Öncelikle insanların evlenme sebepleri üzerinde duran Psikolog Duysal Aşkun Çelik, evliliğin dünyada bilinen en eski kurum olduğunu belirterek, evliliği birbirini bütünleyen dişil ve eril enerjinin bir araya gelerek resmileşmesi şeklinde tarif etti. Evliliğin doğal bir akış olduğunu, kadın ve erkek taraflarının birbirlerine ihtiyaç duyduğunu ve evliliğin sadece cinsel değil ekonomik, sosyolojik ve kültürel anlamda da ayakta kalabilmek adına gerekli olduğunu ekledi.

Duysal Aşkun Çelik’e göre evlilik içinde takım çalışmasını barındıran ve çok fonksiyonel bir role sahip olan bir kurumdur. Soyun devamlılığı ve ayakta kalabilmek açısından evrimsel ve işlevsel bir rolü vardır. Türk toplumu göz önüne alındığında, evliliğin sosyolojik ve kültürel olarak da önemli anlamlara sahip olduğunu belirtmek mümkündür. Çünkü Türk toplumuna göre evlilik bir statü kaynağıdır ve aileler için bir norm olmuş durumdadır. Evlilik hâlâ toplum içerisinde ayakta durabilme ve toplum tarafından kabul görebilmenin yollarından biridir.

Doç. Dr. Duysal Aşkun Çelik, Türkiye’de evliliklerin farklı bir yöne doğru gittiğini ifade etti. Evvela Türkiye’de kadın çalışanların oransal olarak Avrupa’daki kadın çalışanlardan daha yüksek olduğunu belirterek Türkiye’deki son 1 yıldaki boşanma oranının son 10 yılın toplam boşanma oranından çok daha yüksek olduğunu vurguladı. Bunun ise toplumdaki değişen rollerden ve kadınların geleneksel rolleri daha fazla sürdürmek istemediklerinden kaynaklandığını ve buna rağmen erkeklerin annelerinden alıştığı rolleri eşlerinden beklediklerini belirtti. Çelik, kadınların artık hem iş hayatında hem de ev içinde olmaları dolayısıyla erkeklerin değişmeyen beklentilerine cevap vermemeye başladıklarını ve bunun da oldukça doğal bir süreç olduğunu söyledi. Ayrıca, maddi imkânları bulunan bir ailede, erkeğin buna alışamayıp eve yardımcı dâhi almak istememesini, bu durumun erkeğin ailesinden böyle görmesinden kaynaklandığını ekledi.

Psikolog Duysal Aşkun Çelik’e göre kadınlar evlendikleri zaman kendi aileleri ile bağlarını pek bitirmemekte ve erkekler de buna uyum sağlayabilmektedirler. Öte yandan, erkeğin kendi annesiyle sürekli irtibat halinde olması evliliğe konsantre olunmasına engeldir. Ne var ki, kadınların toplumumuzda kendi bireysellikleri ön planda olmadığı için hayatlarını çocuklarının üzerine kurmaktadırlar. Bu da çocuğu sürekli anneye bağımlı yapmak anlamına gelmektedir ve erkeklerin evliliklerine yansımaktadır. Fakat insan evlendiği zaman bir süre ailesinden kopması çok anlaşılabilir bir konudur. Burada kopmak ile ifade edilen şey asla bir daha aramamak değildir. Çelik, bu noktada kadınlara seslenerek “çocuğunuzu çok sevin ama sizin de kendi hayatınız olsun” mesajını verdi. Çelik’e göre “doğru olan ne ilgisiz olmaktır ne de çok iç içe olmaktır”. Gerektiği zaman aileler elbette çocuklarının yanında olabilmeli ama çocuklarının hayatına müdahale etmemelidirler. Aileler çocuklarının hayatına fazla müdahil olduklarında, çocuklar kendi kaynaklarını kullanmayı başaramamakta ve evlilik kurumu ailelerden uzak özerk bir kurum olmak yerine anne ile babanın uzantısı haline gelmektedir.

