Göztepe Başkanı Mehmet Sepil'i tam anlamıyla olmasa da tanırım.
Kişisel olarak değil, görev icabı...
Durum ne olursa olsun, "Göztepe'nin başına gelmiş en iyi şey" olarak değerlendiririm.
Konuşma ağzıyla denir ya...
Yazıyla, en iyi isim, en iyi başkan ve büyük şans Sepil, bana göre.
Görüyorum ki, Göztepe düşme potasına ilerledikçe, taraftar tarafından Sepil "tu kaka" durumuna getirildi.
İyiydi, başarılıydı, harika işler yapıyordu. Ama takımın durumu kötüye gittikçe, eleştiri okları tamamen Mehmet Sepil'in üzerine çevrildi.
Özellikle sosyal medyada.
Onu ilah yapanlar, her türlü eylemin karşılığında faturayı kesip, gönderdiler.
Altınbaş yönetiminde olan tribün olayı bile hatırlatıldı. "Tekrarı olur" imasında bile bulundular. O zaman yapılan ne kadar haince ise bugün hatırlatılması da o kadar adiceydi.

Neler yaptığı asla unutulmamalı

Geçmiş bir anda unutuldu. Mehmet Sepil başkanlığındaki takımın ne durumdan bugün ne durumlara geldiği, getirildiği, vicdansızca unutulup, aslanların önüne yem olarak atılmak istendi.
Akhisar, Rize ve Erzurumspor yenilgilerinin ardından bombardıman yapıldı. Tüm suç Mehmet Sepil'e yüklendi.
Altyapı hamleleri ve tesisleşme, stat yapımındaki cansiperane mücadelesi, takımın konumu, (ligdeki değil), profesyonel yönetim anlayışı, taraftarla barışma çabası, tribünlerin geldiği alkışlanacak durum, Türkiye'de örnek gösterilecek kulüp görüntüsünün üzeri çizildi. Resmen "Tu kaka" ilan edildi.
Gerçek Göztepe taraftarı böyle düşünüyor olamaz, biliyorum.
Ama bir kısım, ki azınlıkta olsa da, vicdansızlık yaptı.
Her şey, yapılmayan, yapılamayan bir golcü transferine bağlanıp, başarısızlığın bilançosunu da Sepil'in muhasebe kayıtlarına eklendi.
Taa ki İstanbul'daki Başakşehir galibiyetine kadar.
Bakıyorum büyük bir sessizlik var. Kılıçlar kınına kondu. Yeni bir hamle bekleniyor edasında o bir kısım. Antalyaspor maç sonrasına kadar da sürecek gibi.
Ancakkkkk.
Yapılanların, yazılanların, eleştirilerin tümü yanlış, haksız ve tekrar ediyorum vicdansızca.
Biliyorum, içinde taraftarlık ateşi de olan Mehmet Sepil'i Göztepe'den soğutmak mümkün değil.
Biliyorum, kim ne yaparsa yapsın, ne derse desin, Sepil, ideallerinden, hedeflerinden, Göztepe'nin geleceğine yaptığı hamlelerden vazgeçmez.
Ama biliyorum ki; kırılıyor ve üzülüyor.
Tribünden erken ayrılıyorsa, eleştirilerden korktuğu için değil, yenilgiyi hazmedemediği için.
Yurt dışına kaçıyorsa, sakin kalıp, iyi düşünüp, söylenenlerden uzak kalıp, doğru karar vermek için.
Antrenmana gelerek, oyuncuları karşısına alıp, günler öncesinden maç konuşması yapıyorsa, takımına, oyuncularına inandığı için.
Onun yüz yüze, göz göze yaptığı konuşma, Başakşehir karşısındaki karakterli, canını dişine takan, özlenen Göztepe'yi yaratıyorsa, takımın da ona karşı kendini ne kadar suçlu hissettiğinin, başarıya açlığının açık göstergesidir.

Suçlu arama zamanı değil

Futbol bir takım oyunudur. Futbolcusundan antrenörüne, malzemecisinden, yöneticisine, başkanından taraftarına.
Kaos durumunda suçlu aramak, özellikle de Mehmet Sepil gibi kanının son damlasına kadar çabalayan bir başkanı küstürmeye çalışmak, yakışık almaz.
Başta da söylediğim gibi, Mehmet Sepil, Göztepe'nin en büyük şansıdır.
Göztepe bana göre şu anda bile zirvededir.
Başarı ile başarısızlık sporda kardeştir.
Her ikisinin de babası, Mehmet Sepil'dir.
Onu rahat bırakıp, yanlış kararlar almasına neden olmamalı.
Başkanlığı ile taraftar kimliği arasında zaten bocalıyor.
Bir de siz bunalıma sokmayın, lütfen.