Mülkiyeliler Birliği Derneği son yıllarda büyük atak yaptı.

Alsancak 1486 Sokak'taki Mülkiyeliler Birliği'ne önceki yıllarda yaptıkları etkinliklere bir iki kez katılmıştık.

Şimdi daha da hızlandılar, İzmir'in sorunlarına, birçok sözde dernekten fazla ilgilenmeye başladılar.

Hem de diğerleri gibi bir şey beklemiyorlar.

Seçim yorgunluklarını üzerlerinden atanların,  Rifat T. Nalbantoğlu'nun moderatörlüğündeki 'İzmir'in ekonomik geleceği' konuşulacağı bu paneli takip etmelerini önerebiliriz.

'İzmir nereye gidiyor, nereye gitmeli?'

İşte bu sorular Dr. Serdar Şahinkaya ve Dilek Gappi tarafından irdelenecek.

Seçim sonrasına gelmesi tesadüf mü bilemiyoruz ama tarihi seçenleri kutlamak lazım; 2 Nisan 2019 Salı...

Seçim öncesinde olsaydı, sorular da konuşmalar da 'Çevir kaz yanmasın!' cinsinde olabilirdi...

Şimdi her şey bitti, memleketin gerçekleri ile baş başayız...

Bu arada Mülkiyeliler Birliği Derneği İzmir Şubesi başkan ve yöneticilerini, yeni seçilen yerel yöneticilerden önce kutluyoruz, çünkü; diğer derneklerin değişmez başkanları gibi sadece kendilerini gündemde tutmadıkları gibi hiçbir zaman öne çıkma düşünceleri de yok...

Seçimler öncesinde partiler de, adaylar da 'Kenti derneklerle yöneteceğiz' gibi bir yanlışı paylaşmışlardı.

O kadar dernekten, odadan sadece belirli olanlar, yani üyelerinin parasını cömertçe harcayanların adlarını hep duyduk.

Bunların kente ne verdikleri ya da verecekleri de ortada...

Yani bir faydaları olmaz...

Umarım bu nokta gözden kaçmaz...

Yoksa önümüzdeki yıllar da birçok kentte, boşa geçer...

Leyleğin ömrü lak lak ile geçermiş...

Bizimki de öyle olur...

Tabii ki yağcılar ile sahtekarlara da dikkat etmek gerekiyor...

Onlar da uykusuz kalmıştır...

İlk işleri de yeni başkanları halkın değişi ile kafa kola almak olacaktır, ki bu çok rastlanan bir gerçektir.

Bu konuya daha sonra yine gireceğiz...

Seçilecekleri kutluyoruz...

*

Yine güncel bir konuya gireyim;

Geçenlerde başka yönüyle anlatmıştım...

Çoğu ya AB'den yani Avrupa Birliği'nden ya da bazı yabancı dernek ya da sözde vakıf gibi kuruluşlardan yararlanıyor, bunun için...

Yani paralar geliyor, birileri ceplerini doldururken, sözde Türkiye için hizmet de veriyorlar.

Bu gün bunlarla ilgisi olmayan bir çalışmadan söz edeyim:

Konumuz; Fas Ülke Günü ve yatırım fırsatları...

Dünyanın en büyük fosfat yataklarına sahip olan Fas'ın ekonomisi tarım, imalat, balıkçılık ve turizm sektörü gelirlerine dayanmaktadır.

Fas, son yıllarda uyguladığı ekonomik reform süreciyle ekonomisinin tarım ve fosfat sektörlerine olan bağımlılığını azaltarak imalat ve hizmet sektörlerinin gelirlerini arttırmıştır.

Ülke ithalatında sanayi ürünleri öncelikli sıradadır.

En fazla ithal edilen ürünler ham petrol, petrol yağları, makine ve ulaşım araçları, tekstil ürünleri ve kimyasallardır.

