Erkeklerde sıklıkla akciğer, prostat, kalın bağırsak, mesane (idrar torbası), mide, lenfoma, böbrek, gırtlak, tiroid ve beyin tümörleri görülürken, kadınlarda ise en sık meme, tiroid, kalın barsak, rahim, akciğer, mide, yumurtalık, lenfoma, beyin ve rahim ağzı kanserleri görülüyor. Çocuklarda kanser çok daha az görülse de, ülkemizde en sık görülen çocukluk çağı kanserleri lösemi, beyin ve sinir tümörleri, nöroblastom, kemik tümörleri, yumuşak doku sarkomları, cilt kanseri, germ hücreli tümörler, böbrek tümörleri ve retinoblastomdur.

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi ve Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Şuayib Yalçın erkeklerde en önemli kanser nedeninin sigara olduğunu, kadınlarda ise obezite ile ilişkili kanserlerin ön plana çıktığını belirtti ve şunları söyledi: “Bu da her iki cinste de yaşam tarzı ve alışkanlıkların düzeltilmesi ile sık görülen kanserlerin önüne geçilebileceğini göstermektedir.”
 
Sigara erkekleri, obezite kadınları etkiliyor

Türkiye'deki kanserlerin çoğunu önlenebilir kanserlerin oluşturduğunu söyleyen Prof. Dr. Şuayib Yalçın şunları söyledi: “Ülkemizde sıklıkla görülen kanserlerin çoğu sigara, obezite ve hareketsizlikle ilişkili kanserlerdir ve büyük bir kısmı yaşam tarzında gerekli değişiklikler yapılarak ve aşılamalarla önlenebilir. Sigarayla ilişkili kanserler yalnızca akciğer kanseriyle sınırlı değil. Erkeklerde ağız, farenks, özofagus, mide, kolorektal, karaciğer, pankreas, larenks ve böbrek kanserleri de sigara kullanımıyla ilişkili. Sigara kadınlardaysa ağız, farenks, özofagus, mide, kolorektal, karaciğer, pankreas, larenks, akciğer, rahim ağzı, yumurtalık, böbrek, mesane ve kan kanseri riskini artırabiliyor. Sigarayla ilişkili kanserler daha çok erkeklerde görülürken, kadınlardaysa obeziteyle ilişkili kanserler daha yaygın: özofagus, kolorektal, safrakesesi, pankreas, meme, uterus, yumurtalık ve böbrek kanserleri.”
 
Obezite Türk kadınının en büyük düşmanı

Obeziteden korunmanın mümkün olduğunun altını çizen Prof. Dr. Şuayib Yalçın şöyle devam etti: “Yediklerinize dikkat ederek ve egzersiz yaparak obeziteden ve ilişkili olduğu kanser türlerinden korunabilirsiniz. Kadınlarımızı daha hareketli bir yaşama ve sağlıklı beslenmeye teşvik ederek kilo kontrolü sağlarsak, erkeklerimizi de sigaradan ve alkolden uzak tutarsak ve bütün bu davranışları çocuklarımıza da aşılarsak, kanser türlerinin büyük bir kısmını önlemek mümkün olabilir. Ayrıca Türkiye'deki nüfus gitgide yaşlanıyor. En son nüfus sayımına göre Türkiye'de 65 yaş üstü kişilerin sayısı, toplum nüfusunun yüzde 8'ini aştı. Bu da artık daha yaşlı bir nüfusa doğru gittiğimizi gösteriyor. 2050'de bu oran yüzde 10'ları da aşacak ve kanser o zaman kanser daha büyük bir problem haline gelecek. Bu nedenle Türkiye nüfusunun hızla yaşlandığını göz önüne alarak bu konuda hem bireysel hem toplumsal önlemler almak ve bunu bir devlet politikası haline getirmek gerekiyor.”

Türkiye'de bilimsel çalışmaların önü açılmalı

Türkiye'nin kanser tanı ve tedavisi açısından dünya standartlarının gerisinde olmadığını belirten Prof. Dr. Şuayib Yalçın şöyle konuştu: “Ülkemizde kanser tanı ve tedavisinde gelişmiş ülkelerin gerisinde değiliz ancak bu konuda daha da ilerlemek için Türkiye'deki bilimsel çalışmaların önü açılmalı ve bir devlet politikası olarak kanser çalışmaları desteklenmelidir. Çünkü kanserin tedavisi esas itibariyle bilimsel çalışmalarda gizlidir. Kanserin sırrını araştırmalar ve bilim çözecektir. Türkiye'de zaman zaman çeşitli nedenlerle bazı kanser ilaçlarına erişmekte problem yaşansa da, genelde sorunsuz erişim sağlayabiliyoruz ve ne mutlu ki 80 milyonluk nüfusumuz sosyal güvence altında. Bu birçok ülkede olmayan bir şey. Ülkemizde çok iyi tıbbi onkologlarımız, cerrahlarımız, radyasyon onkologlarımız, tüm branşlarda çok başarılı doktorlarımız var ve hastanelerimizin çoğu büyük bir gelişim yaşadı. Ancak tüm bunlarla yetinmemeli, bilimsel çalışmalarla bu meslektaşlarımızı ve tıbbı daha da güçlendirmeliyiz. Her geçen gün kanseri daha da iyi tanıyoruz ve kanserin farklı alt tiplerini belirleyerek bunlara yönelik yeni tedavi yöntemleri geliştiriyoruz. Tüm bu gelişmeler kanserden kurtulan hasta sayısını her geçen yıl daha da artırıyor. Türkiye olarak biz de bu alanda daha çok bilimsel çalışma yürütmeli ve bu yenilikçi ilaçların keşfine ve Türkiye'de üretilmesine, böylece hastalarımızın bu ilaçlara daha hızlı erişmesine katkı sunmalıyız.”

Kanserle mücadelede pozitif yaklaşım çok önemli

İleri evrede de olsa kanserle baş etmenin en önemli faktörlerinden birisinin kanseri kabullenmek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Şuayib Yalçın şöyle devam etti: “Kanserle, ancak kanseri kabullenerek baş edebiliriz. Temennimiz kansere hiç yakalanmamak ancak bu mümkün olmadığında normal yaşantımızı nasıl sürdürebileceğimizi ve bu hastalıktan nasıl en az etkilenir hale gelebileceğimizi düşünmeliyiz. Uzun süren kanser tedavisi sürecinde hayatı durdurmamak gerekir. Bu dönemde psikolojik olarak güçlü olmak kansere karşı çok büyük bir silahtır. Dolayısıyla bu konuda da toplumun eğitilmesi ve kanserli hastaların mutlaka psikolojik ve sosyal olarak desteklenmesi gerekiyor.”