Koronavirüs salgını nedeniyle hijyenik amaçlı kullanımı artan sirkenin üretiminde hile yapanlar da olmaya başladı. Doğal fermantasyon yerine kimyasallar ile üretilen sahte sirkelerin insan sağlığı için tehlike oluşturduğu belirtiliyor. Covid-19 nedeniyle sirkeye talebin artığını ve hammadde bulmakta güçlük çekildiğini ifade eden gıda mühendisi Görkem Kıllı, tağşiş ürünlerdeki artışa dikkat çekti. Doğal ile sahte sirke arasında çok belirgin bir ayrım olmadığını dile getiren Kıllı, sahtesini anlayabilmenin zor olduğunu söyleyerek "Sahte sirkeyle doğal sirke arasındaki fark tüketicilerin duyusal olarak test edip anlayabilecekleri bir fark değil. Bir renk ya da koku farkı var. Ancak bunu işin içinde olan uzman kişiler duyusal olarak anlayabilir. Asitik asitten ya da sentetik asitten üretilen sirkelerde biraz daha keskin bir koku olabilir. Elma ve üzümden yapılan sirkelerde meyveden gelen bileşenlerin kokusu olur. Ama bunu tüketicilerin algılaması çok zor. Hatta laboratuvar analizleriyle bile çok zor tespit edilir" dedi.

ANALİZLERDE KİREMİT RENGİ TORTU OLUŞUR

Yapay sirkelerin gıdaya uygun olmayan sentetik kimyasal asetik asitlerden hazırlandığını kaydeden Görkem Kıllı, bu tür sirkelerin kimyasallarda bulunan tüm riskleri içerdiğini belirterek sirkeden alınması amaçlanan faydaları da içermediğini dile getirdi. Sahte sirke ile doğal sirke karşılaştırması yapan Kıllı, şunları söyledi:

"Bu iki sirkeden biri asitik asitin sulandırılmasıyla yapılmış. Biri de fermantasyon yoluyla elde edilen doğal bir sirke. İkisi arasındaki fark koku olarak biraz daha keskin olması. Renk olarak da tağşiş yapan firmalar gerçeğe yakın renkleri elde ediyor. Temizlikte kullanılan beyaz sirkenin yanı sıra elma veya üzüm sirkeleri için laboratuvarlarda bir analiz yöntemi kullanılıyor. Eğer ürün doğalsa fermantasyon yöntemiyle elde edildiyse meyveden gelen bileşenler içinde kiremit rengi tortu oluşturuyor. O zaman 'Bu ürün doğal' diyebiliriz. Ama tağşiş yapılan bir sirkenin içine de çok az miktarda doğal sirke katılırsa yine bu çökelti oluşur. Bu durumda laboratuvar analizleri yanıltır. Yani laboratuvar analizleriyle bile doğal sirkeyle sahte sirkeyi ayırt etmek zordur. Bunun için yurt dışında bazı ülkelerde daha gelişmiş laboratuvarlar var. Sadece karbon izotop tayiniyle sirkenin orijinine kadar dönebiliyorlar. İçinde yapay sentetik herhangi bir katkı ilavesi olup olmadığını anlayabiliyorlar. Özellikle çorbalarda salatalarda kullandığınız ya da sulandırarak içtiğiniz sirkeler sahteyse faydalardan hiçbirini almamış oluyorsunuz. Tüketici piyasada çok ucuz gördüğü sirkeleri almasın, mümkünse güvendiği, marka gücü olan firmaların ürünlerini tercih etsin. Bazı markaların içindekiler kısmında, bilgisizlikleri nedeniyle asitik asit yazan sirke ürünleri de görebiliyoruz. Bunları tercih etmesinler."

FİYAT FARKINA DİKKAT

Sirkenin doğal bir ürün olması nedeniyle gelişmesi için belirli bir zamana ihtiyaç duyulduğunu ifade eden özel bir sirke firmasının genel müdürü Gürhan Güven de fermantasyonun bakterilerle gerçekleştiğini belirterek bakterilerin zaman içinde asiti yükselterek sirkenin oluşumunu sağladığını anlattı. Sirkenin 3- 4 hafta ile 3 ay gibi bir zaman diliminde hazırlandığını söyleyen Güven, "Özellikle üzüm sirkesi uzun sürede oluşur. Ama ortalama 1 ayda tamamlayabilirsiniz. Fermantörü veya asetetörü olmayanlar ve alt yapısına yatırım yapmayanlar hileli yollara başvurabilir. Kimyasal reaksiyonla asitik asiti üretip onları seyreltiyorlar" diye konuştu.

Vatandaşların piyasadaki sirke fiyatları arasındaki farkı sorgulamalarını isteyen Güven, sahte ile doğal ürün arasındaki farkın 2 ya da 3 katına kadar artabileceğini kaydetti. Güven, "Piyasanın oturmuş markalarının fiyatı ile karşılaştırıldığında yeni bir marka adıyla sektöre girenler 3'te bir ya da yarı yarıya bir fiyatla satılıyorsa vatandaşlar bunu sorgulamalı. Biz de isteriz en iyi malı en uygun fiyata sunmak. Ama bu zor pazar koşullarında bu mümkün değil. Çok düşük fiyatla satışa sunanlar tağşiş yapıyordur" dedi.

DERNEK KURULUYOR

Sirkede hile yapanlarla mücadele etmek için dernek kurma hazırlıklarında olduklarını anlatan Gürhan Güven şunları söyledi: "Biz bu hileleri bildirmek için İzmir Ticaret Odası, İzmir İl Tarım Müdürlüğü hatta Tarım ve Orman Bakanımız Bekir Pakdemirli ile görüştük. Onların da bize destek olduğu bu konuda biz Türkiye Sirke Üreticileri Derneği'nin kurulması için başvuruda bulunduk. İlk adımlar atıldı. Tüm üreticiler bize destek verdi. Bilgi ve teknoloji transferiyle birlikte tağşişin önünde durmak için gerekli olan alt yapıyı sağlamak amacıyla belirli yönetmeliklere uygun dernek için ilk adımı attık. Tağşişin önüne geçmek en önemli amacımız. Tağşiş nasıl tespit edilir, analiz cihazları hangileridir, Türkiye'de bu alt yapı var mı, yoksa yapılması için neler gerekli bunları araştıracağız. Tağşişin tespit edilmesi durumunda ise belediye ve bakanlıkla beraber çalışmalarımızı yürüteceğiz."