Önce, İzmir Musevi Cemaati Vakfı Başkanı Sn. Sami Azar konuştu. Etkinliğin yapılacağı "Beth İsrael" Sinagoğu ile İzmir'in geçmişteki ve günümüzdeki Yahudi nüfusu hakkında bilgilerini aktardı.

Bu vesile ile İzmir'de Yahudilere ait 1650 senelerine kadar inen kayıtların bulunduğunu oysa Yahudi yerleşimlerinin milattan öncelere dayandığını öğrendik. Keza; geçen asırda 250 bin kişilik İzmir'de 40 bin kişilik Yahudi nüfusunun varlığının bilindiğini şimdilerde ise bu sayının 2500 kişiye kadar azaldığını belirtti. Bu arada "Beth İsrael" Sinagogunun 1907'de yapılmış olduğunu da sözlerine ekledi.

Elbette; bütün bunlar İzmir Musevi Cemaati Vakfı tarafından düzenlenen "İspanyol ve Sefarad Şarkıları Konseri"ne yönelik tanıtım konuşması olarak yapılmaktaydı. Sinagogu bütünüyle dolduran biz konuklar bu mabedin ihtişamını izleyip ile ayrı bir dünyalarda gezerken bu açıklamaları da dinleyerek biraz sonra başlayacak konserin heyecanına kendimizi kaptırmıştık.

Kısaca "Sefarad" konseri olarak tanıdığımız etkinliğin "ALMA, VİDA Y CORAZON/RUH, HAYAT VE KALP" olarak adlandırılan bir mottosu da bulunmaktaydı.

Evet, bizler yalnızca "Sefarad" konserine gidiyoruz sanmıştık ama gene yapılan bir açıklama ile etkinliğin "iki" bölümde gerçekleştirileceğini öğrendik.

İlk bölümde doğrudan İspanyol müziği ile ilgili şarkılar seslendirilecekti. İyi ki Hz. Google var; hangi dilden olursa olsun bir şarkı isminin ne anlama geldiğini anlayabiliyorsunuz. Bakınız; "Cinco Canciones Negras" başlıklı şarkı grubunda zencilerle ilgili beş şarkının bulunduğunu anlayabiliyoruz. Bu "beş" şarkının isimlerini burada ayrı ayrı yazmama gerek yok sanırım. Mezzo-soprano "Lori Şen" tarafından seslendirilen "habanera" ezgili şarkıları dinlemeye başladığımızda konserin büyüsü bizleri çoktan sarmalamıştı.

Ardından mikrofona gecenin yıldızı muhteşem sesl  Soprano "Linet Şaul", geldiğinde bu kez "Siete Canciones Populares Espanolas/Yedi İspanyol Halk Şarkılarını" dinlemeye başladık. Bu yedi şarkının düzenlemesi "Manuel de Falla" tarafından yapılmıştı.

Şimdi sıra; bestesi "Claude Debussy"ye ait "La Soirêe Dans Granade" adlı eserin "Jerfi Aji"nin sihirli elleriyle solo olarak dinlenilmesine gelmişti. Koca mabette çıt çıkmıyordu, gerçekten yazdığım gibi sanatçının sihirli ellerinin notaları seslendirmesini izledik.

Konserin ilk bölümü Lori Şen ve Linet Şaul tarafından yapılan düetle sonuçlandı: "Todas Las Mananitas".

Evet; şimdi sıra "Sefarad" şarkılarının söylenmesine gelmişti. Evet, şimdiye dek söylenen İspanyol ezgileri de çok hoşumuza gitmişti ama bizim asıl amacımız "Sefarad" müziğinin örneklerini izlemekti.
Bu ikinci bölümde sefarad müziğinin özgün örnekleri olan on iki şarkıyı izleyip dinledik. Önce Lori Şen başladı söylemeye onu Linet Şaul izledi ve böylece sürdü gitti. Bir de gecenin sürprizi vardı; Renan Koen'in düzenlemesi "Puncha puncha" adlı şarkıyı Linet Şaul'un kızı Kamila Şaul'dan dinlemek mutluluğunu yaşadık. Öylesine yumuşak ve öylesine etkileyici bir ses vardı ki bizlere iyi ki bu konsere gelmişsiniz dedirtti.

İşin aslında; bu konser etkinliği aracılığı ile sefarad müziği hakkında bilmediklerimizi bir ölçüde öğrenmiş olduk. Musevi  kardeşlerimizin ta İspanya'lardan yıllar önce getirdikleri dertli ve sıkıntılı geçmişlerinin izlerini taşıyan müziklerinin yerli ezgilerimizle birleşerek oluşan "Sefarad" müziğini keyifle ama geçmişin ezikliğini de yaşayarak izledik.
***
BU etkinliği düzenleyenleri ve katılımcıları kutluyor, yenilerini izlemenin en büyük arzumuz olduğunu belirtiyoruz.

Esenlikle kalınız...