Çalışma yaşamının sonuna yaklaşırken büyük bir çoğunluğumuz emeklilik hayalleri kurmaya başlar. Tabii bu hayaller genellikle alt kademe lerde ve SSK’ lı olarak çalışanların büyük çoğunluğuna aittir. Devletin üst düzey bürokratlarının çoğu emekliliği düşünmez bile. Onlar için emeklilik birçok anlamda kayıptır. Tabii bazı istisnalar vardır ki emekli bile olsa kazançları ve itibarları bir şekilde devam ettirilir.
Neyse konumuz o değil, o tür ayrıcalıklar zaten bir müddet tartışılır toplumda, sonra her şey süt liman olur. Bu tür ayrıcalıklar hangi siyasal iktidar gelirse gelsin eksik olmaz. O nedenle bu iş ’ tencere dibin kara seninki benden kara’ deyiminin vücut bulmuş halidir.
Yani bazı kişilere özel ayrıcalıklar konusunda kimsenin birbirine laf söyleyecek hali yoktur aslında.
2019 yılı verilerine göre ülkemizde 13 milyona yakın emekli ve hak sahibi vatandaşımız bulunmaktadır. Bu da ülke nüfusunun yüzde on beşi gibi büyük bir orandır. Oranın bu denli yüksek olmasının nedeni de bugüne değin gelmiş olan siyasi iktidarların Sosyal Güvenlik meseleleri konusunda akıl almaz kararlara imza atmasından ileri gelmektedir.
Açlık sınırı 2345 Tl olarak belirlenen bir ülkede en düşük emekli maaşı 1500 TL ye çıkarıldı diye böbürleniliyorsa burada durup epey uzun süre düşünmek gerekir.
Zaten çalışma yaşamı boyunca düşük maaşla geçinmek zorunda yaşamak zorunda olan kişilerin emeklilik sonrası ellerine geçen 1500 Tl ile yaşayamayacağını herkes bilir. Peki bu kişiler ne yapar geçinebilmek için?
Aslında neler olduğunu hepimiz biliyoruz da. Bu konu araştırmacıların işi.     
Emeklilikle ilgili işin çivisinin çıkması çok eskilere dayansa da asıl büyük darbe 1994 yılında IMF ve DB ile yapılan anlaşma sonrası olmuştur.
Bugün ekranlarımızda siyasal iktidara veryansın eden Yaşar Okuyan TBMM’ye SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarının hesaplama yöntemi değişsin diye yasa önergesi vermiş ve hızla kabul edilen bu önerge sonrası emekli aylıkları büyük oranda düşmüştür. Ayrıca 2000 yılı öncesi ve sonrası emeklileri arasında epey fark oluşmuştur. ( ortalama 300 Tl)
Çalışanların statüsüne göre kurulan sosyal güvenlik kurumları (işçilerin-SSK, memurların-Emekli Sandığı, esnaf ve diğer bağımsız çalışanların-Bağ-Kur, banka ve meslek odaları çalışanları) “Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı”na devredilerek sözde ortadan kaldırılmıştır.
Oysa her yerde işlemler hala emekli olduğunuz kuruma göre yapılmaya devam etmektedir. Emeklilere yılda iki kez yapılan zamlar da kurumlara göre değişmektedir. Statüye dayalı çok farklı hak ve yükümlülükler emekliler arasındaki ayırımı körüklemekte ve büyük haksızlıklara neden olmaktadır. Tabii geçmiş yıllarda siyasilerin emeklilerin oylarını almak için oynadıkları komediler kanayan yaraya tuz biber ekmekten de öteye geçememiştir.
Anlayacağınız SGK gibi garip, karmakarışık işlemler içerisinde boğuşan bir kurum dünyanın hangi ülkesinde mevcut gerçekten bilemiyorum.
Her türlü eleştiriye rağmen dünyadaki ülkelerin sadece yüzde 45 inde sosyal koruma ödeneği olduğunu düşünürsek şanslı sayılırız ama bu bizim çok daha iyisini yapabileceğimiz veya yapmamız gerektiği konusunda önümüzde bir engel olmamalı.
Emeklilik zamları konusunda benim açımdan en anlaşılmaz konu ise emekli maaş zamlarının birisine 50-60 Tl gibi yansırken diğerine 500- 600 Tl gibi yansıması. ( Bu SSK, Bağ-Kur veya Emekli sandığı farketmiyor)
Zaten maaşı düşük olan birine verilen 60 Tl gerçek anlamda ‘sen zaten sürünüyorsun sürünmeye devam et’ demekten başka anlam taşımıyor.
Çalışma yaşamı süresince eğitim, konum, yapılan iş ve yıllara göre farklılıkların olmasını anlıyorum. Kişi çalışmış ter dökmüştür, yıllarını eğitime vermiştir vs. Yüksek ücret hakkıdır; zaten emekli olurken aldığı ikramiye de o oranda yüksektir. Ama emekli olan herkes devlet karşısında aynı konumda olması gerekmez mi? Birisine 50 Tl diğerine 500 Tl zam yaparken aradaki uçurum gittikçe daha çok açılmıyor mu? Neden herkese aynı zam uygulanmaz? Neden memur ayrı işçi ayrı zam alır? Dengesizliğin büyümesinin toplumda açtığı, açacağı yaralar hiç mi düşünülmez?
Çağrım tüm Siyasi Partilere, Sendikalara, Devlet kurumlarına, Bakanlarımıza ve Cumhurbaşkanımıza.
Kurumları gerçek anlamda birleştirerek vatandaşlarımızın emekli olduktan sonra eşit vatandaşlar gibi yaşayacağı, herkesin elini taşın altına koyduğu bir Sosyal Güvenlik Şemsiyesi yasası hazırlamak bunca zor olmamalı. Böyle bir girişim bu ülkede birçok gerginliğin giderilmesi için büyük bir adım olacaktır.