Yıl 1927. Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla balo verilir.
Kastamonu valisi biraz gecikerek salona girer. Herkes ayakta, ancak genç bir öğretmen, valinin geldiğini geç fark ederek en son ayağa kalkar. Vali bey, bu durumu görür ve balo bittiğinde milli eğitim müdürünü yanına çağırır. Milli eğitim müdürü, öğretmenin iyi niyetli olduğunu söylese de, sayın vali olayın peşini bırakmaz. Olay bakanlığa yansır. Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri de, valinin fazla alınganlık gösterdiği kanısına varır. Bu olay görüşülürken Atatürk bakanlıktadır.
Yetkililer kendi aralarında konuşurlarken Atatürk, "Neler oluyor?" diye sorar.
Olayı anlatırlar ve Ata'nın dediği şudur: "Hemen valiyi görevden alın. Yapılacak bu kadar işimiz varken genç bir öğretmenle uğraşan valiyle bir yere gelinmez." (Kaynak: M. Rauf İnan. 'Mustafa Necati' adlı kitabı)

***
Yıl 2019. Konya'da 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla Selçuklu Kongre Merkezi'nde program düzenlenir. Programa katılan Konya Valisi Cüneyit Orhan Toprak, konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkar. Toprak, konuşmasını yaparken bir kişinin bacak bacak üstüne attığını görür ve görevinin ne olduğunu sorar, ancak yanıt alamaz. Bunun üzerine Vali Toprak, kişiyi azarlar.
Toprak, öğretmen olduğunu düşündüğü kişiye şöyle seslenir: 'Sen öğretmen misin birader! Öğretmen gibi otur da bir görelim!
Böyle güzel duygularla geliyoruz, güzel hareketlerle karşılaşmak isteriz. Ayağını dikip de valinin karşısında oturmak değil! Allah Allah! Bu kadar eğitim alıp geliyorsun... Beni değil, arkadaşlarını rencide ediyorsun. Bana göre hava hoş. Biz halen ilkokul öğretmenimizin bize düstur edindirdiği hareketlerle hayatımızı devam ettiriyoruz. Biz onu hareketleriyle örnek alıyoruz ve öyle öğretmenler görmek istiyoruz. Yalan mı arkadaşlar! Yalansa söyleyin!' der.
Diğer öğretmenler bu sözlerin ardından Toprak'ı alkışlar.
Olayın ardından yazılı bir açıklama yapan Vali Toprak, azarladığı kişinin bir öğretmen değil, yerel bir gazetede çalışan muhabir olduğunu duyurur.

Yorumu okuyucularıma bırakıyorum.