İltihaplı romatizma, vertigo, tansiyon, şeker, kolesterol, guatr gibi birçok hastalığı olan 92 yaşındaki Zehra Çalık, birden bire sırt ağrısı yaşamaya başladı. Torunlarıyla birlikte İstanbul’da yaşayan ve koronavirüs salgını nedeniyle hastaneye gitmekten çekinen yaşlı kadın, yaklaşık 2 ay boyunca sırt ağrısına direndi. Kalp hastalığı olabileceği aklına gelmeyen Zehra Çalık, kolları da ağrımaya başlayınca doktora başvurdu. Yaşından dolayı anjiyo olmayı kabul etmeyen ve hekimler tarafından ilaç tedavisi uygulanarak eve yollanan Zehra Nine, 1 hafta sonra ağrılara dayanamayınca tekrar hastanenin yolunu tuttu. Doktorlar anjiyonun ardından kalbi besleyen 4 damarında yüzde 70 tıkanıklık olduğu görülen Zehra Nine’ye, tek çaresinin bypass ameliyatı olduğunu söyledi. Yaşanabilecek her risk anlatılmasına rağmen ameliyat olmayı kabul eden Zehra Nine, İstinye Üniversite Hastanesi Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi’nde bacaktan damar alınarak gerçekleşen bypass ameliyatı ile yeniden sağlığına kavuştu.

Yaşadığı zorlukları anlatan Zehra Çalık, “Koronavirüsten dolayı doktora gidemedik. Torunum da ‘her yerde hastalık var, hastaneye nasıl gideceğiz’ dedi. Akşamında ağrılarım arttı. Sol koluma vurdu, öyle olunca hemen hastaneye geldik. Burada anjiyo olacaksın dediler. Ancak damarım anjiyoda da açılmadı, bu nedenle daha sonra ameliyat oldum. Ancak ameliyat kararını vermeden önce çok çekindik ve düşündük. Bu kadarına da şükür. Masadan kalkamayabilirdim, ayılmayabilirdim. Böyle şeyler hep oluyor. Sırtımın ağrıları geçti. Çok kötü bir ağrıydı. Sızılar dururdu. Sanki boğazımda bir şey vardı, yutkunmakta zorlanıyordum, boğazımdan hiçbir şey geçmiyor gibiydi. Ağrılarım geçmezken torunlarım havlu ısıtır, arkama koyardı. Bunu bir iki kez daha yaptık, fayda etmedi. Torunlarım bana iyi baktı” dedi.

Doğduğundan beri babaannesi Zehra Çalık ile yaşayan torunu Hanife Gülebaş,  ameliyat kararını almaktan korktuklarını ancak kalp krizi geçirerek vefat edebilmesi ihtimalini duyduklarında hemen karar verdiklerini belirtti. Babaanne-torun ilişkisinden ziyade aralarında daha sıkı bir bağ olduğuna vurgu yapan torun Gülebaş, “O benim babaannem değil; annem, babam, yeri geldiğinde de çocuğum, arkadaşım, dostum, o benim her şeyim. Babasız büyüdüğümüz için her zaman kol kanat oldu. Hiçbir zaman eksikliğini hissettirmedi, her zaman elimizden tuttu. O bana hep ‘kızım’ der, ben ona ‘sevgilim’ derim, böyle bir ilişkimiz var. Biz hastalığını öğrendiğimizde çok üzüldük çünkü babam ani kalp krizinden vefat etti. Kalp bizim için çok büyük bir sorun. Kalp krizi geçirme durumundan çok etkilendik. Bekledik, uyuyamadık. 1-2 ay da uyumasam hiç önemli değil, yeter ki babaannem iyi olsun” diye konuştu.