Siyasette varlığı CHP gençlik kollarında başlayan Aziz Kocaoğlu, 2001-2003 döneminde CHP Bornova İlçe Başkan Yardımcılığı'ndan 28 Mart 2004 seçiminde CHP'den Bornova Belediye Başkanı seçildi. Kaybettiğimiz efsane belediye başkanımız Ahmet Priştina'nın ardından 21 Haziran 2004 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediye meclisi toplantısında oy birliği ile İzmir BŞB Başkanlığı'na getirildi. Halktan aldığı güven oyuyla 29 Mart 2009-30 Mart 2014 seçimleriyle İzmir'de ilk kez üst üste 3 dönem BŞB Başkanlığı yapma unvanı kazandı. Yeni dönemde kendisinin belediye başkanlığı seçiminde adaylığını koymayacağı açıklamasının ardından kamuoyunun gündemindeki isim oldu.

***

Aziz Kocaoğlu'nun kendi ağzından Hürriyet gazetesine verdiği bir röportajda şöyle anlatıyor: "Başkan olduğumda, planım yoktu. Projem yoktu. Kat kat büyüyen sınırlarımız ve tahminlerin çok üzerinde artan iş yükümüz, en büyük motivasyon kaynağım oldu. Beni daha çok kamçıladı, diri tuttu. Tıpkı belediyemizi koca bir silindirle ezerek dümdüz etmeyi hedefleyen 2 Mayıs ve 22 Kasım 2011 operasyonları gibi. Tıpkı Ankara'nın İzmir'e 'şaşı' bakışı gibi. 14 yıllık başkanlık dönemimin önemli kırılma noktalarıdır bunlar. Acıyı bal eyleyen, direncimi ve dayanıklılığımı artıran, hedefe kilitleyen, daha çok çalışmaya iten ve daha çok güç veren." Kocaoğlu şöyle devam etti: "Bizim yaptığımız, belki de sadece, İzmirlilere 'birlikte başarabilmek' duygusunu hissettirmek oldu. Birlikte yürüdük, birlikte öğrendik. Birlikte çalıştık, birlikte ürettik. Birlikte direndik ve birlikte kazandık. Biz her şeyden önce 'evrensel ahlak kurallarına uyan, örnek bir belediye' olmaya çabaladık. Anahtar kelimelerimiz ise 'yaşam kalitesi'ydi. Çok uzun yıllar ötelenmiş, örselenmiş kırsal kesime pozitif ayrımcılıkla başladık işe. Gerçekten güzel işler başardık kırsalda. Süt üreticisini, çiçek üreticisini, zeytinciyi, fidancıyı, arıcıyı destekleyip onları tarlada ve pazarda birleşmeye ve sonunda marka olmaya teşvik ettik. Uzun yıllar 'komünist işi' diye anti propaganda malzemesi yapılan ve buruşturulup bir kenara atılmaya çalışılan kooperatifçiliğin aslında ne kadar önemli olduğunu, fırsat verildiğinde hangi mucizelere imza atabileceğini gösterdik cümle aleme. Sevinç gözyaşları döktüğüm anlar oldu. 150'nci yaşını kutlayan İzmir Belediyesi'ne ve İzmir gibi çok özel bir kente başkanlık etmek, zaten başlı başına çok büyük bir onur. Ama büyük acılar da çektim. Özellikle Türkiye yerel yönetimler tarihinin en büyük kumpası olduğuna inandığım İzmir Büyükşehir Belediyesi operasyonları sırasında. Dürüstlüğünden hiçbir zaman şüphe duymadığım çalışma arkadaşlarım birer birer tutuklanıp cezaevlerine gönderilirken, Genel Sekreterim tam 22 ay hapis yatarken, geride kalan eş ve çocukları, anne ve babaları çaresizlikten gözümün içine bakarken, içim kan ağlasa da bunu belli etmemem, güçlü olmam ve dimdik durmam gerekiyordu."
14 yılda İzmir'e, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinden daha fazla yatırım yaptıklarını ama asıl yaptıkları işin, kentin bu değerlerine sahip çıkmak ve korumak olduğunu kaydeden Başkan Kocaoğlu, konuşmasını, "Ve şimdi, Mustafa Kemal Atatürk'e, onun ilkelerine ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlılığından hiçbir zaman taviz vermeyen; kuruluş ve kurtuluşun kenti İzmir olarak, hemşerilerimize sunduğumuz özgür ve demokratik yaşamı ve oluşturduğumuz yerelden kalkınma modelini Türkiye'ye açıyoruz. Güneş İzmir'den doğuyor artık" diyerek tamamladı.

