Sevgili okuyucularım, çok sıcak günlere giriyoruz. Diyeceksiniz ki, e yaz geldi. Evet gelen yaz ama yalnız havaları değil, gündemi de müthiş ısıtıyor. Türk askeri sınırlarımız dışında savaşta, biz şehirlerde hava sıcaklıklarından şikayet ederken; Mehmetçikler tam teçhizatla ovada, dağda, bayırda. Gelen şehit haberleri içimizi yakıyor. Kadim milletim "şehitler ölmez millet bölünmez" diyerek canlarını uğurluyor. Uzun yıllardır terörün kök saldığı Türkiye'nin bekası için. Bu ay 24 Haziran'da yapılacak seçimler de Türkiye'nin bekası için.

***
Seçimlere 10 gün kaldı. Her gün televizyonlarda partilerin liderlerinin konuşmalarını dinliyoruz. Politik arena giderek hararetini arttırıyor. Bu arada başka bir yangında Türkiye'yi kavuruyor. Ekonomi açılımında en başta işsizlik, kadın istihdamı, terör ve sayısız başlık var. Ama çok uzun yıllardır tüm bu konularda kan kaybeden bir Türkiye var. Hepimiz can kulağı ile dinliyoruz liderleri. İktidar yaptıklarım, yapacaklarımızın kanıtıdır söylemiyle sahalarda. Cumhur İttifakı yeni bir söylem, seçmeni ikna edecek yeni projeler geliştiremiyor. Muhalefetteki Millet İttifakı 2002 yılından günümüze olagelen bu kan kaybına ilişkin düzenlemelerle ilgili meydanlarda. Recep Tayyip Erdoğan, AKP adına, Meral Akşener İYİ Parti adına, Temel Karamollaoğlu Saadet Partisi adına, programlarını açıklıyor. CHP 'ye gelince CB adayı Muharrem İnce seçilince yapacaklarının dökümünü. Cumhurbaşkanı adayları içinde bir tek İnce, parti genel başkanı değil. Diyor ki; ben parti rozetimi çıkardım, Türk bayrağı rozetimi taktım. Seçilince 81 milyonun cumhurbaşkanı olacağım.
***
Bu bir seçim değil, aslında referandum. Cumhuriyet tarihinde bir kırılma noktası olabilir. Bu seçimde elbette TBMM için milletvekili seçiyoruz. Ancak, seçilecek cumhurbaşkanı geleceği belirleyecek. Ya otoriter tek adam sistemi ya da kuvvetler ayrılığına dayalı iyileştirilmiş parlamenter demokratik sistem. Cumhur İttifakı güçlü bir tek adam sistemi, Millet İttifakı yeniden parlamenter sisteme dönüş vadediyor. Daha önceki seçimlerde ana tema terör iken bu seçimin ana teması da ekonomi. İktidar 16 yılın yıpranmışlığı ile seçmeni ikna edecek bir çözüm öneremiyor, gündemi de tayin edemiyor, hırçın bir propaganda içinde. Muhalefet cephesi ise daha çözüm odaklı, daha yumuşak, uzlaştırıcı bir propaganda yapıyor. Artan döviz fiyatları, inanılmaz bir borçlanma, enflasyon, işsizlik gibi çığ gibi büyüyen sorunlara nasıl çözüm üreteceklerini açıklıyor.
***
Kamuoyu araştırmaları yapan anket şirketlerinin kafaları da karışık, sonucu bıçak sırtında buluyorlar. Bu kez sonucu pek kestiremiyorlar, çünkü çoğu kişi anketlere cevap vermekten kaçınıyor. Saadet Partisi CB adayı Temel Karamollaoğlu yıllar önce Atilla İlhan'ın gündeme getirdiği "Dip Dalgası" ndan söz ediyor. Seçim meydanlarına bakarsak sanki bu tezi doğruluyor. Ancak siyasette meydanlardaki kişi sayısı da her zaman kriter değil. Yıllar öncesinin popüler siyasetçisi Osman Bölükbaşı müthiş hitabeti ile meydanlara en çok insan toplar ama en az oyu alırdı. Yani, bu kez sonucu kestirmek gerçekten zor. Ama bir diğer kriter daha var. Millet artık siyasette gerilimden bıktı. Kendi mutfağına yansıyan pahalılıktan bezdi. Bence bu kez seçim sonucunu mutfağa kadar yansıyan ekonomi tayin edecek. Hatırlayın, 12 Eylül sonrası Kenan Evren otoriter bir sistemin temsilcisini önermişti. Meydanlara çıkan Özal, ekonomiyi öne alıp, neyi, nasıl yapacağını anlattı ve sonuçta seçimleri büyük bir farkla kazandı.
***
Evet, seçimlere 10 gün kaldı. Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa, yönetim sistemini belirleyecek 25 gün. Siyasette 25 gün uzun bir süre. Karşımıza neler çıkar, gündeme neler girer bilemeyiz. Sandığa giderken yanımızda 4 şey götürmemiz lazım: Nüfus Cüzdanımız, seçmen kağıdımız, aklımız ve vicdanımız. Vatana, millete hayırlısı olsun. Öncesi mübarek ramazanı uğurladığımız, en büyük iki bayramımızdan biri şeker bayramı bu hafta sonu. Hepimize barış, sevgi dolu bayram günleri dileklerimle kutluyorum.