Türkiye referanduma giderken aklımızda deli sorular… Terör bu kadar çıldırmışken, işsizlik yüzde 12 lere dayanmış ve dış borçta rekora koşarken tek derdimiz yetkileri tek kişiye devretmek ya da devretmemek... Evet diyen neden evet dediğini bilmiyor, Hayır diyen suçlu kabul ediliyor, demokrasiden söz ederken aslında büyük bir kandırmacanın içinde boğulduğumuz hissi, kendimi CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’ e soru sorarken buldurttu.


Gürsel Tekin’ e göre Erdoğan’ın tüm gücü kendinde toplamak istemesinin nedeni korkuyor olması.  KHK ile üniversitelerden ihraç edilen akademisyenler için de çok üzgünüz. CHP bu konu için neyse ki bir çare düşünmüş,  Tekin, özgür düşüncenin bilimin iktidarın hırsına kurban olmaması için tüm güçlerini kullanacaklarını,  gerektiğinde tüm CHP li belediyelerde iş imkanı sağlamak için düğmeye basacaklarını da açıkladı. Tekin ‘Suçlular dışarı, muhaliflerin içeri girdiği bir dönemden geçiyoruz. Sırf muhalifleri susturmak, parmaklıklar ardına atmak için binlerce kişi tahliye edildi. Yetmedi, 174 yeni cezaevi yapılacak deniyor ve bununla gurur duyuluyor, inanılacak gibi değil. Gelişmiş ülkelerde cezaevleri kapatılırken biz onlarcasını inşa ediyoruz. Halkı mahkum ederek mi büyük Türkiye olacağız?’ dedi.  
 

Referandum tarihi kesinleşti. Evet çıkarsa ne olur, hayır çıkarsa ne olur?

Evet çıkarsa Türkiye’yi karanlık günlerin beklediği herkesin malumu. Ne acıdır ki, siyasilerin halkı kaosla savaşla tehdit ettiği günlerden geçiyoruz. Ama ensesi toptan karartmaya gerek yok. Evet dünyanı sonu olmaz; belki aydınlık günlere kavuşmak biraz daha vakit alır ama o günler günler. Türkiye’nin demokrasi tarihi, halkın iradesine kasteden ne hainler gördü ve onları tarihe gömdü. Bugünler de elbet geçecek, ama sancılı, ama bir daha can yakıcı ama mutlaka geçecek çünkü Türkiye’nin demokrasiden, eşitlikten, ifade özgürlüğü savunmaktan başka seçeneği yok. Kimse kusura bakmasın, 100 yıllık demokrasi geleneğinden sonra tek adamlığı bu ülke kabul etmez.



Anayasayı değiştirmemiş olsa da AKP iktidarı zaten her istediğini rahatlıkla yapmıyor mu?

Burada mevzu istediğin gibi at koşturmak değil. Mesele, yol arkadaşlarına, partine, örgütüne olan güven meselesi. Mesele Erdoğan’ın, bir insan evladının her gece uykularını kaçıracak kadar yalnız olması. Bu nedenle, ancak tüm gücü kendine toplarsa, güvende olacağını hissediyor. Erdoğan için bu bir varoluş meselesi, Erdoğan, ya tüm gücü kendime toplarım ya da yok olurum diye düşünüyor.

Kanun Hükmünde Kararnamelerle ihraç edilen 330 akademisyen için muhalefet olarak ne yapmayı planlıyorsunuz?

Öncelikle akademisyenlerin görevlerine iadeleri için çaba harcanacak. Bu insanlar ekmeklerinden edildi, eğer iadeleri konusunda sonuç alamazsak, akademisyenlere iş bulunması için düğmeye basacağız. Tüm belediyelerimizi seferber edeceğiz. Özgür düşüncenin, bilimin, iktidar hırsına kurban gitmesine izin verecek değiliz.

OHAL bahane hapishane şahane gibi bir durum var. ‘Bir gün herkes bir dakikalığına ünlü olacak’ sözü ülkemizde ‘herkes bir gün bir kere de olsa hapse girecek’ şekline dönüştü. AKP’nin yol ve köprü yatırımları yerine hapishane yatırımları yapmasının zamanı gelmedi mi?

