Haber adına ne dinlesek ne seyretsek yüreğimiz dağlanıyor. Korkarım çok yakında sadece seyredeceğiz. Yürek de bir yere kadar, dağlana dağlana hissedemeyeceğiz bu gidişle.

7/24 bizi vuran bu şiddet ile sağlıklı kalmamız da pek mümkün görünmüyor. Ne yapacağız?
Hani deriz ya sağlık her şeyin başı, en büyük hazinemiz. Bu büyük hazinemizin emanetçileri sağlıkçılar. Onlar da şiddetten paylarına düşeni alıyorlar. Dövülüyorlar, öldürülüyorlar. Bu olanlara ne düşünürken ne de yazarken inanamıyorum. Sağlıklı yaşamamızın; anne babamızın genlerinden sonra doğumla bizi hayata hediye eden bebeklikten ölüme kadar bizleri ihtiyacımızın her anında hayatta tutan doktorlarımız.
***
Eş durumundan yaşamlarının 46 yıldır en yakın tanıklarından biriyim. Evliliğimizin 5.'nci yılında eşim beyin cerrahisi ihtisasını tamamladığında düşündüğüm, her üniversite mezunu çalışmayabilir, özellikle kadınlar diplomalarını çeyiz sandığının bir parçası olarak görebiliyorlar. Kadın doktorların asla böyle bir seçimi olamaz diye düşündüm. Çok zorlu uzun bir eğitim ve Tanrı'dan sonra mucizeler yaratabilen bir meslek. Üstelik bireysel olarak katlandıkları onca zorluk, yokluk ve olumsuzluklardan öte, bir doktorun ülkemize maliyeti hakkında bir fikriniz var mı? Hele bazı haberlerde gördüğüm "doktor dayağı hak ediyordu" söylemleri. Kendi kendime konuşturuyor beni "oldu canım, ceza kesen trafik polisini, olumsuz karar veren hakimi, davayı kaybeden avukatı, düşük not veren öğretmeni gibi gibi uzayan listede yorum bu mu?"
***
Dayağı hak ediyor! Bence dayağı hak edenler son 40 yılda değerlerimizi bu hale getiren siyasiler. Bugün gerek ekonomik gerek sosyolojik gerekse kültürel çöküşü hazırlayan katkı koyan, göz yuman her kimse. Başlangıcım doktorlardan örnekle olsa da bıçaklanan, kafası kırılan, dövülüp hırpalanan umarsızca, asıl dehşetim hayatımıza egemen olmaya başlayan "şiddet". Katledilen kadınlar, çocuklar, tecavüzler. Hayvanlara yapılan eziyetlere giremiyorum bile. Ağzı dili olmayan, ayakları kesilen yavru köpek zaten kopardı beni!
1983'ten bu yana STK'ların bir parçası oldum. Toplum için, tabii ki aileden sonra çalışmalarda çok önemli olan ama bizler sadece çalışmalar yapabiliyoruz. Uygulama, yaptırım devlete aittir. Bu konuda bir örnekle başladığım gibi tıpla bitireceğim.

Avustralya'da devletin uyguladığı kanunlar, bu konuda şunu diyor: "Eğer bir doktora, hemşireye ya da sağlık çalışanına saldırmanın olağan olduğunu düşünüyorsan, bunu tekrar düşünmen için sana içeride 14 yıla kadar bir zaman veriyoruz." Bizde de uygulanmalı.