CHP’de birçok komisyon var, birçok partide ve derneklerde olduğu gibi…

Bunların çoğu laf olsun torba dolsun cinsinden…
Ama bunlardan biri var ki, hakkını yememek lazım…
Sosyal Hizmetler Komisyonu Başkanı Halime Yurteri’nin mesela…
Kendisine kulak verdim:
Dediği şu:
‘Hepimizin bildiği gibi ülkemizde her geçen gün giderek büyüyen bir yoksulluk var ve buna paralel olarak milyonlarca yurttaşımız sosyal yardım almaya muhtaç durumda.
Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü’nün faaliyet raporunda açıklamış olduğu resmi rakamlara göre 2020 yılında 6 milyon 630 bin hane sosyal yardım almak durumunda kaldı.
Biz de CHP Konak İlçe Başkanlığı Sosyal Hizmetler Komisyonu olarak görev süremiz başladığından bugüne kadar sahada ihtiyaç sahibi yurttaşlarımıza el uzatmaya çalıştık.
Bu çalışmalarımızda beyaz eşya, çeşitli ev eşyaları, gıda, çocuklarımıza bot ve mont, bayramlık kıyafet, defter, kitap, okul araç gereçleri, zor durumdaki ailelerimize market alışverişi kartları gibi çeşitli yardımlarla destek olduk.
Bu yardımlarla beraber Konak’ta ihtiyaç sahibi toplam 9500 aileye ulaştık.


Şunu belirtmek isteriz ki maalesef arkadaşlarımızla birlikte sahada hep içimizi acıtan manzaralarla karşılaştık.
Bizler şunu çok iyi biliyoruz ki bu yaptığımız çalışmalarla zor durumdaki yurttaşlarımıza kalıcı çözümler üretemedik.
Ancak bir nebze de olsa kendilerine moral kaynağı olmaya özen gösterdik.
Yüzlerindeki tebessüme her zaman şahit olmak bizi hep çok mutlu etti. Kendilerine ulaşıldığında mutlu olan yurttaşlarımız maalesef sistemin dışına itilmiş haldeler ve en azından tebessüm etmeye, gülmeye ve morale ihtiyaçları var.
Türkiye’de dört duvar içinde bir koltuğu, bir halısı, bir buzdolabı olmadan yaşamaya çalışan, işsiz ve sosyal güvencesi olmayıp temel gıda maddelerini almakta zorlanan, pazarlardan artık toplayan ve bu koşullarda yaşam mücadelesi veren vatandaşlarımızı bu durumdan kurtarmak elbette ki mevcut iktidarın görevidir.
Türkiye’de Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun açıkladığı rakamlara göre dört kişilik bir aile için açlık sınırı 3 bin 468TL, yoksulluk sınırı ise 11 bin 925TL’dir. Asgari ücretin 2825 lira olduğu ülkemizde, bu ekonomik kriz şartlarında milyonlarca insanımızın yardımlara ihtiyaç duyması, en temel yaşamsal ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanması elbette ki şaşırılacak bir durum değildir.
Gün geçmiyor ki ekonomik sıkıntılardan dolayı intihar eden bir vatandaşımızın haberini almayalım.
İsrafın, 4-5 ayrı yerden maaş alan yöneticilerin olduğu, yargının siyasallaşıp hukukun askıya alındığı, kurumların işlevsizleştirildiği, devletin bir parti devleti haline getirildiği bir sistemde bu yaşanan yoksulluk ve kriz kaçınılmazdır.
Alım gücü günden güne düşüyor ve biz her yeni güne yeni zamlarla uyanıyoruz.
Türkiye’de işsizlik rekor seviyelere ulaşmış durumda ve her dört gençten biri işsiz. Böyle bir Türkiye ikliminde büyümeden, gelişmeden söz etmek ise en hafif tabiriyle aymazlıktır.
Sosyal adaletin olmadığı, refahın olmadığı, gelir dağılımlarında büyük uçurumların olduğu bir ülkede büyümeden nasıl söz edilebilir ki?’
Ben de ilave ediyorum:
‘Doğru söze ne denilebilir ki?’