ABD ve NATO ülkeleri ile sorun yaşamamıza neden olan S 400 hava savunma sistemleri ülkemize gelmeye başladı. Bu konuda ülkemizde birçok polemikler yaşanıyor, gerekli mi, gereksiz mi? Stratejik açıdan bakınca bize istediğimiz halde Patriot sistemlerini vermeyen, F 35 projesinde parasını ödediğimiz halde onu da vermeyen, Suriye ve Akdeniz'de bize düşmanca tavırlar ortaya koyan ABD niye çok rahatsız oldu, nedenlerini Mayıs ayı içerisinde yaptığı "Rusya Füze ve Topçuluk Bilim Akademisi Başkan Yardımcısı Konstantin Sivkov"'un ilginç konuşması ve tezlerinde görmek mümkün.

***

Şöyle diyor Konstantin Sivkov: "Türk Amerikan ilişkileri çok ciddi bir kriz içinde. Krizin nedenleri çok açık:
1) ABD'nin Kürt ayrılıkçılara desteği ve 'Büyük Kürdistan' projesi. Bu proje yalnızca Türkiye'yi, İran'ı, Suriye'yi, Irak'ı tehdit etmiyor. Çin'e, Rusya'ya ve bütün Avrasya ülkelerine karşı tüm Avrasya'yı hedef alıyor. Türkiye'nin ve Avrasya'nın bu plana cevabı Astana sürecinin başlatılması, Türkiye'nin "Fırat Kalkanı" ve "Zeytin Dalı" askeri operasyonlarıyla oldu.
2) ABD'nin Türkiye'yi Doğu Akdeniz'den tehdidi. ABD'nin Yunanistan ve Günay Kıbrıs'ı desteklemesi de Türkiye'nin milli çıkarlarını ciddi biçimde ihlal ediyor. Kıbrıs meselesinde de Avrasya ve Atlantik arasında bir cepheleşme oluştu. Türkiye bu tehdide tarihinin en büyük askeri deniz tatbikatı olan "Mavi Vatan"la yanıt verdi.

Washington'un 15 Temmuz 2016 darbe girişimindeki rolü ve Washington'un FETÖ'yü Türkiye'ye karşı kullanması... ABD ve Türkiye arasındaki krizin son nedeni de Trump'ın Türkiye'ye Ekonomik Savaş ilanı... Türkiye ABD'den gelen tehditlerle karşı karşıya kalınca milli güvenliğini sağlamak için alternatif savunma sistemleri arayışına yöneldi. Türkiye her ne kadar NATO üyesi olsa da Washington'un hedefi haline geldi. Bu nedenle Amerikalılar ilk olarak Türkiye'nin ihtiyacı olan silahları vermeyi kesti. Ayrıca şu da bir gerçektir ki; ABD'ye bağımlı silah sistemleri, günümüz ihtiyaçlarına cevap vermiyor.  
Buna bağlı olarak Türkiye, Rus hava savunma sistemi "S-400" almaya karar verdi. Türkiye'nin bu kararı Washington'u çok kızdırdı ve iki ülke arasındaki kriz daha da derinleşti. Trump yönetimi "S-400" alımını ihanet olarak değerlendirdi ve Ankara'yı defalarca tehdit etti ve etmeye de devam ediyor.
Türkiye'nin S-400 tercihi, sadece ekonomik ve teknik bir seçim değil, S-400 farklı ülkelerin diğer sistemlerine karşı daha iyi özelliklere sahip olsa da her şeyden önce Türkiye'nin S-400 alımı jeopolitik ve stratejik gerçeklerden kaynaklanıyor. Türkiye cephesini seçiyor, kampını değiştiriyor. ABD'den gelen tehditlere Avrasya'ya yerleşerek yanıt veriyor. Diğer yandan Türkiye'nin bu hareketi bir seçim değil, Türkiye için kaçınılmaz bir zorunluluk; Türkiye'nin başka bir şansı yok.
Türkiye artık Atlantik sistemi içerisinde hayatını sürdüremez. Toprak bütünlüğünü korumak, ekonomik krizi aşmak, doğal olarak varlığını sürdürmek için Türkiye'nin Avrasya işbirliğine ihtiyacı var.

3) ABD'ye karşı karşıya olma durumu ve olası silahlı çatışma Türkiye'yi NATO'dan bağımsız silah sistemine sahip olmaya zorluyor. Bu anlamda Rusya ve Çin, Türkiye'nin potansiyel güvenilir ortaklarıdır.
4) "Küresel Güvenlik" düşünceme göre uygun bir terim değildir. Küresel güvenlik ancak uzaydan bir saldırı ya da tehdit olduğunda söz konusu olabilir. Ancak şu an dünyada barışı Washington'un saldırgan politikası bozuyor.
Avrupa dahil, tüm dünya ABD saldırganlığından mustarip, ABD'nin en yakın ortakları bile Amerikan tehdidini hissetmeye başladı. Bu sebeple bugün küresel değil; Avrasya'nın ortak güvenliğinden bahsedilebilir.

5) Güvenlik sadece toprak bütünlüğüne yönelik değildir. Bu kavram ülkenin stratejik programını da kapsar. Örneğin devrimci ülkelerde güvenlik, devrimin güvenliğidir. Suudi Arabistan'da ise saltanatın güvenliğidir. Türkiye'nin güvenliği ise "Kemalist Devrim"in ve Avrasya'nın güvenliğine göre belirlenir."

Bugün Türkiye, gerçekten geleceği hakkında bir yol ayrımında bulunuyor ve tarihsel olarak parçası bulunduğu Avrasya coğrafyası ya da Atlantizm. Tarihsel olarak ülkemiz uzun zaman Türkiye'yle çatışma içinde bulundu. Ancak bugün zaman değişiyor ve jeopolitik bakış açısına göre hem Türkiye hem de Almanya Rusya'nın tam olarak jeopolitik müttefiği durumunda. Çünkü düşünce yapısı ve manevi olarak bize Atlantik ve Anglo Sakson dünyasından farklı olarak yakındırlar."

***

2016 yılında "Tarihte Türk-Amerikan ilişkileri" ile ilgili beş yazılık bir diziyi gazetemizde yazmıştım. Hala internet ortamında ulaşılabilir. Orada yazmadıklarıma ek yapacak olursak, Eşref Bitlis'in ABD'nin PKK'ya doğrudan desteğini tespiti ile suikasta kurban gitmesi, Çuval olayı, FETÖ'nün ordu içinde yapılanması, Ergenekon, Balyoz kumpasları ile ordunun tasfiyesi, MİLGEM ve Milli tank projelerine yapılan suikastlar (Bu konuda çalışan mühendislerin garip ölümleri), Türk ordusunun bölgede güç olmasını engelleme ve ABD'nin bölgedeki planlarının karşısındaki engellerin kaldırılması çabalarıydı. 15 Temmuz başarısız darbe girişimi de bunun bir parçasıydı diyebiliriz. Sivkov'un dediği gibi S-400'lerin gelişi ile Türkiye yeni bir yol ayırımında ya Atlantik ya da Avrasya. İkircikli dış politikalarla olayı "ne şiş yansın ne de kebap" tarzında çözemeyeceğimiz de kesin.