Yazmayan, söylemeyen, konuşmayan kalmadı.
Hatta Türkiye Spor Yazarları Derneği bile bildiri yayınladı.
TSYD üyelerine gönderdiği, 'Çocuk susar, biz susmayalım!' mesajında şöyle dedi:
'TSYD sivil toplum kuruluşudur.
Görevi sade sporla ilgili değildir.
Toplumun sorunlarına el basmak zorundadır.
Bu nedenle son zamanlarda çığ gibi büyüyen, çocuklara yönelik cinsel istismar, taciz ve tecavüz olayları karşısında kamuoyuna seslenmeyi bir görev biliyoruz:
Kız- erkek, tüm çocuklarımızı koruyalım..
Onların sesi olalım!
Çocuk susar ama biz susmayalım.
Sapıkların bu toplum içinde, elini kolunu sallayarak dolaşmasına izin vermeyelim.
Çocuk istismarcı ve tecavüzlerine en ağır cezaların verilmesi için hep birlikte hareket edelim.
Sessiz kalmayalım!
Haydi TSYD!'

Ayırım da olamaz!

Şu yandaş medya ile havuzculardan nedense hiç ses çıkmıyor.
Son yıllarda yıldızları parlayan sözde derneklerden de...
Dini kullananlardan da...
Onlar paralarını saymakla meşguller...
'Bir defadan bir şey olmaz!' demekle iğrençlikleri saklayacaklarını, unutacağımızı sanıyorlar.
Oğlan- kız çocuk ayırımı yapıyorlar.
Ve hepsinden önemlisi 'tecavüz' sözcüğünü unutmuşa benziyorlar.
Yazık!

Utanılmayacak gibi değil!

Önceki gün; Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, son birkaç yıldır başta kadına şiddet olmak üzere, ülkemizde yaşanan cinsel istismar olaylarında gelinen noktadan bir insan olarak, bir baba olarak utandığını söyledi.
Böyle bir ortamda sessiz kalmanın suça iştirak etmekle eşdeğer olduğunu belirten Yorgancılar, 'Suçu işleyenin de, en ufak bir eğilimde bulunanın da, en ağır ceza demiyorum ibret-i alem için idam ile cezalandırılmasını ve bunun için de hemen Adana ve Manavgat vahşetindeki canilerle başlanmasını talep ediyorum. Şimdi değilse ne zaman?' diye konuştu.
Evet şimdi değilse ne zaman?

Diğerleri nerede?

Ender Yorgancılar da,  aynen Türkiye Spor Yazarları Derneği yöneticileri gibi düşünüyor...
Daha doğrusu bizler gibi...
EBSO olarak, Kanundan gelen önceliklerle sanayicilerin hak ve hukukunu gözetmekle birlikte, bölgemizin ve ülkemizin menfaatleri doğrultusunda hareket etmeyi her dönemde görevlerinin başında saydıklarını ifade eden Yorgancılar, 'Ancak, ülkemizde öyle şeyler yaşıyoruz ki, 'Ben sanayiciyim benim alanımı ilgilendirmez demenin' çok ötesine geçmiş durumundayız.
Biz, dünyadaki değişimin, dönüşümün peşinde iken, ülke olarak nasıl uyum sağlarızı araştırırken, mesaimizi buna harcarken ne yazık ki, gözümüzün önünde toplumumuzun olumsuz yöndeki dönüşümüne engel olamamışız' dedi.
Az önce belirttim...
Sadece 'ekonomiden' ve 'kazançtan' söz edenler, kendilerinden başkasına, hak hukuk tanımayanlar...
Kahredici olaylara, iğrençliklere göz yumup, çanak tutanlar nerede?
Bilmem bazılarına mesaj verebildim mi?
Kadınlarımıza, gelecek umudumuz çocuklarımıza yapılan bu vahşete sessiz kalmayalım!
Güçlü bir Türkiye ne sadece ekonomisi ile ne de sadece askeri kuvvetleri ile güçlüdür.
Güçlü bir Türkiye, üreten bir ekonomi, düşmanlarını korkutan bir Ordu ve tabi ki, beşeri sermayesi ile yani ruhen ve bedenen sağlıklı, eğitimli, nitelikli insanı ile birlikte güçlüdür.
Bu üçlüden bir tanesi eksikse topaldır.
İçerde huzursuzluk yaratan, uluslararası arenada ülke imajımıza zarar veren bu ve benzeri toplumsal ahlakın zayıflamasına asla ve asla müsaade edilmemelidir.
Güzel ülkemiz, güzel insanlarımız bunu hak etmemektedir.

***

GÜNÜN HABERİ

Sağlıklı değil!


Beslenme Uzmanı Dr. Gökalp Müstecaplıoğlu beslenme ve sağlıklı zayıflama modeli olarak günde üç ana öğün yemek yemenin yeterli olduğunu söyledi.
Zayıflama adına yapılan diyetlerin en temel prensibi olarak bilinen ara öğünler kişiyi zayıflatırken o kişinin metabolizmasını bozuyor.
Doktor Müstecaplıoğlu kiloyu oluşturan malzemenin kemikler, kaslar, bağ dokuları, iç organlar, yağlar ve su olduğunu, ancak bu malzemelerden sadece bedensel yağın, bizi hasta ettiğini, hipertansiyon, kalp, diabet gibi önemli hastalıklara neden olduğunu belirttikten sonra, sadece bedensel yağ oranını azaltarak zayıflamanın doğru olduğunu savundu.