Kübra Topal- Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özer Makay ve ekibi, Türkiye'de ilk ağız içi-dudak altı tiroid ameliyatını gerçekleştirdi. Makay, dünyadaki örneklerinin incelenmesinin ardından operasyonu gerçekleştirdiklerini ve yöntemin boyunda iz bırakmaması gibi önemli bir avantajının olduğunu söyledi.

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Türkiye'de ilk kez izsiz tiroid ameliyatı yapıldı. Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özer Makay ve ekibi, ilk ağız içi-dudak altı tiroid ameliyatını gerçekleştirdi. Ameliyata uzun bir hazırlık sürecinin ardından karar verdiklerini ifade eden Doç. Dr. Özer Makay, dünyadaki örneklerinin incelenmesinin ardından operasyonu gerçekleştirdiklerini ve Türkiye'de ilk kez uyguladıkları yöntemin boyunda iz olmaması gibi önemli avantajının olduğunu söyledi.

Tiroid bezi insan vücudunda çok önemli rol oynar, bedendeki birçok aktiviteyi kontrol eder ve hormonların yapımını sağlar. Çeşitli hastalıklarda bu hormonların fazla üretilip salgılanması (hipertiroidi) ya da olması gerekenden az üretilmesi ve salgılanması (hipotiroidi) söz konusu olabilir. Tiroid bezinin hastalıkları oldukça yaygın görülüyor. Özellikle son yıllarda tiroid iltihaplarının artması sonucunda tiroid fonksiyon bozuklukları ve hipotiroidi orta yaş grubunda ve kadınlarda daha sık izlenmeye başlamış. Türk toplumunda genel olarak her üç kişiden birinde bir tiroid hastalığı bulunduğu biliniyor. Tiroid ameliyatlarının boyunda bir kesiden gerçekleştirildiğini söyleyen Doç. Dr. Özer Makay, 'Ancak teknolojinin ilerlemesiyle, yıllardır boyunda iz olmaksızın tiroid ameliyatları ile ilgili gelişmeler mevcut. Bu gelişmeler, ilk olarak Japonya, Güney Kore, Çin ve Tayland gibi Uzakdoğu ülkelerinde gerçekleşti. Bu ameliyatta dudağın hemen altından girilerek özel aletlerle boyuna olan kısa mesafeye tünel oluşturulmakta, kamera ve klasik kapalı cerrahi aletler eşliğinde sorunlu tiroid bezi alınmakta' dedi. Türkiye'de ilk kez uyguladıkları yöntemin boyunda iz olmaması gibi önemli avantajının olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Özer Makay, Ege Üniversitesi'nin yenilikçi adımlar atarken bilim insanlarına her zaman destek veren bir kurum olduğunun da altını çizdi. Biz de tıptaki bu önemli gelişmenin süreçlerini, avantaj ve dezavantajlarını Doç. Dr. Özer Makay ile konuştuk.



*İlk önce sizi biraz tanıyabilir miyiz? Kaç yıldır doktorluk yapıyorsunuz?

1974 yılında Hollanda'da doğdum. 13 yaşında kendi isteğimle Hollanda'dan geldim ve Bornova'daki maceram başlamış oldu. Bornova Anadolu Lisesi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Ege Üniversitesi Genel Cerrahi Kliniği'nde eğitim gördüm. 2005 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniği'nde uzman olarak eğitimimi tamamlamış oldum. Bu bölümü isteyerek seçtim. Sürekli ameliyat doktoru olacağım dediğimi hatırlıyorum. Hep cerrah olmak için yaratıldığımı düşündüm.

*Türkiye'de ilk kez ağız içi-dudak altı tiroid ameliyatı gerçekleştirdiniz. Bu konu hakkında bilgi verebilir misiniz?

Bu aslında uzun soluklu bir yolculuk. Her ne kadar Türkiye'de ilk kez yapılan bir ameliyat olsada, dünyada ilk yapılan bir ameliyat değil. Biz her ne kadar teorik olarak bunun olabileceğini düşünmüş ve inanmış olsak da, bununla ilgili ciddi alt yapı oluşturmamız gerekiyordu. Geriye dönük baktığımızda, yılları aldığını gördük. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nin teknolojik gelişmelere sahip çıktığını görüyoruz. Hem Türkiye'de hem dünyada yapılan güncel cerrahinin olduğunu her alanda görmek mümkün. Hem Ege Üniversitesi'nin bu tutumu bizi kamçılamış oldu hem de bu işlerin sadece dışarda yapılıyor olması değil, aynı zamanda kapalı ameliyatlar konusunda kendimizi yıllar içerisinde geliştirmiş olmamızdan da cesaret aldık.


