Eksik yaşanmış hayatların hüznü kolay silinmiyor. O hüznü dün yine çok derinden hissettim. 2 Nisan 1948'de Istıranca ormanlarında sırtından vurularak öldürülen öğretmen, şair, yazar ve fikir adamı Sabahattin Ali'nin doğum günüydü dün. Onun sırtından vurulmadığı, daha uzun yıllar yaşadığı Sabahattin Ali'li bir dünya düşündüm. Keşke dedim, keşke yaşasaydı.

Bir şairin, yazarın bütün kitaplarını bitirmek de üzüntü verirmiş insana. Sabahattin Ali'nin şiirlerini, kitapları okumak bu yüzden hüzünlüdür. Yazmadığı şiirleri, öyküleri, romanları düşünürsün. Eksik bir ömrün hüznü saklıdır onun şiir ve kitaplarında. Gelecek güzel günlerin solan umudu saklıdır satırlar arasında. Yalnız kendisini değil tüm insanları düşünen, onlar için çırpınan duyarlı bir yüreğin sesini duyarsın. (Seni bu 'ses'ler oyalar...) Yarım asır önce yazmıştır ama başını çevirsen şimdi bile görürsün anlattığı iyi-kötü insanları. Görürsün yanında, sokağında, ekranlarda. İyi insanların sesi cılızdır bu ülkede, hayatları kısa. Kötüler ise çirkin sesleri ile bağırır dururlar her köşe başında.

Her dönem vardır onlar. Onlar için şöyle diyordu Sabahattin Ali, yıllar önce kaleme aldığı bir yazıda: 'Bugünkü itibarlı kişiler gibi kese doldurmadık, makam peşinde koşmadık. İç ve dış bankalara para yatırmak, han, apartıman sahibi olmak, sağdan soldan vurmak ve milleti kasıp kavurmak emellerine kapılmadık. Bütün kavgamızda, kendimiz için bir şey istemedik. Yalnız ve yalnız, bu yurdun bütün yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanın derdine derman olacak yolları araştırmak istedik. Ne af edilmez suçmuş meğer! Neredeyse, yoldan geçerken mide uşakları arkamızdan bağıracaklar, 'Görüyor musunuz şu haini! İlle de namuslu kalmak istiyor ve ahengimizi bozuyor... Çalmadan, çırpmadan, bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi?'

Dün doğum günüydü, bugün onun sözleri ile düşündüm, onun baktığı yerden bakmaya çalıştım dünyaya. 'Bu sıralarda, insanların birbirlerini aramaları, bulmaları ve birbirlerinin içini seyretmeleri için konuşmanın neden muhakkak surette lazım olmadığını, neden bazı şairlerin boyuna, tabiatın güzelliği karşısında yanlarında konuşmadan gidecek birini aradıklarını anladım'

İyi ki doğdun usta, iyi ki yaşadın, iyi ki yaşıyorsun hâlâ! Bak buradayız, konuşmadan, sessizce yürüyoruz yanında.


Sabahattin Ali, kızı Filiz ile birlikte.

ŞİİR KÖŞESİ

İki Nisan bin dokuz yüz kırk sekiz
Maria Puder'i Raif'siz,
Macide'yi Ömer'siz
Ülkeyi vicdansız bıraktılar.