Koşma, yürüme, merdiven inme çıkma gibi günlük aktiviteleri ağrı hissetmeden yapmamızı sağlayan kıkırdak dokusunun, günümüzde ne yazık ki genç yaşlarda da hızla yıprandığını belirten Tüzüner, şu bilgileri verdi: "Hasar gören kıkırdak pürüzsüzlüğünü ve kayganlığını yitirince ağrı, şişlik, kilitlenme ve takılma gibi sorunlara ve yol açıyor. Merdiven inme ve çıkma, ağır bir işte çalışma, uzun yürüyüş gibi yüklenmenin arttığı durumların yanı sıra uzun süreli oturma pozisyonunda da bu şikayetler artıyor

3 yanlıştan kurtulmak
 
Fazla kilo dizlere zarar veriyor, tedaviyi  zorlaştırıyor. Bunun için fazla kilolardan mutlaka kurtulmak gerikiyor. Hareketsiz yaşam eklem kıkırdak hasarını artıran en önemli risk faktörlerinden biri. Bu yüzden düzenlii egzersiz yapmalıyız. Günlük yaşamda dizlerimize zarar veren bir diğer yanlışımız da, yüksek topuklu ayakkabılarla uzun saatler boyunca ayakta kalmak!  Bu nedenle ayakkabı seçiminde bilinçli olmak ve dizlerimize aşırı yük binmesine yol açan ve ayağın biyomekaniğini zorlayan yükseklikte topuklu ayakkabıları tercih etmemek gerekiyor."

Süreci durdurmak önemli

Tedavide süreci durdurmanın, kıkırdak hasarının ilerlemesini engellemenin ve ağrıyı kontrol altına almanın önemli adımlar olarak kabul edildiğini belirten Prof. Dr. Tüzüner, "Ağrıyı kontrol altına almak için ilaç tedavilerini tercih edebiliyoruz. Yine hasarlı eklem çevresi kasların kuvvetlendirilebilmesi için de fizik tedavi uygulamalarından faydalanıyoruz. Ayrıca kıkırdağın yeniden oluşumunu uyarıcı tedaviler, biyolojik tedavi yöntemleri ve ileri evrelerde ise eklem yüzeylerinin değiştirildiği protez cerrahileri de gündeme gelebiliyor" diyen Prof. Dr. Tolga Tüzüner, son dönemde giderek yaygınlaşan PRP ve kök hücre uygulamalarının da tedavilerinin de olumlu sonuçlar verdiğini sözlerine ekledi, "Belirtilerin görülmesi halinde mutlaka bir uzmana başvurmalısınız. Uzmanınız size uygulayacağı tedavi yöntemi hakkında ayrıntılı bilgi verecektir" dedi.