var?

Üç tane, Sayın Erdoğan üç deyince kendisini kırmayalım dedik (Kahkahalar yükseliyor). Şimdi de 5 diyor ama ona gücüm yetmiyor.

- Çok yoğun bir tempoyla çalışıyorsunuz, kuş misali her gün başka bir yerdesiniz, çocuklarınıza hasret ülkeyi kurtaracağım diye bir savaş veriyorsunuz, bu size ne hissettiriyor, kendinizi kahraman gibi hissettiğiniz oluyor mu?

Ben kendimi sorumlu hissediyorum. Bu ülkede yaşayan bir yurttaş olarak bu genel gidişatla, çocuklarımın geleceği için çok ciddi kaygılarım olduğu için sorumlu hissediyorum. Türkiye'nin gidişatına kaygılı bakıyorum ve benim çocuklarım uzayda yaşamıyor, bu coğrafyada yaşıyor. Benim şansım var, çok küçük yaşta siyasete başladım, eşimde çocuklarım da bu duruma alıştılar. İnanın yılın 365 günüde belki evimizde yattığımız gün 50- 60 gündür. Hele son günlerde çok daha fazla dışarıdayız. Kendimi bu konuda çok sorumlu hissediyorum. Özellikle seçime kadar yoğun olacağız. Bunu eşime ve çocuklarıma da söyledim. Hepimiz fedakarlık yapacağız. Bugüne kadar hiç karamsar bir tablo çizen bir siyasetçi değilim, ilk kez gerçekten çok kaygılıyım. İktidarın bu aymazca davranışlarının bizi başka bir mecraya götürür korkum var.

Pişmanlık yasasından faydalansınlar

Hukuk tanımaz, yargı tanımaz, Anayasa Mahkemesi'ni tanımaz her türlü yaptığı kirliliği bir dinle, imanla, camiyle kapatmaya çalışamazsınız, ya bu hastalıklarınızdan vazgeçeceksiniz, ya da gelin pişmanlık yasasından faydalanın. Öyle bir yasa çıkartalım ki, yolsuzlukla mücadele etme yasası çıkartalım, siz de bu pişmanlık yasasından faydalanın. Türkiye bu kara sayfayı toptan kapatsın. Bizim Almanya'dan Japonya'dan ne eksiğimiz var? Fazlamız var. Almanya'da bir siyasetçi asla yasadışı bir işe elini uzatamaz, uzattığı zaman onun bedelinin çok ağır olduğunu bilir. Bir savunma bakanı asker çocuğunu devletin helikopteriyle ziyaret ettiği için istifa etmek zorunda kaldı. Siyaset dediğin, iman dediğin, inanç dediğin işte budur.
Kamu düzeni diyorlar ya kamu düzenini sadece AKP bozuyor, AKP'yi kaldırın kamu düzeninde sıkıntı olmayacak. Yasa tanımıyorsunuz, Anayasa tanımıyorsunuz, kural tanımıyorsunuz, kamunun bütün imkanlarını kendinize kullanıyorsunuz, sonra dönüyorsunuz gariban vatandaşa ben kamu düzenini korumak için sıkıyönetim yasası çıkartacağım, geçin onları yemezler.

- Bu seçim döneminde profesyonel bir halkla ilişkiler ve pazarlama firmasıyla çalışmayı düşünüyor musunuz?

Elbette, seçim döneminde stratejik çalışmaları götürecek bir çok firma var. Ben kendimi iletişim konusunda uzman sayıyorum bununla ilgili hiç tereddütünüz olmasın. Vatandaşı anlayacaksın vatandaş da seni anlayacak.

- Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'na savaş açmış bir yerel gazete var...

(Sorumu bile bitiremiyorum ve düşünceleri dökülüyor ağzından) O haram parayla oluşmuş bir medya, o direk AKP'nin medyasıdır, bir gazete değil. O gazetelere baktığınızda 17 Aralık, 25 Aralık tapelerde çıktı, bir bakanın rüşvetle topladığı paralarla oluşmuş gazetelerdir. Bunu bir gazete olarak görmeyin, AKP'nin bülteni olarak takdim edelim. Biliyorsunuz Aziz Nesin yaşasaydı çok büyük bir mizah çıkardı yaptıklarından. İcra dairesini törenle açtılar. İktidar milletvekilleri de oradaydı. Milletin malına haciz koymak için tören düzenleniyor. Maalesef böyle bir dönem var, bu iktidar medyasını kamu imkanlarını kullanarak sağladı, bütün bunlar devletin kasasından alınan paralarla oldu. Şimdi de kamu yoklaması şirketleri var, organize yolsuzluğun şeması bizde var, hiç merak etmeyin. İnşallah Cumhuriyeti Halk Partisi iktidarıyla bunların hepsine el koyacağız. Haram parayla oluşmuş gazetelerin ya da haram işlere bulaşmış iş dünyasının mal varlıklarına el koyacağız. Emeğiyle kazanmış iş adamları hangi siyasal yapıda olursa olsun, hangi cemaatte olursa olsun, hangi ideolojik yapıda olursa olsun Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz onların güvencesi olacağız. Hiç kimse onların kapısına bir vergi müfettişi göndererek tehdit edemeyecek, yasadışı yollarla edinilmiş mal varlıklarına de el koyacağız. O mal varlıklarıyla bugün Türkiye'de inim inim inleyen emekli, sosyal yaşam sıkıntısı yaşayan milyonlarca yurtdaşımıza kaynak sağlamış olacaız. Kısacası o haram medyanın paralarını Recep Amca'nın ayaklarında olacak. Çocuğuna süt alamayan Fatma Teyze'nin intihar etmeyeceği bir refah için kullanacağız.

