Feride Çelik meslektaşım!

Yani gazeteci…
Yaş gününü ‘klasik, standart’ sözlerle kutladım.
İşte bu arada bir şarkı sözlerini öğrendim…
Şöyle diyordu, buğulu sesli sanatçımız;
‘Boş vermeyi bileceksin!
Çünkü hayat, hak etmeyen insanlara üzülecek kadar uzun değil!
Ve ben artık güçlü olmak değil, huzurlu bir insan olmak istiyorum!
Unuttuğum kimse yok!
Silinip giden değerler var sadece!
Önemsiz gördüğüm kimse yok!
Önemini yitirenler var, sadece!
Kimse tanıdığın gibi kalmıyor,
Dost bildiklerinin menfaati bittiği gün düşmanlığı başlıyor.
Üzülenlere ‘Üzülme!’ diyen çok olur da, ‘üzülenlere- niye üzdünüz!’ diye soran hiç olmaz…
Herkesin derdi kendisine ağırdır.
Ne kadar anlatırsan anlat, karşındaki insan kendi yaşadığını kadar anlar.
Her şeyi zamanına bırakıyoruz, bir gün düzelir umuduyla.
Biz para ile adam olmadık, her parası olanı da ‘adam’ yerine koymadık!
Gereksiz çok insana, çok şans, çok değer verdim.
Hep vefasızlık gördüm…
Bundan sonra hak etmeyene selam bile vermiyorum.
Artık kimin ne hali varsa görsün…
Kapıyı göstereceğimiz yerde, anlayış gösterdik;
Ondan böyle oldu!
Neden mi bu kadar yalnızım?
‘Hayat!’ diyorum, ‘içindeki vefasızlar, sırtımdan vuranlar’ diyorum…
‘Ah’ almayın, Allah öyle bir yerden çıkarır ki, kaldıramazsınız…
Nazlanacak kimsen olmayınca, anlatamadıklarını yüreğinde saklarsın…
Ağırlığı yüzüne yansır!
Acıların gözlerinden akar, ama ‘iyiyim’ dersin…
Yıkılma, dik dur!
Kendi işini kendin yap!
Çünkü bu zamanda, hiç kimseden fayda yok!
Sana ‘eskisi gibi ilgi göstermiyorum’ diye, beni ‘Değişmekle’ suçlamak yerine, kendi acaba ‘Ben ne yaptım da, soğudu benden’ diye, sorsan keşke…
Ne kadar ‘mal mülk sahibi olursan olsun, ne kadar ‘kaliteli giyinirsen giyin’ karakterin yoksa, fakirsin!...
Başımıza ne geliyorsa, ‘O öyle biri değil!’, ‘O yapmaz!’ dediğimiz insanlardan geliyor.
‘Kırdınız beni!’, yüreğimden kırdınız…
Bir kuşun kanadını kırar gibi, paramparça ettiniz!
Yok ettiniz duygularımı…
Dert limanı gibiyiz, gelen yükünü bırakıp gidiyor…
Bazılarının ipiyle kuyuya inilmez!
Evet inilmez de, işte bunu hep kuyunun dibinde öğreniyor insan…
Yalan söyleyeni anlarım da, söylediği yalanı başkalarına inandırmaya çalışanı hâlâ anlamış değilim…
İnsanın düşüneni olmalı, Merak edenleri sorgusuz sualsiz değer verenleri…
Uzaktayken özleyenleri, sesini duyunca mutlu olanları olmalı…
Bazen insan evi gibi, hayatına da sağlam bir temizlik yapmalı…
İçini tüketen aşkları, sahte dostları, kuyu kazan akrabaları, bencil nankör insanları, sonsuza kadar kapının ardında bırakmalıdır…’
Yanılmıyorsam ben bu videodan üç yıl önce Aynur- Sezgin Can çiftinin gönderisi ile söz etmiş, kendime göre yorumlarda da bulunmuştum…