Bana kalırsa ülkemiz en az on beş yıldır "sıfır tolerans" düşüncesiyle yönetilmekte. "Sıfır tolerans" felsefesiyle kurulan denetleyici yeni kurumlar eskilerden bu yana çalışmakta olan kurumlarla birleşince ortalıkta "Sıfır Tolerans Devleti" denilebilecek bir devletimiz oldu sanıyorum.

Sözlerimle bayağı kafa karıştırdım galiba. O zaman; neler demek istediğimi biraz açmam gerekecek.
"Sıfır tolerans" hepimizin gündelik dilde kullandığı bir deyim olmakla birlikte son olarak "Hadise" nam pop müzik sanatçımızın yaptığı aynı adlı kliple ülke gündemine oturdu. Söz konusu klip, ülkemizdeki "Power Türk, Dream Türk, Viva ve Kral Pop" adlı TV kanallarında yayınlanmıştı. Sen misin yayınlayan? Bu ülkede RTÜK denen bir kurum olduğunu unutmamak gerekir.

İşte bu RTÜK, klibi yayınlayan TV kanallarına; reklam gelirlerinin % 2'si kadar para cezası veriverdi. Anlaşılan bu RTÜK'te her şey "sıfır tolerans" felsefesiyle çalışıyor olmalı. Öylesine ayrıntılı bir gerekçe bulunmuş, okuyunca şaşar kalışınız. Demek o klip, en ince noktasına kadar araştırılmış olmalı ki öyle sahnelerin varlığının farkına varılabilmiş. Sağ olsunlar bizim RTÜK'ümüzde çalışanlar görevlerini hakkıyla yaptıklarını doğrulamak amacıyla olmalı, gerekçe bölümünde neler neler yazmışlar şaşmamak elde değil.

Gerekçeleri okuyunca hani o erotik romanlar vardır ya işte oralardan bölümler aktarılmış sanırsınız. İşte size o gerekçelerden kısa sayılabilecek bir örnek: "Klipte şarkıcı Hadise'ye ve Hadise'nin rol arkadaşı olan bir erkek oyuncuya yer verilmektedir. Söz konusu klipte erkek oyuncunun üst tarafı çıplak bir şekilde. Hadise'nin ise üstünde beyaz bir gömlek ve alt tarafının da sadece gömlekle kısmen kapatılarak yer aldığı ve ikilinin son derece samimi bir vaziyette bilindiği sahne ile başlamaktadır. Klibin yayın saati olarak 11:0'de başlayan ve mevzuatımız açısından problemli olduğu düşünülen görüntülerde şarkıcı Hadise daha sonra üstünde sütyen bikini görünümündeki bir kıyafetle jakuziye girmekte, üstü çıplak vaziyetteki erkek oyuncunun Hadise'ye ve Hadise'nin rol arkadaşına olan dokunuşları ekrana gelmektedir. Erkek oyuncu Hadise'nin bacaklarına dokunurken, Hadise de erkek oyuncunun kimi yerlerini öpüp kokluyor. İkilinin aynı yatakta yer aldığı samimi görüntülere de yer veriliyor."
Ne dersiniz, yazdıklarımda haklı değil miyim? Hadise; üstünde sütyen bikiniyle jakuziye girecek, üstü çıplak erkek de Hadise'nin bacaklarına dokunacak. Sonrasında neler mi olur? Zinhar; onu hiç sormayın.

Ama işin en ilginç yanı nedir, bilir misiniz? Hadise; tepkisini ve tavrını hemen ortaya koyuverdi. Hem de çoğumuzun konuşmaktan çekindiği, kaçındığı noktalarda açık açık düşüncelerini söyleyerek. Hadise'ye konuştuklarından ötürü helal olsun demekten başka bir şey geçmiyor içimden. Tekil olarak öylesine etkili ve anlamlı bir değerlendirme yapmış ki, yazdığım gibi sizler de okursanız bana hak verirsiniz. İşte Hadise'nin değerlendirmelerinden bir bölümü aktarayım sizlere: "Erkektir yapar, kadındır susar' zihniyetine sonuna kadar karşı çıkıyorum. Maalesef ülkemizde kadın erkek ayrımı 2018 yılında bu kadar yoğun bir şekilde var ise işimiz zor. Ama ben bir kadın olarak bunun için savaşmaya ve özgürce sanatımı yapmaya ve yaşamaya devam edeceğim. Ben klibime verilen 'erotik' damgasına katılmam ve izin vermem! Bir kadın bir aşkı anlatan ve yansıtan sahneler çekince 'erotik' oluyor ama erkek sanatçılarımızın istedikleri gibi kadın mankenler/oyuncularla çektikleri sahneler nedense hiç ama hiç 'erotik' kategorisine girmiyor. Ben bir kadın olarak buna boyun eğmek zorunda mıyım? HAYIR."
Şimdi bu aktardığım satırlarda belki kadın-erkek ayırımının kadınlar tarafından kullanıldığını anlatan yaklaşımlar da bulunuyor diyebilirsiniz. Ancak biraz dikkatli incelerseniz sanatçının asıl amacının kadın-erkek ayırımını gündeme getirmek olmadığını görebilirsiniz.

***

Küçüklere özgü Kur'an kurslarında ve ortaöğretim kurumlarının erkek çocuk yurtlarında yaşanan nice tecavüz rezillikleriyle doğru dürüst ilgilenilmezken, ne yazıktır ki bu tür olaylar için "Bir defalık olmuştur, münferit olaydır" türünde yetkili beyanlarının varlığı yanında RTÜK'ün bu türlü cezalandırma yöntemleri bulabilmesi oldukça ilginçtir. Kadın erkek ilişkisinin her türlü yaşanmışlığı "tu kaka" olurken, sapık ilişkilere belki de bilerek nasıl da yol verilebilmektedir. Bu gelişmeleri, son yılların en belirgin özelliği olarak görmeliyiz.  

Ne dersek diyelim; ülkemiz, kadın-erkek eşitliğini akılları durduracak düzeyde örseleyen yepyeni uygulamalara gebe girişimler içinde çalkalanmaktadır. Kadınlarımızın ikinci sınıf vatandaş gibi görülmelerinden tutun, özel ulaşım aracı tahsis etmenin kadınları korumak (!) olduğunu düşünmeye kadar nice örnekler bulunabilmektedir. Öylesine yoğun bir beyin yıkama çalışması yapılmaktadır ki kadınlarımız bile geleceklerinin ne türlü sıkıntıya dönüşebileceğini, neleri kaybedeceklerini akıllarına getirmekten uzak kalabilmektedirler. Örnek vermeme gerek yoktur sanırım.
Elbette bu tür gelişmeler karşısında kadın cinayetlerinin sayısının çoğalıyor olması bir ölçüde doğal sayılmalı.
Esenlikle kalınız...