'Temel felsefemiz hastaya zarar vermemek'


*Peki bu uzun soluklu yolculuğu anlatabilir misiniz?

Uzun soluklu dememin sebebi, derdine derman sunduğumuz durum bir makine değil, bu bir insan ve insan kutsal. O yüzden hep derim, zarar verme, bu bizim temel felsefelerimizden biri. Onu düşünerek hareket etmemiz gerekiyor. Hekim olan herkesin sahip olduğunu düşündüğüm ve inandığım bir duruş. Böbreküstü bezi, tiroid ve paratiroid yaptığımız ameliyatlar. Bunları Endokrin Cerrahisi çatısı altında toplayabiliriz. Böbreküstü bezi ile başlamak isterim, çünkü zaman içersindeki gelişimi daha iyi anlamayı sağlar. Açık ve kapalı ameliyatlar var. Kapalının bildiğiniz gibi avantajları var. Hasta daha çabuk toparlanıyor, işine daha çabuk dönüyor, kozmetik açıdan yaraları daha iyi iyileşiyor. Bunu kapalı böbreküstü bezi ameliyatlarında yapmaya başladık. Ardından tiroid ve paratiroid ameliyatlarında video-endoskopik ameliyatlarına başladık. Robotik cerrahiyi böbreküstü ve göğüs kafesi içerisine yerleşim gösteren paratiroid bezi hastalıkları ile buluşturduk. Gerekli bilimsel altyapıyı oluşturduktan sonra, izsiz ağız içi endoskopik tiroid ameliyatını, ilk olarak Paris'te bir kadavrada gerçekleştirdik. Ardından bilimsel toplantılarda konuyu enine boyuna ele aldık ve tartıştık. Geçtiğimiz yıl itibarıyla ameliyatın etkinliği ile ilgili bilimsel verilerin iyice artmasıyla gözlemci olarak tekniğin en sık uygulandığı Tayland'daki kliniği ziyaret ettik ve 1 hafta ameliyatlara dahil olduk. Yöntemin yararlılığına inancımızın pekişmesiyle de ülkemize döndük. Şimdi de uygun olan hastalarımıza yapmaya başladık.



*Hastanın bu ameliyata uygun olup olmamasını neye göre belirliyorsunuz?

Her hasta bu ameliyat için uygun değil. Tiroid bezi büyük olan, aşağı doğru sarkık, yapışık ve ileri evre kanserleri olan hastalara önermiyoruz.

*Ameliyat hangi ülkelerde yapılıyor?

Bu endoskopik ameliyatların ilk doğduğu ve olgunlaştığı yer Uzakdoğu oldu. Burda ülkeler bazında baktığımız zaman, Güney Kore, Japonya, Çin gibi ülkeleri görüyoruz. En ciddi olgunlaşmasını ise Tayland'da gördük. Avrupa'da birkaç merkez bu işlemi yapıyor ve İtalya'da bir merkez 70'in üzerinde ameliyat gerçekleştirdi. ABD'de de birkaç merkez başladı. Biz Bangkok'tayken bizimle beraber, ABD'den üç büyük üniversitenin öğretim üyelerinin bu süreci görmeye ve öğrenmeye geldiğini gördük. O kişilerle irtibatlarımız devam ediyor ve şu an için onlar da aktif olarak ağız içi tiroid ameliyatını yapıyorlar.

*Bu ameliyatın bu kadar az ülkede olması ya da Uzakdoğu'da başlamasının bir sebebi var mı?

Cerrahide kolay ameliyat yoktur deriz. O yüzden cerrahi eğitimi de apandisit eğitimiyle başlar ve yine onunla biter diye öğretiriz. Bunun Uzakdoğu'da gelişmesinin sebebi ilk olarak, dünyanın pek çok yerinde teknolojiye kolay erişim var. Uzakdoğu'daki hastaların daha minyon tipli ve ciltlerine diğer ülkelerdeki kişilere göre daha çok özen göstermesi. Hastaların da talebiyle buna yönelik gelişme oldu. Güney Kore'ye bir yolculuk yaptığınızda, nerdeyse iki üç dükkandan bir tanesi kozmetik dükkanıdır.

*Ameliyatı ilk ne zaman yaptınız ve şimdiye kadar kaç kişiye uyguladınız?