***

"Kötüleyerek siyaset yapılmaz" sözünü ilke edinen Kocaoğlu tüm enerjisini öncelikle İzmir'e ve İzmir BŞB ne bağlı olan tüm çevre ilçe belediyelerini olanakları ile destekleyerek birçok proje ve hizmete destek verdi. Hatta "Türkiye için, İzmir için kendini yak deseler, yakarım" sözünün ardında dimdik durarak uygun görmediği hiçbir yaptırıma boyun eğmedi. Bunun içinde bedeller ödedi. Biz İzmirliler çoğunlukla kendisini birçok nedenle eleştirdik. Zaman zaman yapıcı, zaman zaman yıkıcı eleştirilerle... Ancak her zaman nezaketini koruyarak bildiği yolda devam etti. Bence klasik bir siyasetçi gibi durmadan konuşmayı çok sevmeyen Kocaoğlu belki de kendini çok iyi anlatamadı. Bu konuda biraz da eksik olan İzmirliler diye düşünüyorum. Genel olarak pek okumayı sevmeyen milletiz deriz ya, bu bilgiler mevcut iken biz de çok arayıp okumadık. Bir İzmirli olarak ben edindiğim bilgilerle alt yapıya ne kadar önem verdiğini biliyorum. Şansızlık o ki alt yapı üst yapı gibi göze görünmüyor, bilinmiyor.

***

İzmir'in yansıra ilçe belediyelerine birçok alanda verdiği desteklerden Bayındır'ı konu etmek istiyorum. Bir Bayındırlı olarak ve orada yaşamlarını sürdüren akrabalarımın, dostlarımın aktardıklarıyla. Son seçimlerde CHP Bayındır'da kaybetti. Medyada takip ettiklerimle bunun faturası da çoğunlukla Kocaoğlu'na çıkarıldı. Çok iyi biliyorum ki Bayındırlılar ve civar köyler her zaman Kocaoğlu'nun yanında yer aldı. Geçen seçimlerde AKP'den CHP'ye geçen Bayındır, CHP belediye başkanının dönemi boyunca ufuksuzluğu ve duyarsızlığı nedeniyle kaybedildi. Bu dönem içerisinde takip ettiğim Bayındır'dan gelen birçok şikâyet arasında en duyarlı olduğum çocukluğumun cennet Bayındır'ın betonlaştırılmasının yanı sıra ünlü parkı toprağa hasret bir şekilde aynı betonlaşmaya uğrarken ağaçlarının kesilmesi yeşilinin azaltılması halkı, kadınları çok kızdırdı. Kadınlara ve belediyecilik sorunlarına son derece duyarlı E. Bakanımız Işılay Saygın'a ilettiğim bu sorunları yerinde görmek, çare olmak adına evvelki yıl Bayındır'a gittik. Siyasi hayatına belediye başkanı olarak başlayan ve mesleği de mimarlık olan sevgili bakanımızın bu ziyaretinde ve önerilerine bir zaman kaybı ifadesiyle hatta kendisinin çok meşgul olduğu vurgusuyla kısa kesen Belediye başkanının başkanlığı da CHP'nin varlığı da kısa kesilmiş oldu. Ayrıca bilinmesi gereken diğer bir konu da tüm adayların sadece CHP genel merkezinden seçildiği gerçeği. Zorlu illerdeki doğru seçimlerle İmamoğlu, Yavaş nasıl başarı sağladıysa, bir dahakine Bayındır için de doğru bir seçim yapılacağına inanmak istiyorum.

Kocaoğlu'na, teşekkürler, yolunuz açık olsun derken, Tunç Soyer'i kutluyor, İzmir için Kocaoğlu'nun açtığı yolda yeni başarılar katmasını diliyorum.