İnsanların evlenme sebepleri, evlilikte değişen roller ve ebeveynlerin çocuklarının evlilikleri üzerindeki etkileri üzerine çok değerli bilgi ve öneriler paylaşan Doç. Dr. Duysal Aşkun Çelik, kimin doğru insan olup olmadığı hususunda da konuştu. İlk olarak, çiftlerin çok fazla kavga etmelerinin birbirleri için doğru insanlar olmadıklarına anlamına gelmediğini, kavganın aslında bir semptom olduğunu ve nedenlerine inildiği zaman çözülebileceğini belirten Çelik, asıl cevabın sevgi eksikliği olduğunu ifade etti. Yeni evli çiftlerin ilk zamanlarını bir arada geçirmek yerine hemcinsleri ya da aileleri ile birlikte vakit geçirmeyi tercih etmeleri sevgi eksikliğinin önemli göstergelerinden biridir. Çiftlerin boş vakitlerini ortak birtakım konular ile beslemeleri ve gerçek bir çift haline gelmeleri gerekmektedir. Karşımızdakinin doğru insan olmadığını gösteren bir diğer şey ise sorunları paylaşmamak ve yeterince konuşmamaktır. Bir diğer taraftan, çiftlerin birbirlerine karşı hareketlerinin itici olması, aşırı yargılama, özel vakit alınmaması gibi durumlar ilişkilerin önünde önemli sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tarz durumlar ile sıklıkla karşılaşılması durumunda, taraflar arasındaki sorunun çözülmesi için öncelikle yardım alınması gerekmektedir. Yardım almaya taraflardan birisi yaklaşmıyorsa, bu ilişkide çok fazla ısrarcı olunmaması Çelik tarafından tavsiye edilmektedir.

Psikolog Duysal Aşkun Çelik ilişkilerde önemli problemlerden birinin de hep bir tarafa rol biçilmesiyle ortaya çıktığını, sadece bir tarafın sürekli dominant olmasının evliliğe büyük zararlar verdiğini ifade etti. İnsan sürekli değişen ve dönüşen bir varlık olduğu için evliliklerin de bu değişimleri kaldırabilmesi gerekmektedir. Sürekli alttan alan taraf çiftlerden sadece biriyse ve bu alttan almalar kronik bir hale geldiyse evliliklerin yürümesi mümkün gözükmemektedir. Çiftlerin birbirlerine bunun bir sorun olduğunu, böyle devam ettiği müddetçe evliliğin yürüyemeyeceğini ve çözmek için adım atılması gerektiğini söylemeleri gerekmektedir. Eğer probleme yol açan konularda yardım alınmazsa evlilik kötüye gidebilmektedir. Bu durumda da, kadınların evlilik sürecinde kendilerini düşünmeye başlamaları, hiçbir şeyin sonsuza dek sürmek zorunda olmadığını anlamaları ve daha fazla yıpranmadan ilişkilerine nokta koymaları doğru olan şeydir. Öte yandan, taraflar arasında gerçek bir sevgi varsa, sevgi mutlaka bir çıkış yolu bulacaktır. Çünkü sevgi olan ilişkiler sallanabilir ama yıkılmazlar.

Doç. Dr. Duysal Aşkun Çelik son olarak, çok dinleyen bir toplum olmadığımızı, sürekli konuşmak ve bastırmak istediğimizi ama çiftlerin birbirlerini dinlemeleri gerektiğini ifade etti. Dinlerken sormanın ve sorarken de yargılamamanın ilişkiler açısından çok önemli olduğunu ekledi. Neticede, mutlu bir evlilik için taraflar ne olursa olsun üzerlerine düşen rolleri benimsemeli, birbirlerine sevgi duyabilmeli, dinlemeyi ve yargılamadan konuşmayı öğrenebilmeli ve ailelerden uzak özerk bir kurum olmayı başarabilmelidirler.