Geniş yaş aralığındaki (15-24 ve 25-34) genç işsiz sayısı toplamda 2 milyon 792 bine sıçrayarak rekor kırdı. 

15-29 yaş grubunda ise ne eğitimde ne de istihdamda olanların oranı yüzde 31,6.

Çoğunluk için; mezun, işsiz ve maalesef ‘borçlu’ diyebiliriz.

Kalkınmak isteyen bir ülkede gençlerin istihdam oranı düşük olamaz, Hele de eş zamanlı çağdaşlaşma mücadelesi veriliyorsa!

Kadınlarınki hiç olamaz. 

Ancak 15-29 yaş grubunda 3 milyon 776 bin kadın ne çalışıyor ne de eğitim görüyor.

Genç kadınların durumu ise şöyle;

Türkiye’de 15-34 yaş arasındaki kadınların 1 milyon 223 bini işsiz. 

Ötesi 15-29 yaş grubunda olanların yüzde 42,9’u yani 3 milyon 776 bini ne eğitim görüyor ne de çalışıyor. 

Ankara’dan düğmeye basmışlar!

Başkent’te yaptığı görüşmelerin ardından bir açıklama yapan Bergama Belediye Başkanı Hakan Koştu, şehrin yıllarıdır çözüm bekleyen hayati sorunları için Ankara’dan düğmeye basıldığını söyledi. 

Başkan Koştu, 6 ayrı bakanlıkla yapılan görüşmeler sonucu sağlık, spor, turizm, doğalgaz, jeotermal ve tarımsal projelerin hızla tamamlanması için çok önemli adımlar atıldığını kaydetti.

Başkan; ‘Bakanlarımızın Bergama’ya yaptığı ziyaretlerde ve bizim Ankara’daki görüşmelerimizde projelerimiz hakkında sürekli bilgi ve görüş paylaşımında bulunuyoruz. 

Hükümetimiz ile kurduğumuz diyalog ve yaptığımız işbirliği ile tarihi Bergama’yı tarihi yatırımlarla buluşturacağız’ diyor.

Biz de ‘İnşallah!’ diyoruz, ama bir de hatırlatma yapalım:

Menderes Belediye Başkanı vardı, AKP’li Bülent Soylu...

Devlet Memurluğunda da dev adımlarla yükselmişti, eğitimini almadığı konularda bile...

Ve başkan seçilince, büyük laflar etmiş, güvencesinin  ise doğrudan Reis olduğunu sık sık söylüyordu.

Bazılarına yaranmak için seçilir seçilmez daha ilk Ramazan ayında, Menderes’in cadde ve parklarını Arapça levha ve yazılarla donatmıştı.

Şu kadarını söyleyeyim;

İZBAN’ın Menderes’teki İstasyununun adını bile değiştiremedi.

AKP’i belediye başkanları ile, hatta seçimi kaybedenlerle bir konuşmasını da öneriyorum:

Öyle ki, bırakın bakanların sözlerini, AKP Genel Başkanlığı tarafından hemen hepsi bir AKP’li Büyükşehir ile ‘kardeş’ kabul edildiler.

Destek alacaklardı, ne oldu?

Ne umdular, ne buldular?

Sonuçta yardım sadece ve sadece CHP’li Büyükşehir Belediyesinden, Aziz Kocaoğlu’ndan gelmişti...

Dedim ya, ‘Yapacağım’ değil, ‘yaptım’ demek önemli onun yolu da bakan ve milletvekillerinden geçmiyor.

Onlar sadece gönül alırlar ve hiçbir zaman ‘hayır’ ya da ‘olmaz’ sözcüğünü kullanmazlar.

En iyisi yine Büyükşehir Belediyesi ile İzmir Valiliği’dir....

Bu da soykırım değil mi?

Bilenler vardır ama ben yine de anımsatayım:

Biyogüvenlik Kurulu kaldırıldı, GDO’lu ürünlerin önü açıldı

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Kocaeli Temsilcisi Sema Kopal, biyoteknolojik tarım ve gıda ürünlerinin denetimini üstlenen Biyogüvenlik Kurulu 703 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kaldırıldığını iddia etti.

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Kocaeli Temsilcisi Sema Kopal tarafından yapılan açıklamada, ‘Önemle belirtmek gerekir ki, Biyogüvenlik Kurulu bir GDO başvurusunu değerlendirip kabul veya ret edecek, izleme raporlarına göre iznin iptaline ilişkin karar verebilecek tek kuruldur. 

Ürünlerin toplanmasına, yasaklanmasına, imhasına Tarım ve Orman Bakanlığı ile birlikte yetkilidir. 

Kurulun ortadan kaldırılmasıyla yukarıda adı geçen komiteler ve bu komitelerin halk sağlığı, çevre ve biyoçeşitliliğin korunması amacıyla yaptığı önemli görevler de ortadan kaldırılmış oldu.’ dedi.

Önümüze hep GDO’lu ürünler çıkıyor

Özetle; 2010 yılında kabul edilen 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu gereğince kurulan ve biyoteknolojik tarım ve gıda ürünlerinin denetimini üstlenen Biyogüvenlik Kurulu 703 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kaldırıldı Özellikle Genetiği Değiştirilmiş Mikroorganizma (GDO) tartışmalarında sıkça gündeme gelen Kurul’un yetkileri Tarım ve Orman Bakanlığı’na devredildi.

Peki; Biyogüvenlik nedir?