İlk ameliyatı 2 ay önce gerçekleştirdik. Şimdilik bir kişi. Tek olmasının sebesi ise biz bu ameliyatı yaptıktan sonra, ben izsiz ameliyat olmak istiyorum, diyen hastalar kapımızı çalıyor olsa da bu şekilde ameliyat için uygun olmamaları.

*Ameliyatın herhangi bir riski var mı?

Her işin kendine göre riski var. Ameliyatların da kendine göre riski var ve cerrah bunu sözel ve yazılı olarak hastasıyla paylaşmak zorunda. Yeni teknik beraberinde yeni komplikasyonlar ortaya çıkarabilir diye bir eleştiri alıyoruz. Bu çok doğru, zaten cerrah olarak bunu eleştirmemiz gerek. Yeni yöntem gerçekten gelecek vadediyorsa, zaten bunun zemininde gelişiyor. Kapalı yöntemlerin de daha önce duymadığımız birtakım riskleri mevcut. Dudakta, çenede uyuşma meydana gelebilir. Boyundan gerçekleştiği ve kapalı olduğu için daha önce görmediğimiz, boyunda morluklar oluşabiliyor. Ama bu riskler açık ameliyat için yüzde 1-2 oranındaysa bu ameliyatta da öyle.

*Bunun gibi Türkiye'de başka yapılmamış ameliyat ya da konular üzerinde yoğunlaşmayı düşünüyor musunuz?

Güzel soru, tabii ki niye olmasın. Önemli olan kabul görmüş bir yöntemin Türkiye'de yapılabiliyor olması. Önemli olan öncü olmak değil, arkası gelecek olan bir şey ise bunun üniversite çatısı altında gerçekleşip, evet yapılabiliyor ya da hayır bizim toplum için uygun değil mesajının verilmesi. İnovatif anlamda evet, çünkü teknoloji geliştikçe biz gelişmeye devam edeceğiz. Zaten cerrahinin her alanındaki gelişmeler, cerrahların fikirleriyle birlikte oluyor. Firmaların, araştırma geliştirme laboratuvarları buna göre çalışıyor. İlerde, teknolojiye paralel olarak, pek çok Türk cerrahın ilklere imza atacağını düşünüyorum, bugüne kadar olduğu gibi.
 

Ameliyat olduğuma kimse inanmıyor


Türkiye'de ilk kez bu ameliyatı olan Fatma Başar da hastalığını, karar verme sürecini ve ameliyat sonrasını anlatarak, 'Çok memnunum, uygun olan hastalara tavsiye ederim' dedi.

*Öncelikle bu hastalık ne zaman ve nasıl ortaya çıktı?

Hastalığım bir buçuk yıl önce normal kan tahlilinde ortaya çıktı. Doktorum tiroid değerlerimin yüksek olduğunu, uzman bir doktora gitmem gerektiğini söyledi. Ama maalesef, bunu çok üzülerek söylüyorum, çok büyük bir cahillik diyorum ben buna; bir buçuk yıl sonra doktora gittim. Urla Devlet Hastanesi'ne gittiğimde iki bezenin olduğunu ve birinin alınması gerektiğini söyledi doktor. Çevrem Ege Üniversitesi'ni tavsiye etti, ben de bunun üzerine buraya geldim. İyiki de gelmişim.

*Böyle bir ameliyata nasıl karar verdiniz?

İlk geldiğimde bu kapalı yöntem yoktu. Benim tahlillerim yapıldı, ameliyata karar verdik. İki ay sonra Ege Üniversitesi'nden aradılar ve Özer Bey'in görüşmek istediğini söylediler. Görüşme sırasında Özer Bey kapalı ameliyatın olduğunu, koltukaltı ya da ağızdan olacağını söyledi. Eğer ağızdan olursanız ilk hastasınız, hangisini düşünüyorsanız biz hepsine açığız dedi. Başta ilk olacağı için tereddüt ettim ama doktorun konuşmasından sonra bana ve eşime mantıklı gelen ağızdan yani kapalı olarak yapılmasıydı.

*Ameliyattan sonraki süreç nasıldı?

İyiki kapalı ameliyata karar vermişim, çünkü hiçbir şikayetim yok. Çok memnunum, hiçbir iz yok. Kime ameliyat oldum desem, inanmıyorlar, herkes direkt boynuma bakıp iz arıyor. Kapalı ameliyat yöntemini herkese anlatıyorum. Ameliyat oldum ve akşamına yemeğimi yedim, ertesi sabah kahvaltımı yaptım. Sadece 1 hafta sıcak şeyler içemedim, onun haricinde başka bir sıkıntım olmadı. Tabii ki uygun olan hastalara tavsiye ederim.