Afrika ülkeleri içinde Türkiye'nin en fazla ticaret yaptığı ülkelerden biri olan Fas ile 2006 yılında Serbest Ticaret Anlaşması imzalamamıza ve 2018 yılında 2,7 milyar dolarlık bir ticaret hacmini yakalamamıza rağmen, bu rakam iki ülkenin potansiyelinin oldukça altındadır ve Fas pazarı sanayicilerimiz için önemli fırsatlar sunmaktadır.

Bu kapsamda firmalarımızı Fas pazarı hakkında bilgilendirmek üzere, 02 Nisan 2019 Salı, 13.00 - 17.00 saatleri arasında İstanbul Sanayi Odası Odakule MeclisToplantı Salonu'nda 'Fas Ülke Günü ve Yatırım Fırsatları' konulu bir seminer düzenlenecektir.

Seminerde üyelerimize, Fas'ın ekonomik durumu, dış ticareti, pazar yapısı, yatırım ve iş fırsatları, iş kültüründe dikkat edilmesi gereken konular ve Türk firmalarının bu ülkedeki deneyimleri aktarılacaktır.

Kayıt için yarın son...

Güzel yanı katılım ücretsiz...

Ancak aklımı kurcalayan bir noktayı da paylaşmak istiyorum:

Fas bu kadar önemli bir Pazar ise bundan yararlananlar neden kendilerine ortak elde etsinler ya da pastayı paylaşsınlar.

Ticarette böylesine günler geride kalmadı mı?

Çok eski yıllarda, bir esnafın müşterisini komşusuna göndererek, 'O da bir siftah yapsın!' dediğini biliyoruz, ama son yıllarda hele ekonomik durum ortada iken böylesine bir davranışta bulunan kimseyi duymadık.

Özellikle İzmir'de...

*

Bilgisinden sık yararlandığımız Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Fitopatoloji Anabilim Dalı emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Tanju Nemli 'nin hayatını kaybettiğini yeni öğrendik.

Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nedim Koşum, Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Sunlu, Nemli'nin eşi Prof. Dr. Yıldız Nemli, öğrenciler ve akademisyenlere baş sağlığı dileriz.

Yaşamı köylerde ve tarlalarda geçen Prof. Tanju Nemli'nin öğrencisi olan Rektör Budak, 'İnanılmaz bir samimiyeti, dürüstlüğü ve coşkusu vardı. Bizim aklımızda hep o olumlu düşünceleri, iyi niyeti, ülke için vatanseverliği kaldı, kalacak' dedi.

***

DİP EKSPRES

LÖSANTE'ye ihtiyacımız var

Kim patlıcan gibi morardı, bilmiyorum...

Yarın 1 Nisan...

Sakın aldanmayın...

Yine çok önemli bir konuya değinmek istiyorum:

Çocuklarda lösemi ve diğer türdeki kanser rahatsızlıklarının tedavi edilebilmesi, ülkemizde eksikliği hissedilen kemik iliği bankasının hizmet verebilmesi için, LÖSEV'in tam 4 yıl önce faaliyete geçirdiği 400 yatak kapasiteli hastanesi LÖSANTE'ye toplum olarak ihtiyacımız var. Fakat bildiğiniz üzere bu hastanenin ruhsatı verilmiyor.

LÖSEV, tam 16 senedir lösemili çocuklarımızın ailelerinden tek kuruş almadan, gönüllülerin maddi-manevi bağışları ile iyileşmelerini sağlıyor. LÖSEV'den önce kanserden iyileşme oranı %20'yken, bu oran şimdi %90'lara ulaştı.

Bu hastanemiz de bağışlar ve çocuklarımıza olan manevi bağlılığımızla kuruldu. Bu sebeple de hepimize, belki de doğacak çocuklarımıza hayat verebilecek bir hastanemiz olmasını istemez miyiz?

Sizlerin de yardım ve desteği, devletimize olan güvenimizle bu konudaki taleplerimizin çözüme ulaşacağına inanıyoruz.

Umuyoruz: Devlet ruhsatı verecek ve çocuklarımız kanseri yenecek...

Seçim bittiğine göre artık birlik ve beraberliğimiz çalışmalarla tescil edilmeli...