Göztepe, sahasında ağırladığı Sivasspor ile 3-3 berabere kaldı. Çok ilginç bir maçtı. Ancak ilk olarak maçtan çok öncelere gideyim.

***

İzmir'de yine çok güzel bir gün yaşanıyordu. Ne baharın serinliği vardı ne de yazın sıcaklığı. İkisinin arasında kalmış bir iklim. Böyle bir hava olur da Konak Meydanı hiç boş kalır mı? Müzik olmazsa olmaz. Fakat bu sefer Ramazan'a özel dini müzikler vardı. Bunu icra edenler yanında bir de semazen vardı ve durmadan dönüyordu. Bu havada durmadan dönmek de herkesin harcı değil. Ben olsam birkaç tur atar, sonra yere yığılır kalırdım.
Hemen ilerisinde ise saksafon ve gitar çalan 2 kişi vardı. Burada ilgimi çeken şey çaldıkları şarkı idi. Tribünlerde de söylenebilecek, belki de söyleyenlerin olduğu bir parça; Yıldız Tilbe'den Çabuk Olalım Aşkım.
Mahşere kadar benim aşkım
Her alemde senindir canım
Nereye istersen sür köle diye
Sensiz ölürüm cennette
Sevdiğim bir parça olduğundan sözleri az çok aklımda idi. Diğer sözleri de çok anlamlı ama oldukça uzun olduğundan burada paylaşamadım hepsini.
Karşılaşmanın oynanacağı stada doğru yola çıktım. Stadın yakınlarında boş araziler var. Taraftarlar çok erken gelmişler, arabalarını buralara çekmişler, grup halinde ağaçların altına katlanır sandalyelerini koymuşlar, keyif çatıyorlardı. Hatta topu olanlar bile vardı. Biraz top oynamış olabilirler.
Bornova Doğanlar Stadı civarında da zaman geçirenler vardı. Bazıları kaldırıma bazıları çimlere oturmuşlardı. Yaşlıca bir adam dikkatimi çekti. Yürürken elini cebine atıyor, hiç istifini bozmadan yürüyüşüne devam ederek, yere kartvizitler atıyordu. Reklam sınır tanımıyor.

***

İlk ısınmaya Göztepeli kaleciler çıktı. Ama Beto'nun erkenden soyunma odasına girmesi beni biraz düşündürdü fakat neyse ki ilk 11'deki yerini aldı.

***

Göztepe maça çok hızlı başladı. İştahlıydı. Yüklendi, gol aradı, pozisyonlar buldu, gol bulamadı. Sivasspor 8. dakikada 2. atağında golü buldu ve deplasmanda öne geçti. Sarı kırmızılılar bu gole 2 dakika kadar sonra cevap vermeyi başardı.
Göztepe dizginleri iyice eline geçirdi. Öne geçmek için çok uğraştı, ama bunu başarabilen pozisyonu olmayan Sivasspor oldu, 33. dakikada. Gol öncesi paslaşmalar çok güzeldi. Kale içine pas da öylesine güzel atılmıştı ki, Berkan'ın kendi kalesine gol atmasına neden oldu. Yatarak zorla müdahale etmişti. Etmese rakibi boş kaleye vuracaktı.

