Tokyo tuhaf ve harika şeyleri aramak için ünlü bir kenttir. Birkaç yıl önce Harajuku'nun renkli sokaklarında dolaşırken, konuğu olduğum arkadaşım sokağın karşı tarafındaki 'neko cafe'ye (kedi kafe) dikkatimi çekti. Bu kafenin, normal bir kafe olmanın dışında, gezen, oturan, uyuyan, okşanmalarına ve sevilmelerine izin veren birçok kediyi barındırdığını anlattı. Şimdilerde Tokyo'da bulunan buna benzer çok sayıda kedi kafe dışında, kedi kafeler, tavşan kafeler, hatta bir kirpi kafe bile var.

O zaman bunun biraz aptalca bir müşteri çekme 'numara'sı olduğunu düşünmüş ve neden böyle bir kafeye ihtiyaç olduğunu sorgulamıştım. Ancak bugün bunun tümüyle mantıklı olduğu anlaşılıyor.
Psikiyatristler artık insanlar ve evcil hayvanlar arasında ilişkinin sakinleştirici olduğunu kabul ediyor ve hatta bazı ülkelerde 'duygusal destek hayvanları' için reçete bile yazıyorlar.  
Japonya'nın ünlü olduğu başka bir konu da teknoloji tabii... Oysa Japonların sürekli bilgisayar kullandıkları ve herkesin tekno-becerili ve bilgili olduğu ise efsane. Gerçek olan, Japonların insanlara hizmet için teknolojinin olanaklarını kullanmaktan ve teknolojinin sınırlarını zorlamaktan hiç çekinmemeleri. İşte bu nedenle, Tokyo, yemeklerin otomatlarda satıldığı yüzlerce kafe ve restoranın bulunduğu, tuvaletlerdeki taharet musluklarının otomatik çalıştığı ve tuvaletten sonra ıslak poponuzun alttan sıcak bir hava üfleyici ile kurutulduğu ilginç bir kent.

Ancak yine de, Tokyo'da geçen ay açılan bir pop-up (geçici/gezici) kafede garsonların robot olmalarının dışında, robotları evlerinden çalışan ağır felçli insan kontrolörlerin yönettiğini okumak beni şaşırttı.
Yeni başlamış bir robot-bilim şirketi olan Ory Lab tarafından geliştirilmiş bu sistemin 2020 yılında bir kafeye kalıcı olarak yerleştirilmesi ve 2020'deki paralimpik (engelli) olimpiyatlarına yetiştirilmesi planlanıyor.
Robotlar 1 metre 20 santim boylarında ve daha önce izlemiş olabileceğiniz, belirli bir yerde fiziki olarak bulunamayanlara avatarı ile bulunma olanağı veren avatar robotlara benziyor. Örneğin, lise mezuniyet törenine hastalık nedeniyle katılamayan bir öğrenci böyle bir avatar robot kullanabilir ve arkadaşları ile aynı heyecanı paylaşabilir ve bu deneyime kendinden bir şeyler katabilir.

Robotlar, kontrolörün gözlerini belirli şekillerde hareket ettirmesi yolu ile kumanda edilebiliyor ve böylece robotlar hareket ediyor, konuşuyor ve istenen objeleri taşıyorlar. Kafenin personelini teşkil eden 10 paralize (felçli) çalışan, her vardiyada saatte 1000 Yen (yaklaşık 50 TL) kazanıyor ki bu aynı zamanda Japonya'da yarı zamanlı çalışanlar için asgari ücret.
Bu sistemi harekete geçirenler, yakında, örneğin bir tür motor-nöron hastalığı olan amyotrofik lateral skleroz gibi hastalıklar nedeniyle hareketsiz kişilere gelir sağlayıcı iş ve sosyal ilişki fırsatları sağlamayı umuyorlar.
İnsanların robotlar nedeniyle işlerini kaybetme korkusu yaşadıkları dünyamızda, yakın bir gelecekte robotların, özellikle engelliler için iş fırsatı yaratacaklarını bilmek gerçekten insanın kalbini ısıtıyor.
Gördüğüm kadarıyla Türkiye'de engelliler için iş fırsatı yok derecek kadar az. Devletin engelli çalıştırma zorunluluğu kural ve kotalarını da işverenler bir şekilde aşmayı başarıyor. Down sendromlu gençlerin çalıştığı, belediyeler tarafından desteklenen birkaç göstermelik 'Down kafe' dışında engelliler için pembe bir gelecek henüz yok.

Engellilerin ve özelikle ağır engellilerin yaşam kalitelerini artıracak ve ayrıca kendilerine yararlı olma ve gelir sağlama saygınlığı sağlayacak fırsatlar için robotları mı bekleyeceğiz?
İnsanların yaşam kalitelerinin bile ikinci planda olduğu ülkelerin çoğunlukta olduğu dünyamızda, engellinin sesini hangi politikacı duyar ki?.. dediğinizi duyar gibiyim.