Biyogüvenlik, modern biyoteknoloji uygulama tekniklerini ve modern biyoteknoloji ürünlerinin insan ve hayvan sağlığı ile çevre üzerinde oluşturabileceği olumsuz etkilerin belirlenmesini ve belirlenen risklerin oluşma olasılığının ortadan kaldırılmasını ya da risklerin ortaya çıkması durumunda oluşacak zararların kontrol altında tutulması için alınacak önlemleri kapsamaktadır.

Biyogüvenlik, 5977 sayılı yasada; ‘İnsan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitliliği korumak için GDO ve ürünleri ile ilgili faaliyetlerin güvenli bir şekilde yapılması’ olarak tarif edilmiştir.

Aynen mahkemeler gibi...

Dünyada Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) yaygın olarak üretilmesi; insan, hayvan ve bitki sağlığını olumsuz etkileme, biyolojik çeşitliliği tehdit etme, çevrenin ekolojik dengesinin ve ekosistemin bozulmasına neden olma tehlikelerini de beraberinde getirdi. 

Bu tehlikeleri önlemek ve kontrol altında tutabilmek için çeşitli ülkelerde kimi göstermelik de olsa tedbirler alınmaya başlandı. 

Ülkemizde de GDO’ların yukarıda belirttiğimiz tehlikelerini kontrol altında tutmak amacıyla 2010 yılında Biyogüvenlik Kanunu çıkarıldı. 

Kanunla birlikte de Biyogüvenlik Kurulu oluşturuldu.

Böylece; Türkiye’deki GDO faaliyetleri ile GDO ve ürünleri ile ilgili yapılan başvuruların değerlendirilmesi ve yasa ile verilmiş diğer görevlerin yerine getirilmesi görevi 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu ile Biyogüvenlik Kurulu’na verilmiştir. 

Yasanın 12’nci maddesinde de belirtildiği gibi Kurul görevini yaparken bağımsızdır. 

Hiçbir organ, makam, merci ve kişi Kurula emir ve talimat veremez.

Bir hatırlatma yapayım:

Aynen Adliye gibi...

Aynen, Hakim ve savcılara olduğu gibi...

Trump ticaret savaşında yeni bir cephe açtı

Hollanda Edam peyniri, Fransız şarabı, İskoç viskisi… 

Avrupa Birliği'nde üretilen birçok ürün bundan böyle Amerikalı alıcıların cebini yakacak.

ABD, Dünya Ticaret Örgütü'nün lehine karar vermesinden hemen sonra 7,5 milyar dolar tutarındaki AB mallarına ek tarife uyguladı. 

Pek çok AB ürünü yüzde 25 gümrük vergisine tabii olacak.

Liste kabarık: Şarap, viski, zeytinyağı…

Tarifeler Fransa, Almanya, İspanya ve Birleşik Krallık'ta üretilen şaraplar için de geçerli olacak. 

Bunun Avrupa'da üzüm bağlarını olumsuz etkilemesi bekleniyor. 

2017'de AB'nin AB dışı ülkelere ihraç ettiği tüm şarapların yüzde 32'si ABD'ye gitmişti.

Diğer yandan İskoç Viski Birliği'ne (SWA) göre, İskoçya 2018'de ABD'ye yaklaşık 1,3 milyar dolarlık viski ihraç etti.

Tarifeler, dünyanın en büyük zeytinyağı endüstrisine ev sahipliği yapan İspanya'nın güneyindeki Endülüs'te binlerce zeytin yetiştiricisini de etkileyecek. 

Bu bölge, küresel zeytinyağı üretiminin yaklaşık yarısını gerçekleştiriyor.

Dünya Gıda Günü buluşması 

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) her sene 16 Ekim’de kutladığı ‘Dünya Gıda Günü’nde, bu sene ‘Eylemlerimiz geleceğimizdir. Sağlıklı beslenme ile #AçlığaSon verilmiş bir dünya.’ temasıyla küresel açlık, kötü beslenme ve herkesin sağlıklı beslenmeye erişim hakkı olduğuna dikkat çekiyor.

5. Sürdürülebilir Gıda Zirvesi kapsamında düzenlenen ‘Dünya Gıda Günü’ buluşması Fairmont Quasar İstanbul Otel’inde gerçekleştirdi.

Özetle;

‘Artık gıdamızı nasıl üretiyor, paylaşıyor ve tüketiyoruz durup bir düşünmenin vakti geldi!’

‘Çiftçi yoksa gıda yok, gıda yoksa gelecek de yok’

‘Gıdaya Saygı, Çiftçiye Saygı’ adlı oturumda konuşan Şef Mehmet Gürs sağlıklı beslenme için gıdayı kimin, nerede, nasıl ürettiği konusunun önemine dikkat çekti. 

Gıdanın yetiştiği toprak, su, doğanın geneli gibi şartlara bağlı olarak gıda ya hakikaten besleyici oluyor ya da endüstriyel tarım sonucu insanları hasta ediyor, dedi.

Birçok insanın endüstriyel gıda kaynaklı hasta olduğunu vurgulayan Gürs, sözlerine şöyle devam etti:

‘Endüstriyel gıda maalesef sadece içerik olarak değil; ama ambalajlama süreci sebebiyle dünyayı da hasta ediyor. 

Halbuki rakamlara bakıldığında dünyayı, çok az toprakla da olsa, küçük çiftçiler doyuruyor. 

Çiftçiler hem çok uluslu gıda şirketlerinden daha verimli çalışıyor, hem de bizi güvenilir gıda ile besliyorlar.’