Türkiye Alerji ve İmmünoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Şekerel, besin alerjilerinin etkisinin yıllar içinde değişkenlik gösterdiğini belirterek "Bebeklerde yaşamın ilk bir yılında besin alerjisi sıklığı yüzde 8'lere kadar çıkarken ergenlik çağındaki çocuklarda yüzde 1'leri görüyoruz. Besin alerjilerinin bir kısmı zamanla kayboluyor. Besin alerjisi sanıldığı kadar yaygın değil." dedi. Şekerel, yaptığı açıklamada, alerji testlerinin besin alerjisinin belirlenmesine yardımcı olduğunu ancak tek başına yeterli olamayabileceğini ifade ederek alerji testinin pozitifliğinin o besinin mutlaka tüketilmemesi gerektiği anlamını taşımadığını söyledi.

Besin alerjisinin hastanın yakınmasıyla ilişkilendirilebileceğine dikkati çeken Şekerel, alerjinin varlığını anlamak için hastanın o besini tükettikten sonra gösterdiği ilk reaksiyonun değerlendirilmesi gerektiğine işaret etti.

Testlerinin rutin olması gerekmiyor

Şekerel, son zamanlarda özellikle sosyal medyada yer alan bilgilere dayanarak besin alerjisi tanıları koyulduğunu, temel besin ögelerinin beslenmeden çıkarılmasının bebekler, gebeler ve emziren anneler için risk oluşturabileceğini vurguladı.
Süt, buğday, et, yumurta gibi temel besin ögelerinin birçok yemeğin de içerisinde yer aldığını ifade eden Şekerel, "Bunları kesmeye kalktığınızda bir iftar sofrasındaki besinlerden yüzde 80'ini yemeyeceğiniz anlamına geliyor. O besini almadığınızda da vücudunuz için temel besin ögelerini alamayacaksınız." şeklinde konuştu.


Bebeklik çağında daha çok besin alerjisi gelişirken, ileri yaşlarda hava yoluyla gelen alerjenler geliştiğini anlatan Şekerel, "Besin alerjisinin ne zaman başlayacağına yönelik net bir bilgi yoktur, değişebilir. 3 yaşında rahatlıkla balık tüketebilirken, 23 yaşından sonra balık tüketemez hale gelebilirsiniz. Testleriniz pozitifleşmiş olabilir. Alerji testlerinin rutin olarak yapılması gerekmiyor ama şüpheli bir durumda hekim rehberliğinde bunların değerlendirilmesi gerekir." diye konuştu.
Şekerel, besin alerjilerinin bulantı, kusma, ishal veya vücutta kızarıklık, kabarıklık ya da nefes darlığı gibi yakınmalarla kendini gösterebildiğini ancak en büyük özelliğinin tekrarlayan karşılaşmalarda aynı yakınmaların ortaya çıktığını söyledi.