Öğütülmüş zencefil tozunu yemeklere katabileceğimizi, nar, portakal, havuç suyu karışımını ve kımızı bolca içebileceğimizi, tavuk suyuna çorbayı soframızdan eksik etmememizi öneren Akkurt, grip aşısının yüzde yüz koruyuculuğu olamayacağını, özellikle kış aylarına sarkan grip aşısının etkisinin azaldığını da belirtti.
 
Dr. Sinan Akkurt, gribe karşı C vitamininden yüksek besinlerin tercih edilmesini, günde 2 gram C vitamini alınmasını, eğer sigara içiliyorsa bağışıklık zayıfladığı için bunun iki katına çıkartılmasını, elektromanyetik kirlilikten korunulmasını, dengeli beslenilmesini, organik gıdaların tercih edilerek,  hormonal gıdalardan kaçınılmasını  önerdi. Gripten korunmak için, bağışıklık sistemini yoran unsurların vücuttan biorezonans metoduyla çıkartılabildiğini de açıklayan Dr. Akkurt, herkes için geçerli olan, gripten korunmak için yapılması gereken 10 maddeyi ise şöyle özetledi:
 
1-Kahvaltı: Güne mutlaka çok iyi bir kahvaltı ile başlamalıyız. En önemli öğünümüz kahvaltıdır. Kahvaltıda özellikle siyah ve yeşil zeytin bulunmalıdır. Kahvaltı sofrası zeytinsiz olmaz. Gribe karşı kahvaltı sofrasında bulunmasında fayda olan diğer besinlerin başında portakal suyu, yumurta, şekersiz reçel çeşitleri, doğal üretilen şekersiz bal, domates, salatalık, peynir çeşitleri gelmektedir. Bunların yanında 1 veya 2 dilim kepek ekmeği olabilir.

2-Hareket: Hareketli bir hayatı benimsemeliyiz. İşimize, okulumuza, çarşıya-pazara giderken mümkün olduğu kadar yürüyerek gitmeyi benimsemeliyiz. Özellikle güneşli havalarda 1-2 km yürüyüş yaparak, güneş ışınları sayesinde D vitamini de alabilir ve bu sayede direncimizi kuvvetlendirebiliriz. Günün en temiz enerjisi sabah güneşidir, bunu mutlaka almalıyız.

3-Doğru nefes: Karın solunumu yaparak yürüyelim. Burundan nefes alıp verirken karnımızı şişirerek solumayı benimseyelim. Doğru nefes almak, karnımızı şişirerek nefes almaktır. Böylece daha fazla oksijene sahip olabilir, geriye verirken de daha çok karbondioksit veririz. Ciğerlerimizi şişirmeye çalışmak ise yanlıştır. Bu yöntemle ciğerlerimizi rahat ettirir ve psikolojik olarak da rahatlar, sakinleşiriz. Burundan nefes alın, ağız kapalı yediye kadar sayın, yediye kadar nefes alın, sonra tekrar yediye kadar sayarken verin. Bu egzersizin günde 20 dakika yapılmasını öneriyorum. Burnumuzun sağından aldığımız nefes, sağ beynimizi, solundan aldığımız nefes sol beynimizi etkiler. Bunun için burnumuzun her iki tarafından da nefes almalıyız.

4-Havalandırma: Evimizi, iş yerimizi mutlaka havalandıralım. Güneş varsa, mutlaka içerinin güneş ışığı almasını sağlamalıyız. Atasözünde denildiği gibi, "güneş girmeyen eve doktor girer".

5-Doğal beslenme: Yediğimiz, içtiğimiz her şeyin doğal olmasına özen göstermeliyiz. Sebze ağırlıklı beslenmeliyiz. Fast food gıdalardan, bisküvi, cips, gofret gibi atıştırmalık gıdalardan kaçınmalıyız. Konsantre yerine taze sıkılmış meyve ve sebze sularını tercih etmeliyiz. Bolca salata yemeliyiz.

6-Maske: Toplu taşıma araçlarında, okulda, işyerinde virüslerden korunmak için maske kullanmamız çok doğrudur. Yurtdışında pek çok ülkede gördüğümüz bizde ise samimiyetsizlik gibi algılanan maske kullanımının yaygınlaşması gereklidir. Özellikle daha fazla hassasiyeti olan çocuk ve yaşlıların maske kullanmasını öneriyorum.

7-Klima: Klimaların mutlak surette bakımlarının özenle yapılması gerekiyor. Yoksa havadaki mikropların daha çok yayılmasına sebep olabilirler.

8-Hijyen: Hijyen kurallarını çok önemsemeliyiz. Çocuğumuza elini çok iyi yıkamasını, mikrop bulaştırmamak için hapşırırken eliyle yüzünü kapatmasını öğretmeliyiz.

9-Stevya: Rafine şeker bağışıklığı zayıflatmaktadır. Bunun yerine sıfır şeker içeren, tamamen doğal stevya bitkisini tercih edebiliriz. Örneğin muhallebiyi mısır unu, keçi sütü ve stevya bitkisi ile hazırlayabiliriz. Tamamen doğal, şekersiz ve çok da güzel olur. Keçi sütünü de insan sütüne yakın besin değerleri olduğu için öneriyorum.

10-Bitkiler ve doğal taşlar: Bitkilerimizi evin içi yerine,  balkon ve varsa bahçelerimizde yetiştirmeyi tercih edelim. Geceleri oksijeni tükettikleri için yatak odalarımızda bulundurmamalıyız. Yatak odamızda özellikle başımıza yakın yerlerde büyük doğal taş olması da uyku kalitemizi bozar ve enerjimizi çeker.