- Ak saray tartışması çok gündemde...

Kaçak saray

- Peki Kaçak saray, aylık elektrik faturası bile 700 bin lira, vatandaşın bu saray için medarı iftarımız demesi...

Hangi vatandaş?

- Saraya medarı iftarımız diyen vatandaş...

Hayır, ona bakma sen. AKP'nin yalaka medyası bunu bu şekilde pazarlamaya çalışıyor. % 76'sı buna karşı, % 12'si sarayın farkında bile değil, yaşam savaşı vermekten etrafını göremiyor, %6.5'i itibar demiş. O belli ki % 6.5'ta bir kısmı akıl tutulması yaşıyor, bir kısmı da bu çeteleşmenin içinde olan, harama bulaşmış insanlardır. Bir ülkede insanlar 300 liraya 500 liraya mahkum edilmişse bizim itibarımızı o saray yükseltecekse yıkılsın o saray.

- Yıkılabileceğini düşünüyor musunuz?

Neden yıkılmasın, bütün diktatörlüklerde saraylar yıkılmıştır, tarihe bakın kim saray yapmışsa o saray yıkılmıştır. Yakın tarihe bakın, Ortadoğu'da Saddam'ın sarayı var mı şimdi. Kaddafi'nin sarayı var mı? Bu otoriter yapıdan vazgeçilmeli. 21. yüzyıl bunları kaldırmaz. Bu cehaletten, bu geri kalmışlıktan vazgeçeceğiz, çağdaş dünyaya entegre olacağız. Almanya, İngiltere Başbakanı hangi sadelikler içerisinde yaşıyorsa biz de öyle yaşayacağız. Biz Almanya'dan çok mu zenginiz? Bakın Alman bakanların makam araçları yok. Ne oldu? İtibarları mı düştü? Bir ülke yolsuzlukla uluslararası arenada tartışılır hale geldiyse itibarınız oradan bitmiştir. 17 Aralık, 25 Aralık üzerine bu saray... Türkiye bu imajı 50 sene temizleyemez onu söyleyeyim. AKP gidecek ve dürüstlüğü tescil edilmiş Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir liderle yeniden imajımızı düzeltebiliriz.

- İzmir için bir seçim sloganı söylemenizi istesem ne dersiniz?

Zor bir soru. 'Demokrasinin kalesi İzmir', 'Hoşgörü Şehri', 'Batı'ya açılan kapımız', 'Barış Kenti', 'Hoşgörü Şehri' olabilir. Burada AKP kendi kirli medyası aracılığıyla İzmir'i eleştirmek istiyorlar, İzmir'e hizmet gelmiyormuş diye. Bütün yaşanabilir şehirlerle ilgili uluslararası kriterler var, oraya bakıldığı zaman birinci sırada Cumhuriyet Halk Partisi var. İzmir, Eskişehir, Aydın, Muğla var. Benim yaşadığım şehir İstanbul ne yazık ki AKP'nin elinde ve 31. sıradan şu anda 107. sıraya düştü.

Yüreğiniz yetiyorsa gelin ekrana çıkalım

AKP'lilere sesleniyorum, yüreğiniz yetiyorsa gelin ekrana çıkalım, siz İzmir'i anlatın ben de sizin belediyelerinizi anlatayım. Onlar İzmir'in beton şehir olmasını istiyorlar, onların kafasındaki gelişmişlik betona, ranta endeksli. Buna asla İzmirli izin vermeyecek. Dünyada en çok tartışılan konu, yaşanabilir şehirlerin temel kriteri, hava silkülasyonu, daha temiz, daha yeşil bir şehir. Siz ne isityorsunuz? Daha beton bir şehir örnek mi? İşte Ankara işte İstanbul. Hava alamıyorsunuz hava. Çocuklarımızın geleceğini karartan bir şehir yapılaşmasına Cumhuriyet Halk Partisi asla izin vermeyecektir.