Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmesine ilişkin, "Zannederim, umarım, hem Başbakan, hem Bakanlar Kurulu kendilerine anayasa ve millet tarafından tevdi edilmiş bu görevi başka vesayet ortaklarıyla paylaşmaz ve dirayetli bir tavır oluşturur" dedi. Vural, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, 2015 yılı bütçesinin dün TBMM Genel Kurulu'nda yapılan görüşmelerine ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun konuşmasına değindi. Davutoğlu'nun konuşmasının ve üslubunun "aslını yaratmaya çalışan bir taklitçi" olarak hafızalara kazındığını, "kendi kimliğini ortaya koyamayan selefinin ayak izlerini takip etmekten başka bir maharet gösteremediğini" ileri sürdü.

Ortaya çıkan manzaranın, "Türkiye'nin devasa sorunlarının AK Parti elinde, AK Parti hükümeti ve Davutoğlu'nun ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın elinde rehin olduğu" biçiminde görüldüğünü ifade eden Vural, "Mütecaviz tutumu, iftira hatipliği, kişiselleştirme, gerginlik ve kutuplaştırması, Türk siyasetine belki yeni bir boyut katabileceği düşünülen Davutoğlu'nun fos çıktığını ortaya koyuyor" dedi.

Davutoğlu'nun, yolsuzluk ve AK Parti ile bağlantısı bulunan kişilerin kurallara aykırı biçimde çeşitli görevlere atandıkları iddialarına yanıt vermek yerine, tartışmaları kişiselleştirdiğini savunan Vural, "2015 seçimlerinde Davutoğlu'nun bu milletin geleceğine bir şey katamayacağı ortaya çıkmıştır" diye konuştu.

Çözüm sürecine de değinen Vural, şu değerlendirmelerde bulundu: "Başbakanlık, İmralı ve Kandil Bermuda Şeytan Üçgeninde yapılan müzakereler, bu milletin milli kimliğini, üniter yapısını, anayasal düzenini bu üçgen içinde hortumlamak isteyenler, bugünlerde bir cambaza bak siyaseti uygulamaya başladılar. Davutoğlu, Demirtaş ve Sayın Cumhurbaşkanı arasında yaşanan ve manşetlere taşınan restleşme tamamiyle perde arkasında yürütülen müzakereleri, ittifakları gizleme amacı taşımaktadır. Cambaza bak siyaseti uygulanmaktadır. Bu kavganın amacı PKK ve AKP'nin üzerinde anlaştıkları İmralı taslağını milletin gözünden çıkarmaktır. Görünen o ki AKP ve PKK, genel af ve özerklik konusunda anlaşmış bulunmaktadır. Mesela, millete hazmettirme meselesidir. Ama bunun milletin gözünden kaçırılması mümkün değildir."

Eski Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı ve AK Parti İzmir Milletvekili Binali Yıldırım'ın bir televizyon programındaki açıklamalarında, terörle mücadeleye harcanan paradan bahsederken, "bu anlamsız savaş" ifadesini kullandığını ileri süren Vural, buna tepki gösterdi.

Vural, "Bu milletin bayrağını indirmek isteyenlerle mücadele etmek bunlar için anlamsız. Böyle materyalist zihniyet olabilir mi? Bunlara göre şehitlerimiz anlamsız yere şehit oldu. Terörle mücadele 'anlamsız' diyenler ancak bayrağımızı birlik ve bütünlüğümüzü milli kimliğimizi anlamsızlaştıranlardır, bizatihi kendileri anlamsızlardır. Gazilerimizi, şehitlerimizin ruhunu incitmişlerdir. Böyle bir rezalet olmaz. Hiç kimse Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne kast edene terörle mücadeleyi anlamsız göremez. Bu zihniyet bölücü terör örgütünün siyasi amaçlarını meşru kılmak isteyen bir zihniyettir" diye konuştu.

Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Vural, sanatta sansüre ilişkin soruyu yanıtlarken sanat kaynakları ve yollarının da AK Parti devletinin baskısı altında olduğunu belirtti. Vural, "Her alanda baskı ve sansür var. Çözüm yolu nedir derseniz, belki bir saraya uğrarlarsa, methiye düzerlerse çözülebilir diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

Vural, "Binali Yıldırım'ın 2015 yılından itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kabineye başkanlık edeceği" yönünde açıklamaları olduğunu ifade etmesi üzerine, "Davul birisinde, tokmak birisinde, böyle devlet yönetimi olmaz" dedi.

Kimsenin devlet yönetimini kişisel ihtiraslarına alet etmemesi gerektiğine işaret eden Vural, şu değerlendirmelerde bulundu: "Zannederim, umarım, hem Başbakan, hem Bakanlar Kurulu kendilerine anayasa ve millet tarafından tevdi edilmiş bu görevi başka vesayet ortaklarıyla paylaşmaz ve dirayetli bir tavır oluşturur. Böyle bir şeyin başbakan ve bakanlar kurulu tarafından kabul edilmemesi gerektiği açık ve nettir. Bakanlar Kurulu'nu toplaması, başkanlık etme isteğinin bir darbe niteliği taşıyacağı açık ve nettir.

Böyle bir toplantı ihtiyacı belirmemişse, böyle bir siyasi irade doğrudan doğruya Davutoğlu'nu ve bakanlar kurulunu sinek ikili yerine koymak amacı taşır."

Yıldırım'ın açıklamalarında Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın maliyetini bölünmüş yol yapımına harcanan paralarla karşılaştırıldığının ifade edilmesi ve değerlendirmesinin sorulması üzerine de "Zırva tevil götürmez" ifadesini kullandı.

İsrafın haram olduğunu belirten Vural, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın maliyetinin içinde ne için ne kadar para harcandığının açıklanmasını istedi. Vural, "Jakuzinin, klozetin, halının, kadehin metrekaresi ne kadar? Nereden geldi. Türkiye'de vatandaşın üretimi mi, Hans'ın, George'un üretimi mi bunları bir açıklasınlar. Bunları açıkladıktan sonra vatandaşımız vicdanı ile karar versin. Bizim vicdanımıza sığmıyor" diye konuştu.

Vural, devlet arması oluşturulması yönünde kanun teklifi verilmesiyle ilgili soruyu da yanıtladı. 1927 yılında kabul edilmiş bir devlet arması olduğunu hatırlatan Vural, bu armanın kanunlaştırılması amacıyla verilmiş bir teklif olmasını tercih ettiğini söyledi.