1-2 haftadır İzmir baharı yaşıyordu. Bazıları hemen büyüsüne kapılmıştı ama 'Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır' atasözünü unutmuştu. Mevsim normallerinin çok üzerinde bir sıcaklık olduğunu da es geçmişlerdi. Birdenbire gerçeklere uyandık sabah. Hava 10 dereceye yakın soğumuştu. Aslında havayı soğuk yapan ana etken rüzgardı. Soğuk soğuk esiyordu. Ancak kış havası gibi de değildi. İzmir'deki rüzgar, Bornova'da fırtına gibi hissediliyor. Öyle olunca da Aziz Kocaoğlu Stadyumu'nu etkilememesi söz konusu olamaz elbet. Aklıma geçen seneler geldi. Balıkesir'in de rüzgarı eksik olmaz. Acaba takım gelirken, rüzgarı da mı yanında getirmişti?
***
Altınordu ile Ekol Hastanesi Balıkesirspor, o stadyumda karşı karşıya geldi. 2 penaltı verildi, ikisi de gole çevrildi karşılaşma 1-1 beraberlikle sona erdi.
Mücadeleye rüzgar damgasını vurdu. Öyle kuvvetliydi ki, top yerde sabit durmuyordu. Faul gibi, el gibi, korner gibi atışlar kullanılırken, top rüzgar tarafından sürükleniyordu. Her seferinde yerine tekrar kondu. Bir keresinde de Berkay atış öncesi topun yerde sabit kalması için tuttu, atış yapılırken elini çekti.
Maç öncesi ilk 11'ler açıklanınca çok şaşırdım. Altınordu her zaman tercih ettiği 4-3-3 dizilişi yerine 5-4-1 dizilişine geçmişti. Havanın olumsuz olması sebebiyle mi tercih etmişti, yoksa başka bir sebep mi vardı bilemiyorum. Ama her zaman oynadığı o dizilişi çok eleştirmiştim her seferinde. Kanatlardan çok açık veriyordu, gollerin çoğunu buradan yiyordu. Bu sefer nasıl oynayacağını çok merak ettiysem de rüzgar maçı normalin çok dışına çıkardı.
***
Müsabakaya kırmızı lacivertli takım rüzgara karşı başladı. Buna rağmen 15 dakika kadar oyunun üstünlüğünü eline aldı. Sonrasında Balıkesirspor ataklara başladı, biraz daha üstün göründü ilk yarı boyunca. Tam saha pres yaparak, kaleci Erhan'ın pasla çıkmasını engelledi. Uzun vurdurdular. Havalanan top, tekrar bir miktar geri geliyordu. Kenarlara doğru vurduğunda da taca gidiyordu.
Şeytanlar son zamanlarda yavaş paslaşırdı. Bu kez gözle görünür bir hızlanma vardı ancak 2-3 pastan sonra hata geliyor, rakibe atılıyordu. Bu havada pas yapmak kolay değil tabi ki. Hata yapmaları gayet normal.
İlk yarı her iki takım da pozisyon buldu fakat konuk takım çok daha net yakaladı, skora dönüştürmede başarısız oldu.
***
Ravil ve Sinan pek hata yapmazlar ama kendilerinden beklenmeyen şeyler yaptılar. Sinan, topu almak için müdahale etmek istedi, alamadığı gibi Otoo'ya geçildi. Otoo kaleye vurmak yerine içeri çevirdi. Ancak nereye attığına bakmadı bile kafasını kaldırıp. Ezbere vurdu, rakibine teslim etti, önemli bir pozisyonu harcadı.
Malle ele avuca sığmıyordu. Çok kıvrak, çok hareketliydi. İki kişi aynı anda pres yapmaya kalkınca, aralarından geçti, gitti. Ravil kademeye girip ayak uzattı ama geç kaldı. Malle yerde kalınca hakem Erkan Özdamar penaltı noktasını gösterdi. Bir kişiye 2 kişi aynı anda yanyana basılmaz. Yapılması gereken kademeli basmaktır. Öndeki oyuncu rakibinin bir tarafını kapatıp, diğer tarafa yönlendirir. Arkadaki oyuncu da ona göre yerini alır, kademede bekler ve sıkıştırma uygular.
***
İkinci yarı karşılaşma neredeyse tek kale oynandı. Altınordu rüzgarı arkasına aldı, yüklendi de yüklendi. Balıkesir bir türlü kendi yarı alanından çıkamadı. Böyle olunca sahanın en uzunu olan defans oyuncusu Sinan forvet mevkiine geçti. Ona oynanacak uzun paslar tehlikeli olabilirdi ama bir türlü havadan atılamadı. Ya çok yüksekten ya da çok aşağıdan gitti toplar.
Ev sahibi takım oyuncuları rüzgarı arkasına alarak nasıl oynayacağını bilmiyorlardı. Topun dibine girdiler, kaleye doğru inmesini beklediler ama ne mümkün. Üstten aut. Oysa gerek ortalar gerekse şutlar kaleye doğru sert ve en fazla üst kale direği yüksekliğine çıkacak şekilde vurulmalı. Korner gibi çizgiye yakın atışlarda da ortalar ya hiç falso verilmeden ya da kaleye doğru falsolu yapılmalı.
***
Anıl, kullanılan faul atışında elini kolunu saklamaya çalıştı ama yan dönünce dışarıda kaldı. Kaleye giden top, koluna çarptı, penaltıya neden oldu. Beraberlikten sonra galibiyet için yüklenilse ve pozisyonlar bulunsa da olmadı.
Son saniyelerde Altınordu atak yaparken, Ali orta yapmak yerine geri oynadı. Hakem de bitiş düdüğünü çaldı. Oysa orta yapsa, hakem pozisyonun bitmesini bekleyecekti ve son bir şansları olacaktı.
Atilla'nın kullandığı kaleci vuruşlarının neredeyse %80'inden fazlası taca gitti.
45 dakika boyunca tek kale oynayıp, 28 şut atmak başarı, sadece 1 gol atmak başarısızlıktır. Diğer taraftan da kendi yarı alanından çıkamamak başarısızlık, sadece 1 gol yiyip, beraberlikle sahadan ayrılmak başarıdır.

Koronasız gün geçmiyor

Tribünleri boş görmek, akıllara elbette virüsü getiriyor. Her konumuz bu oldu. Ben de değinmeden yapamadım. Korona virüsün Çin ve İtalya'da ilk ortaya çıktığı yerlerde hızla artış gösterdi ve sonra birden yavaşladı. Acaba buradan bir şeyler çıkarmak mı gerekiyor?
Bir de karantinadan kaçan kişiler var. Ülkemizde oldu, yakalandılar neyse ki hemen. Başka ülkelerde de oluyormuş. Bu kişiler tam bir biyolojik silah. Böyle durumlarda 1 kişi dünyadaki insan soyunu bile yok edebilir. Bunun farkında değiller.