Küçük Emir bir akşam, ilkokul birinci sınıfa giden ağabeyiyle fıstık yiyordu. Birkaç fıstığı birden ağzına atınca ağabeyi elinden paketi çekti, Emir ağlamaya başladı. Ağlamasıyla birlikte boğazına kaçan fıstık küçük çocuğu ölümün eşiğine getirdi. Nefessiz kalan ve morarmaya başlayan çocuk annesinin müdahalesiyle kurtarıldı ancak bir gün sonra ateşi 40 dereceye çıkmış, nefesinde hırıltı ve inatçı bir öksürük belirmişti. Hemen doktora gittiler. Annesi hekime bir akşam önce yaşadıkları fıstık kazasını anlattı ama doktor ‘kustuysa çıkmıştır’ diyerek antibiyotik şurup verdi. Tedaviden fayda göremeyen aile bu kez kendi çocuk hekimine götürdü Emir’i. Anne Dilek Koca “Onca iğne ve antibiyotik şuruplardan fayda görmüyordu. Zaman zaman ateşi çıkıyor, öksürüğü ve hırıltısı hiç gitmiyordu. Kendi hekimimize de daha sonra gittiğimiz diğer hekimlere de hep fıstık kazasından sonra bu sorunların olduğunu anlattım ama hastaneye yatırdılar, bugüne dek birçok antibiyotik şurup ve antibiyotikli iğne tedavisi uyguladılar hatta lösemiden bile şüphelenen doktor oldu; ama hiçbiri de fıstıktan olacağını düşünmüyordu. ‘Fıstık kalmış olsaydı akciğer filminde görülürdü, kusturduğunuza göre fıstık çıkmış’ diyorlardı. Bu sürede oğlum 3 ayda 3 kilo kaybetti, sarardı. Hayatımız kabusa dönmüştü” diyor.


Fıstık parçası ana nefes yolunu tıkamıştı

Koca ailesi küçük çocuklarının gözlerinin önünde eriyişine durmaksızın çare ararken gittikleri bir çocuk hekimi filmde fıstığın yarattığı bazı değişiklikleri fark etti ancak hastanede bu fıstığı çıkarmak için gerekli cihaz olmadığını söyledi. Koca ailesi, araştırmaları sonucu Acıbadem Fulya Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Reha Baran’a ulaştı. Anne babadan üç ay önceki fıstık kazası öyküsünü dinleyen ve akciğer grafisini inceleyen Prof. Dr. Reha Baran, aynı gün yarım saat süren işlemle küçük Emir’e yeniden hayat verdi. Prof. Dr. Reha Baran “Hemen anestezi ekibiyle konuşarak Emir’i yüz maskesiyle uyuttuk, çocuk tipi bronkoskoplarla nefes yoluna girdik ve yabancı cismi çıkardık. Fıstık parçasını çıkarınca tamamen sağlığına kavuştu” diyor.


Akciğeri bir süre sonra çürüyecekti!

Prof. Dr. Reha Baran, fıstık parçasının bir süre daha küçük çocuğun nefes borusunda kalması durumunda, halk dilinde ‘çürüme’ denilen enfeksiyona bağlı yapı değişikliklerine yol açacağını ve uzun vadede sol akciğerini hiç kullanamaz hale geleceğini belirterek, “Fıstık parçası tam sol ana bronş dediğimiz, sol tarafa giden ana nefes yolunu tamamen kapamıştı. Kapattığı için de akciğer havalanmıyor veya hava girip çıkamıyordu. Bu nedenle akciğer şişiyor ve daha sonra iltihap gelişiyor, çürüyor; bildiğiniz yok oluyor. Bu, erişkinde bile sorun yaratır. Fıstık parçasını çıkarmasaydık Emir sürekli enfeksiyonlarla çok büyük sorunlar yaşayacak, akciğerini kaybedebilecekti” diyor.


“Oğlumuzla birlikte biz de yeniden doğduk”

Küçük Emir’in annesi Dilek Koca ve babası Temel Koca “Reha hocamız fıstığı çıkardı ve canımıza yeniden can verdi. Oğlumuzun hiçbir şikayeti kalmadı. Operasyondan kısa bir süre sonra aynı gün hastaneden taburcu olduk. Oğlumuzla birlikte biz de yeniden doğduk” derken, Prof. Dr. Reha Baran, ebeveynleri, çocuklarda çok sık görülen boğaza yabancı cisim kaçması riskine karşı uyarıyor.


Yabancı cisim kaçması çok sık görülüyor!

Çocuklarda hayati riske yol açan en tehlikeli kazalardan birinin boğaza yabancı cisim kaçması olduğunu; en çok fıstık, fındık, üzüm, leblebi gibi kuruyemiş, nohut, oyuncak parçaları ve kalem kapağı kaçmasıyla karşılaştıklarını belirten Prof. Dr. Reha Baran “Örneğin çocuk kalem kapağını ağzına alıyor ve o sırada gülerken ya da başka şeyle ilgilenirken bir anda kalem kapağı nefes borusuna kaçabiliyor. Bu tür kazalarla çok karşılaştığımız için ailenin şüphesi çok büyük önem taşıyor. Aile ‘biz bundan şüpheliyiz’ dedikleri anda hiç zaman kaybetmeden bakmak lazım çünkü nefes yolları, yemek borusu gibi açılan bir yer değil. Nefes borusu kapalı bir organ, daha gideceği yer yok. Nefes borusunu aspire ettikten sonra yani emerek çektikten sonra orayı tıkıyor ve ölümcül olabiliyor” diyor.