Yapılan bir araştırma Türkiye'de gençlerin evinde pek kitap olmadığını ortaya koydu. Avustralya Ulusal Üniversitesi ve ABD'deki Nevada Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, dünyadaki en büyük 'kitap kurtları'nı araştırdı. Araştırmaya göre gençlik çağındaki çocuklar bu dönemde daha çok kitaba sahip olduğu vakit eğitim hayatlarında daha başarılı oluyorlar. Bu kişiler okuryazarlık konusunda da daha yüksek kapasiteye sahip oluyorlar. Social Science Research dergisinde yayımlanan araştırmada 16 yaşındaki gençlerin yaşadıkları evlerdeki kitap sayılarına odaklanıldı. 31 ülkede 25 ila 65 yaş arasındaki yetişkinlere, 16 yaşındayken evlerinde kaç tane kitap olduğu soruldu.

Buna göre dünyada evinde ortalama en çok kitap bulunanlar Estonyalılar. Bir Estonyalının evinde ortalama 218 kitap bulunuyor. Her üç evden birindeki kitap sayısı ise 350'den fazla. Estonya'yı ortalama 212 kitapla Norveç, 210 kitapla İsveç, 204 kitapla da Çek Cumhuriyeti takip ediyor. Bu rakamlar Britanya'da 143, ABD'de ise 114.

'Peki ülkemizdeki durum ne' dediğinizi duyar gibiyim. Maalesef Türkiye, ortalama 27 kitapla son sırada yer alıyor. Türkiye'deki evlerin yüzde 60'ında beş kitap, yüzde 21'inde 20 kitap, yüzde 13'ünde 65 kitap, yüzde 4'ünde 150 kitap, yüzde 1'inde de 350 kitap bulunuyor. Araştırmada 500 ve üzeri kitabın bulunduğu ev sayısı ise sıfır. Türkiye'de yıl içindeki kitap okuma ortalaması da dünya ortalamasının epey altında.

Bu araştırmayı okuyunca aklıma kitap aşkı ile sosyal medyada gündem olan 62 yaşındaki Afife Küçükbenli'nin seçkin yalnızlığı (okuduğu bir kitap hakkında konuşmak için kimseyi bulamamak) geldi. Seçkin yalnızlık diyorum, çünkü araştırma sonuçları da gösteriyor ki, onun hissettiği yalnızlığı hissedenlerin oranı ülkemizde oldukça düşük.

Kayseri Yahyalı'ya bağlı kırsal mahallelerden Seki Dağı'nda yaşayan Afife Küçükbenli, çocukluğunda köy ve ev işlerinde annesine yardım etmesi gerektiği için ilkokuldan sonra eğitimine devam edememiş. Çocukluğundan beri içinde olan ve ilerlemiş yaşına rağmen sürdürdüğü kitap sevgisini anlatan Afife Küçükbenli, kitapların kendisi için hem çok iyi bir arkadaş hem de çok iyi bir rehber olduğunu söylüyor.

Kitapların, insanın kendini geliştirmesinin ve dünyaya bakış açısını değiştirmesinin en kolay yolu olduğunu söyleyen Küçükbenli, 'Mesela ben Sabahattin Ali'yi çok sevdim. Sadece 2 kitabını okuyabildim. Kuyucaklı Yusuf ve Kürk Mantolu Madonna. Bu kitaplar benim dünyaya bakış açımı değiştirdi. İnsanlara ön yargıyla yaklaşmaktan vazgeçtim. Kitap benim dünyaya, doğaya, insanlara ve hatta kendime bakış açımı değiştirdi. Eşimin, çocuklarımın ve etrafımdaki insanların psikolojik durumlarını anlamama yardımcı oldu. Komşularımla iyi geçinmeyi, kendimle barışık olmayı ben kitaplardan öğrendim. Kitabın bana çok şey kattığını düşünüyorum' diyor.

Küçükbenli'nin en büyük derdi ise okuduğu kitaplarla ilgili konuşacak, onları tartışacak birilerinin olmaması. 'Okuduğum kitap hakkında daha önce o kitabı okumuş bir arkadaşım olmasını çok istiyorum. İnsanlar o kadar az kitap okuyor ki bunu yapmak pek mümkün değil. Ben de bir kitabı bitirince kitap hakkında konuşmak için çocuklarımı arıyorum. Nasıl ki sevdiğin bir şeyi başkasıyla paylaşmak istiyorsun, okuduğun kitabı da birilerine anlatmak istiyorsun' diyerek seçkin yalnızlığını ifade ediyor.

'Ah, kimselerin vakti yok/Durup ince şeyleri anlamaya' diyor ya Gülten Akın, İlkyaz şiirinde... Ah kimseler bilmiyor bu seçkin yalnızlığın tadını Afife teyze!