Türkiye'nin en sevilen sokak lezzetlerinden olan ve sofraları onlarca farklı çeşidiyle süsleyen midyenin denizden toplanıp, tüketime hazır hale getirilinceye kadar zahmetli yolculuktan geçiyor. Türkiye'de yılda yaklaşık 1 milyon ton tüketilen midye ile ilgili bilgi veren midye dolma üretim tesisi mühendislerinden Mahmut Ergün, "Ağır metal taşıyan bölgede yetişmiş midyeyi sürekli tüketen bir kişide yıllar sonra belirtiler ortaya çıkar. Yoğun bir ağır metal söz konusuysa bu tüketim kişinin felç olmasına bile yol açabilir. Halk arasında bir söylenti olan midyenin adet görme durumu söz konusu da değil, ancak vatandaş midyeyi güvendiği yerlerden tüketmeli" dedi.

Yetiştirilme yerinin önemi

Sokak lezzetlerinin vazgeçilmezleri arasında yer alan midye, dolmasından tavasına, çorbasından pilavına farklı şekillerde tüketilebiliyor. Midyenin yemek çeşidinin bolluğunun yanında denizden toplanmasındaki zorluk da dikkat çekiyor. Türkiye'de yılda yaklaşık 1 milyon ton tüketilen midyenin üretimini Avrupa Birliği de destekliyor. FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) tarafından tüketime hazır ürünler sınıfına dahil edilen midyenin sağlıklı bir deniz ürünü olarak değerlendirilebilmesi için nerede yetiştirildiği büyük önem taşıyor. İşlenmesi, hazırlanması ve pişirilmesi sırasında hava kirliliği, böcek gibi çevresel etkilere de maruz kalabilirken, midye dolmanın yüksek pH ve besin örüntüsü, mikroorganizmaların üremesi için ideal bir ortam oluşturuyor.

14 aylık hasat süreci

Pınarbaşı'nda iş insanı Serkan Alak'ın sahibi olduğu midye dolma üretim tesisi mühendislerinden Ege Üniversitesi Su Ürünleri bölümü mezunu Mahmut Ergün, Karaburun'da dalgıçların denizden çıkardıkları midyeleri 14 ay sonra hasat ettiklerini anlatarak, şöyle dedi: "Denizde belirlenen koordinatlardaki yavru midyeler toplandıktan sonra, 6 ay boyunca asılarak ön izleme yapılıyor. Dalgıçların kontrolünde çoğalan midyeler, 14 ay sonra hasat ediliyor. Hasat sonrası fabrikalarda işlenen midyeler açılarak temizleniyor ve pirinç ile dolduruluyor. Ardından 90 derecede yarım saat boyunca pişirilen midyeler, dayanma süresi olan 24 saati aşmadan satış noktalarına götürülüyor. Midye çiftliklerinde 'B bölgesi', ağır metal taşımayan bölgeyi ifade ediyor. 'A bölgesi' ise tertemiz olan bir yer demek. Ancak bazen bu ikisi dışında, ağır metal taşıyan bölgelerde merdiven altı üretimler yapılıyor. Bunun risk oranı çok yüksek. Onaylı olmayan yerlerde şartlar uygun değildir. Burada tüketicinin güvenilir yerlerden midye satın alması gerekiyor. Ağır metal taşıyan bölgede yetişmiş midyeyi sürekli tüketen bir kişide yıllar sonra belirtiler ortaya çıkar. Yoğun bir ağır metal söz konusuysa bu tüketim, kişinin felç olmasına dahi yol açabilir."

Adet görmesi söz konusu değil

Midye dolma üretiminde 55 kadın çalışırken, tesisin tamamında 3 dalgıç 2 mühendis toplam 200 kişi görev yapıyor. Ergün, midyelerin dişi ve erkek olmak üzere iki cinsiyeti olduğunu belirterek, "Midyeler hava aydınlık olduğu zaman çoğalıyor. Halk arasında bir söylenti olan midyenin adet görme durumu söz konusu değil. Midyenin hasat boyuna gelmesi ortalama 14 ay sürüyor. Midye ne kadar çok beslenirse o kadar et verimi artar" dedi.

En büyük talep İzmir'de

İş insanı Serkan Alak, hammadde bulma sıkıntısına dikkat çekerek, bu sıkıntı aşıldığı takdirde tesiste en az 600 kişiye daha iş imkanı doğabileceğini söyledi. Alak, "Midye yetiştiriciliği, fabrika ve satış noktasını işletiyoruz. Balıklıova'daki çiftlikte midye yetiştiriciliği yapıyoruz. Çiftlikte dalgıçlarımız tarafından yetiştirilen midyeler fabrikamıza gelerek işleniyor. Fabrikada midyelere yıkama, açma, sarma işlemleri uygulanıyor. Avlanma yasakları artınca, hammaddeye ulaşmak zorlaştı. Avrupa Birliği de midye üretimini destekliyor. Hammadde bulunabilirse işletmemizde en az 600 kişiye daha istihdam sağlanabilir. İzmir, Türkiye'nin midye talebi en yüksek olan şehri. Burada herkes midyeyi seviyor. İzmirliler atıştırmalık bir çekirdek gibi midye yiyor" dedi.