Çocukluk çağı kanserleri içinde yaklaşık yüzde 25-30'luk oranıyla ilk sırayı lösemiler alıyor. Kan kanseri olarak da bilinen lösemi, kandaki lenfosit ve myelosit adı verilen hücrelerin kontrolsüz çoğalarak vücudu istila etmesiyle birlikte kemik iliğinde ve vücudun farklı organlarında görülebiliyor. Sıklıkla 2-5 yaş arasında ortaya çıkan çocukluk çağı lösemilerin tedavilerini tıbbın gerçek başarı hikayelerinden biri olarak tanımlayan
Prof. Dr. Cengiz Canpolat çocukluk çağı lösemilerinin yüzde 80'lere varan oranlarda tedavi edilebildiğini söylüyor.

Lösemi hücreleri vücutta yayılıp sağlıklı hücrelerin oluşumu engellendikçe hastalığa bağlı işaretler görülmeye başlıyor. Ancak, belirtilerin birçok hastalıkla karıştırabilmesinden dolayı tanının gecikebildiğini hatırlatan Prof. Dr. Cengiz Canpolat, 'Tedavide başarıyı etkileyen faktörlerin başında erken tanı geliyor ve bu noktada en büyük görev ailelere düşüyor. Çoğu zaman çocukların fazla hareketli olmasından kaynaklandığını düşünüp önemsenmeyen, bacak ağrısı, morluk gibi işaretler konusunda uyanık olmaları gerekiyor' diyor. Erken tanının gecikmesindeki en önemli sorunun da anne ve babaların çocuklarındaki bu işaretleri doğru değerlendirememesinden kaynaklandığını söyleyen Prof. Dr. Cengiz Canpolat, ailelerin harekete geçmelerini gerektirecek bulguları sıralıyor: Kendiliğinden ya da hafif darbe sonucunda vücutta çok sayıda morluk, küçük noktasal kanamalar, burun ve diş eti kanamaları, uzun süre devam eden ve hiç düşmeyen ateş, kol veya bacak ağrıları, koltuk altı ve lenf bezlerinde şişlik, çabuk yorulma, halsizlik, solukluk ve öksürük durumunda çocuğun yakın takibe alınmasında yarar var.

Çocukluk çağı lösemilerinin tedavisinde, erken tanı özellikle son yıllarda kullanılan tedavi yaklaşımlarıyla başarı şansının yüzde 80'e kadar çıkabildiğini hatırlatan Prof. Dr. Cengiz Canpolat, ayrıca, çocukluk çağındaki kanserlerin, tedaviye yetişkin kanserlerine göre daha iyi yanıt verdiğini belirtiyor. Prof. Dr. Cengiz Canpolat, akut lösemilerin hastalığın risk grubuna, hücre tipine göre tedavi edilebilirlik oranının yüzde 50'den, yüzde 90'a kadar çıkabileceğini vurgulayarak tedaviyle ilgili şu bilgileri veriyor: Kemoterapi, çocukluk çağı lösemisinin ana tedavi yöntemini oluşturuyor. Yüksek riskli ve merkezi sinir sistemi tutulumu olan hastalarda tedaviye radyoterapi de eklenebiliyor. Tedaviye yanıt vermeyen ya da zamanla nüks gerçekleşen durumlarda da kemik iliği tedavisi uygulanabiliyor. Son yıllarda kullanılan tedavi yöntemleri arasına giren immünoterapi de başarı şansını artırıyor.

Cinsiyet ayrımı gözetmeden hem erkek, hem de kız çocuklarda görülebilen lösemide erkekler bu anlamda biraz daha şanssız. Çünkü lösemi, erkek çocuklarda hem daha fazla görülüyor, hem de tedavisi daha uzun sürebiliyor. Kız çocuklarındaki tedavi süresinin yaklaşık 2,5 yıl, erkek çocuklarında ise 3,5 yıl devam ettiğini belirten Prof. Dr. Cengiz Canpolat, konuyla ilgili şu bilgileri veriyor: Kanserli hücreler testislerde saklanabilme eğilimi gösterebiliyor. Üreme organlarını koruyan bariyerler nedeniyle de lösemi hücreleri kemoterapinin etkisinden kolaylıkla kaçabiliyor ve bu nedenle tedavinin süresi uzayabiliyor. Ancak, son yıllarda yeni kabul edilen kriterlere göre, bazı vakalarda kızlardaki kadar hızlı yanıt alınabiliyor. Bunun için çocuğun tedaviye iyi yanıt vermesi gerekiyor. Tedaviye başlamadan önce yapılan genetik ve moleküler testlerden alınan yanıtlara göre daha kısa sureli tedavi protokolleri de artık başarıyla uygulanıyor.