Şuçluların dışarı, muhaliflerin içeri girdiği bir dönemden geçiyoruz. Sırf muhalifleri susturmak, parmaklıklar ardına atmak için binlerce kişi tahliye edildi. Yetmedi, 174 yeni cezaevi yapılacak deniyor ve bununla gurur duyuluyor, inanılacak gibi değil. Gelişmiş ülkelerde cezaevleri kapatılırken biz onlarcasını inşa ediyoruz. Halkı mahkum ederek mi büyük Türkiye olacağız?

Cumhurbaşkanı Erdoğan belli bir kesim için hatta ülkenin yarısı kadar insan için bir idol. Eyy diyerek kafa tutmadığı bir kesim var mı bilemiyorum. Elinden tuttuğu ihya oluyor kızdığının hayatı kararıyor. Sizce politikacı olarak bu gücü nasıl sağladı

Belki 2000’li yılların başında bahsettiğiniz türde bir profilden, siyasi başarıdan bahsedilebilirdi. Bugün gördüğüm şey destek ya da güç değil korkudur. Haziran 2015 seçimleri bunun en önemli kanıtıdır. Bu seçimlerle halk AKP’ye ve Erdoğan’a yeter, kendine çeki düzen ver demiştir. Ancak mütemadiyen dillerinde olan milli iradeye meydan okuyarak ülkede terör estirdiler, korku iktidarı yarattılar. Ya bizdensin ya hapistesin dediler. Bugün Erdoğan’ı desteklediği söyleyenlerin çoğu dürüst değil, çünkü korkuyor. Haksız da değiller, sosyal medya da ya da bir kıraathanede Erdoğan yanlış yapıyor diyecek olsalar, iki gün sonra haklarında soruşturma açılıyor. Ama herkes bilmelidir ki bu korku halkın değil iktidarın korkusudur. Bu korku muhaliflerin demokrasi savunucularının değil iktidarın sonunu getirecektir.

Sizin örnek aldığınız bir politikacı var mı? Neden o isim?

Erdal İnönü. Erdal İnönü’ye, hiç sıcak bakmadığı siyasete yıllar sonra neden girdiğini sorarlar. “Ülkemi benden daha kötüleri yönetmesin diye’’ der. Böyle mütevazi olmak yürekten halk çalışmak bugün nadir gördüğümüz bir zanaat.

Sizi son bir yılda ülke adına en çok üzen olay ne oldu?

Hangisini saysam... Son bir yılda 18 saldırıya şshit olduk. Onlarca masum yurttaşımız canından oldu... İçimiz yanıyor... Arının kovanına çomak sokarsanız, o arı da gelir sizi sokar. Israrla Suriye Savaşı’na müdahil olduk, taraf olduk. Bugün Suriye’ye soktuğumuz çomak,  geri dönüp halkımızı sokuyor. Ne acı...

Ekonomide hiçbir üretim yapmıyoruz. Yapılan yollarda, köprülerde  işçiler çıkıp halay çekecek  değiller.  Cumhurbaşkanı Erdoğan karizmasını iş dünyasına yatırım yaptırtmaya gelince neden kullanamıyor olabilir? Üç çocuk yapın deyince insanlar yapıyor ama işçi alın dediğinde onu dinleyen yok…

Kriz populizmle propoganda ile çözülmez. Planla programla akılla çözülür. Demek ki o noktada bir eksiklik var. İktisadi plan ve programları telekinezi ile yapan danışmanlar işin içinde olunca insan şaşırmıyor.

Hapse girersem benim içinde basın toplantıları düzenlersiniz değil mi? Bu soruları size sorarken bile acaba bana da gıcık olacaklar mı diye düşünmeden edemiyor da insan.

Dün olduğu gibi bugünde özgür basının savunucusuyuz. Basın toplantısı ne demek, gereken her şekilde yanınızdayız!

Hapse düşseniz yanınıza alacağınız ilk üç şey ne olurdu?

Saatimi yanıma almak isterim, günün geceye, gecenin gündüze karıştığı rahatsız eden yüksek wattlı ışıkların altında zamanın akışından haberim olsun. Bir de kalem ve kağıt. İsterlerse yedi kat yerin altına atsalar düşünceler mahkum edilemez. Kağıt kalemle onlara meydan okur, dayanacak güç bulurum.