Zaman zaman okuyucularımın ve tanıdıklarımın beğendiğim yazılarına yer veriyor, konuk alıyorum.

Bu haftaki konuğum da, Urla’dan Nevin Çınar Hanım..
Lafı uzatmadan sözü kendisine veriyorum:
‘Kendi kendime kızıyordum.
Niye mi?
Hani bir söz 'Kişi karşısındakini kendi gibi bilirmiş' ya, işte bendeniz de karşımdaki kimseleri kendim gibi düşünür, kendim gibi kabul ederim.
Sonuç tabii ki hüsran.
Yediğim kazıkların da haddi hesabı yok.
‘Akıllan be kadın!’ derim, kendi kendime ama heyhat!
'Can çıkmadan huy çıkmaz' deyimi sanki benim için özellikle söylenmiş.
Yaşadığın ortamda ya da çevrede bir şeyler oluyor, bir eda, davranış ya da ne bileyim iyi niyetimi suistimal etme.
‘Rahatsızlık duyuyorum, sesimi çıkartmıyorum’ kendi anlasın ‘en azından hareketlerimden’ diye.
Tavrını, hatasını düzeltmesini beklerken, kandırdığını sanıp üstüne üstlük zekâsıyla da övünç duyuyor.
Sen kızgınlığınla kalıyorsun, en çokta kendine.
Suskunluğumdan, ailemin özenle öğrettiği fazlasıyla saygıdan ve en önemlisi güvensizlik duygusundan kurtuldum.


Kırılan kırılsın


Hislerimle değil de içimden avaz avaz bağıran ne hikmetse uzun zamanlar duymamak için sesini kestiğim, iç sesimi daha iyi duyuyorum artık.
Kırılan kırılsın, üzülen üzülsün, doğrularımı yüzlerine söyleyebiliyorum çekinmeden.
Geçenlerde halk otobüsünde yanıma bir adam oturdu.
Adamlar oturmayı bilmiyor genelleştirirsen bazılarına haksızlık yapmış olurum, çoğu diyeyim ben.
Evet, düşüncesizce ya da rahatlarına düşkünlüğünden, öyle bacaklarını açarak, sanki evlerin de özel koltuk da gibi oturanlar var!
Dedim ya ‘aile terbiyesi’ ya da ‘ezilmişlik’ artık ne derseniz deyin;
‘Sessiz kalır adamın bacağı ile cam arasında sıkışıp, büzülerek kalırdım’, eskiden…
Hem de ‘uzun bir zaman, yıllar’ diyebilirim.
Ama artık gözüm, sözüm açıldı!
Öyle durumla karşılaştığım da, direk adama bacaklarınızı kapatıp düzgün oturur musunuz? diyerek...
Adamların ‘Pardon!’ deyip, mengenelerini kapattırabiliyorum.
Ooohhh!!
Bende rahat rahat gideceğim yere kadar gidiyorum.
İnanın söylerken hiçte utanıp yüzüm kızarmıyor, artık.
Demek ki, insanlara anlayacağı dilden konuşmak gerekiyormuş...
Doğama, verilen terbiyeye ters olsa da…
İnanın içimde büyük bir rahatlama hissediyorum.
‘Keşke daha yıllar önce aynı şeyleri yapsaydım?’ diye nedamet bile duyuyorum.
Tabii bende ki açılım bu kadarla kalmadı.
Önemli olan başlamak, arkası geliyor.

 
Kandıran reklam

Bankadayım... Para çekmek için sıramı bekliyorum.
‘Öğle tatilimizde de müşterilerimize hizmetimiz devam ediyor’ diye reklam veren banka!
Saat 13.00'de ‘öğle tatili, muamele yapamayacaklarını’ söylemeleri ile
sivri dilim çalışmaya, nedenlerini izah etmelerini istememle karşım da müdürlerini gördüm.
Müdür, haklı görüp, özür dileyerek, muameleye devam etmelerini istedi.
Oohhh beee rahatlamış bir halde bankadan hakkımı alarak çıktım.
Sus sus nereye kadar?
Yeter be!

Kafa sallamıyorum


Bu diriliş eve, dostluk ilişkilerime bile yansıdı.
İstemediğim ya da doğrularıma ters gelen davranış, tavırları çekinmeden anında müdahale edip rahatlıyorum.
Ne zorum varmış ki; eskiden karşımdakini kalbini kırmayayım...
Bana öğretilenlere ters gelmeyeyim ya da utangaçlığımdan hep sesiz kalıp her şeyi kabul etmişim.
Manyakmışım be!
Artık rahatladım, sizlere de doğrularınızın peşini bırakmamanızı tavsiye ederim.
Oh be..!’