Doğal yollarla çocuk sahibi olamayan çiftlerin başvurduğu bir yöntem olan tüp bebek tedavisinde son yıllarda artış gözleniyor. Uzmanlar, yeni evli çiftlere bir yıl korunmasız ilişki sonrası, 35 yaşın üzerindeki kadınlara ise 6 ay düzenli birlikteliğe rağmen gebelik gerçekleşmiyorsa kadın doğum uzmanına başvurmalarını öneriyor.

"Şu anda tüp bebek merkezlerine eskisinden daha fazla bir başvuru olduğunu belirten Medipol Mega Üniversite Hastanesi Tüp Bebek Merkezi'nden Doç. Dr. Gonca Yetkin Yıldırım, "Türkiye ve dünyada bu oranların arttığını gözlemliyoruz. Kadınların çalışma hayatına girdikten sonra yaşlarının ilerlemesi ve çocuk sahibi olmalarını ertelemeleri nedeniyle daha geç yaşlarda başvurularımız artmaktadır. Erken yaştaki başvuruların nedeni ise son 20-30 yıl içinde özellikle hormonal sistemi bozan birtakım kimyasalların kısırlık, kanser ve şeker hastalığına yatkınlığı anne karnında bile artırarak bunları etkileyerek kısırlığa neden olduğu düşünülmektedir" diye konuştu. 

“20-30 YILDIR ANNE KARNINDAKİ TÜM BEBEKLERİ ETKİLEDİ"

Tahıllar, soya ve bitkisel ürünlerde bulunan maddeler zararlı ancak daha fazla endüstriyel ürünlerde bulunan toksinlerin sağlığı tehdit ettiğini hatırlatan Doç. Dr. Yıldırım, “Dolayısıyla biz günlük hayatımızda da birçok alanda bunları deri ya da hava yoluyla almaktayız. Böcek ilaçları, kayganlaştırıcılar, kozmetik ürünler, evde kullandığımız birtakım aletler, günlük hayatta kullandığımız hazır gıdaların paketlerinde bulunan ürünleri vücudumuza aktif olarak alıyoruz. Son 20-30 yıllık anne karnındaki tüm bebekleri de bu maddelerin etkilediği düşünülüyor. Kısırlığın anne karnında bile geliştiği öne sürülüyor. Özellikle erkek çocuklara baktığımız zaman bunların fetüs döneminde üreme hücrelerini etkiledikleri biliniyor ifadelerini kullandı.

BİN MADDE TEHLİKELİ BUNLARA DİKKAT!

Tüp bebek tedavisi gören kişilerin hem kanlarında hem de yumurtalarının içinde bulunduğu folikül sıvılarında endokrin bozucu kimyasallara rastlandığını belirten Tüp Bebek Bölümünden Doç. Dr. Nadiye Köroğlu ise bu maddelerin kısırlığa neden olduğunu söyledi. Doç. Dr. Nadiye Köroğlu şöyle devam etti:

"İnsan tarafından üretilen dünya üzerinde tanımlanmış 85 bin tane kimyasal madde var. Bunların bin tanesinin vücudumuzu olumsuz etkileyen endokrin sistemimizi bozan kimyasallar olduğu gösterilmiş. Tüp bebek tedavisi gören kadınların hem kanlarında hem yumurtalarının içinde bulunduğu sıvılarda bunlar tespit edilmiş. Bunların tespit edildiği kadınlarda döllenmede (yumurta ve spermin birleşmesi) de başarısızlık gözlenmiş. Çok fazla düşük yaşayan kadınlarda da bunun nedeninin endokrin bozucu kimyasallar olabileceği düşünülmektedir. Kullandığımız kozmetik ürünlerde, güneş koruyucularında, evimize aldığımız su şişesinin damacanalarında, bebek biberonlarında, gıda kutularında, koruyucu ürünlerde bile bu maddeler gösterilmiş. O yüzden biz tedaviye başlayan çiftlere Bisfenol A (BFA) diye bilinen bu maddeleri içeren plastik kaplarda yiyeceklerini saklamamalarını yine bu plastik kaplar içerisinde yemeklerini ısıtmamalarını öneriyorum. Özellikle sular plastikte değil camda saklanmalı ve kullanılmalıdır. Güneş koruyucuların içinde oksibenzon adı verilen bir madde var. Olası olumsuz etkileri nedeniyle bu maddenin yer aldığı güneş koruyucuların kullanılmamasını öneriyorum."

"ANNE KARNINDAKİ BEBEĞİ BİLE ETKİLER"

Bu maddelerin anne karnındaki bebeğin bile yumurta sayısına etki edebileceğini anlatan Doç. Dr. Nadiye Köroğlu, “Kadınlar bir yumurta havuzu ile doğuyor ve özellikle bu kimyasal maddelerin o yumurta havuzunu azalttığı gösterilmiş. Bu kimyasallar yumurta gelişimini de olumsuz etkileyebiliyor. Bu maddeler vücutta az miktarlarda bulunsa da bu etkileri gösteriyor ve zararlı etkileri var. Herhangi bir risk faktörü olmadan genç yaşlarda yumurta sayısı azalan kadınları son yıllarda daha fazla görmeye başladık. Belki de bu kimyasalların bu kadınların yumurta sayılarını azalttığını söyleyebiliriz" dedi.