Bu süreçte sosyal hayatınız ve aile yaşantınızla ilgili de kaygılar yaşayabilirsiniz fakat kaygı ve panik virüsten daha tehlikedir" dedi. İnsanların yaşanan bu gibi durumlarda farklı farklı tepkilerde verdiğini belirten Dr. Esra Uğurlu Koçer, şunları söyledi: "Her insan stresli durumlara kişisel özellikleri, travmatik deneyimleri ve içinde bulunduğu şartlar dahilinde farklı tepkiler verebilir. Belirsizlik herkes için ciddi bir problem. Her şeyi kontrol edemeyiz. Öncelikle kontrol edebileceğimiz noktalardaki tüm önlemleri aldığımıza emin olmalıyız. Unutmamamız gereken en önemli şey kaygı ve paniğin virüsten daha bulaşıcı olduğudur.

Bilgi kirliliği önlenmeli

Yaşanan bilgi kirliliği insanları daha da kaygılandırır. Bu nedenle okuduklarımızı veya duyduklarımızı yok sayamadığımızı göz önünde bulundurarak, sağlıklı ve gerçek bilgi paylaşımı yapmaya dikkat etmemiz, bu zorlu süreçte hayatımızı biraz olsun kolaylaştırabilir. Birbirimizi olumsuz etkilemek ve motivasyonumuzu düşürmek, umudumuzu kaybetmek her zaman çok kolay olmuştur. Ama şu süreçte bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak için kaygımızı doğru şekilde kontrol etmeliyiz."

Kaygı doğru yönetilmeli

Sosyal medyanın her konuda olduğu gibi bu konuda da bilgi kirliliği ile kaygılara yol açtığını belirten Dr. Koçer, "Kaygılar normal düzeyde yaşandığında kişilerin tehlikelere karşı koruyan ve hayatta kalmasını sağlayan bir savunma mekanizmasıdır. İşte tam da bu yüzden kaygımızı, koruyucu olması için doğru şekilde yönetmeli ve gerekli önlemleri almalıyız. Bunun için alacağımız ilk önlem kendi aramızda ve sosyal çevremizde yarattığımız bilgi kirliliğini önlemek olmalı" dedi.