***

İkinci yarıda da ev sahibi takım etkiliydi. Bunun ödülünü 54'te kullanılan kornerde, Jerome'un kafa golüyle aldı.
Sarı kırmızılılardan bir gol daha beklenirken, yine konuk takım öne geçti. Golü atan isim Muhammet Demir idi. 80. dakikada kazanılan faul atışında topu barajın üzerinden çok güzel geçirdi ve ağları sarstı. Sonra koşarak sırtını, ismini gösterdi. Bunu Göztepe taraftarına doğru yapınca, ben de şaşırdım. Ne alıp veremediği vardı rakip taraftar ile? Taraftar tepki gösterince hemen özür diledi ve onlara yapmadığını söyledi. Oyuna 2. yarı alınmıştı. Anlaşılan bu hareket yedek kulübesindeki hocasınaydı.
Bu gole karşılık ilk goldeki gibi gecikmedi. Güzel paslaşmalar 83'te beraberliği 3. kez getirdi. Uzatma dakikalarında Alpaslan füze gönderdi, top üst direkten yere indi ama çizgiyi geçmedi. Top tamamlanıp, ağlara gönderilse de ofsayt kararı çıktı.
Başka bir ilginç durum vardı. Çok enteresan Sivasspor, maç boyunca sağ tarafı hiç kullanmadı ve hep sol taraftan gitmeye çalıştı.

***

Göztepe'nin en büyük sorunu paslaşma. Topu ayağında tutamıyor, pas yaparak rakip kaleye gidemiyor, oyun kontrolünü eline alamıyor. Golü hızlı hücumlarla, duran toplarla ya da karambolde atabiliyor. Oyuncuların top tekniği çok az. Geneli düz oyunculardan oluşuyor.

***

Mücadelenin en çalışkan ismi Halil idi. Sol tarafta oynadığı süre içerisinde çok etkili oldu. Topu aldı götürdü, ortalar yaptı, takımını gol pozisyonlarına soktu. Ama 30. dakikada Tamer Tuna tarafından sağa alındı, hücumdaki etkinliği oldukça azaldı. Buna rağmen Tamer hoca maç bitene kadar burada oynattı.

***

Ve müsabakanın en öne çıkan ismi: Tayfur Bingöl. Karşılaşmanın başlarında ceza alanı içerisinde 2 kere topa çok kötü vurdu. Hatta vuramadı bile. Bir pozisyonda da ceza alanı içerisinde yerden seken topu doğrudan kaleye göndermek yerine göğsüyle almak istedi, başaramadı. Kötü bir günündeydi. Kendi oyun sistemini değiştirdi ve garanti pas yapmaya başladı. Topu aldı, alır almaz boştaki bir arkadaşına attı, ileriye gitmeyi düşünmedi. Bunu ilk yarı bitmek üzereyken ve skor olarak gerideyken yapınca taraftarı tarafından ıslıklandı.
Tayfur tepkilerden çok etkilenmiş olsa gerek, ikinci yarıda da tutuktu. 'Beni oyundan çıkarın' diye bas bas bağırıyordu adeta. Çok değişik bir oyuncu. Topu kendisine çekiyor. Toplar sanki onda buluşuyor. Bunun sebebini orta saha oyuncularının top almaya gitmemesi ve hücuma Tayfur kadar gidilmemesine bağlanabilir.
Bir pozisyonda da ona pas verildi. Ama çevresinde 3 rakip oyuncu vardı. Zaten hatalarından oldukça etkilenmişti, heyecan yaptı, kaptırmamak için topu orta sahaya doğru attı. Orada da rakip oyuncu vardı. Topu aldı, kaleye ilerledi. Tehlikeli bir atak idi, gol olmadı. Taraftar yine tepki gösterdi. O da taraftara karşılık verdi. Tamer hoca inat etti, oyundan almadı. Daha sonra yine baskı altındayken pas atıldı. Zaten oyundan iyice kopmuştu. Defanstaki arkadaşına pas atmak istedi, rakip oyuncuya gitti. Birebir kalındı. Reis faul ile durdurunca 2. sarı kartını alıp, oyun dışı kaldı. Bu faul atışı gol getirdi.
İkinci yarıya hiç çıkarmaması gerekirdi. O kadar çok tepki aldı ki, hem yedek kulübesi hem de Halil taraftarı susturmaya çalıştı. Her topu ayağına aldığında ıslıklandı. 90. dakikada oyundan alındı ancak. Oysa Tamer Tuna ilk yarı soyunma odasına girildiğinde maça çıkarmaması gerekirdi.