Çok yıllar önce, herhalde Londra'da ilkokulda idim, arkasında kırmızı bir kalp olan beyaz bir kart görmüştüm. Bir organ bağışı kartı idi. O zaman, belki de sadece küçük bir çocuğun ölümsüz olmadığını fark etmesi dışında, önem ve anlamını tam kavrayamamıştım. Üniversitede bağış kartı doldururken anlayamadığım konu ise ölüm halinde bağış kararının bana ait olmaması ve son kararı ailemin vermesi idi. Ve bu Türk yasalarına göre de böyle.

*

Eşim Aysun'un anlattığına göre çalıştığı belediyenin insan kaynakları ve eğitim müdürlüğü organ bağışını anlatan bir eğitim düzenlemişti.
Doktor olan eğitmen, beyin ölümü gerçekleşince ve ailesinin onayı ile bu işlemin gerçekleşeceğini söyledi. Ülkemizde özellikle böbrek yetmezliği için uygun organ nakli bekleyenlerin sayısının çokluğundan bahsetti.  Eğitim sırasında Kuran'da hayat kurtarmanın ne kadar büyük sevap kazandırdığına dair bilgiler verildi. Bununla ilgili ayetler, hadisler paylaşıldı:
Kim bir kimseye hayat verirse, o sanki bütün insanlara hayat vermişçesine sevap kazanır. (Maide Suresi, Ayet 32)
İnsan kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.
İyilik yapacağınız kişi yaptığı iyilik ve fenalıklardan kendisi sorumludur. (Kıyame Suresi, Ayet 3-4)  
Tabii ki bu konuda soru soranlar da vardı. Özellikle bunun yine de İslam'a tam uygun olup olmadığı ve ölenin cennette yeni bir hayata başlayabilmesi için 'tam' olması gerekip gerekmediği sorgulanıyordu. Bu durumun önemini belirten ve ikna edici konuşmadan sonra çıkışta bağış için katılımcılar bağış formu doldurdu.

*

Vatandaşlarının organ bağışındaki gönülsüzlük ve dirençleri ile savaşan ve aşmaya çalışan sadece Türk devleti değil tabii ki. İngiltere'de geçen yıl, sevdikleri bir insanın ölümünden sonra ailelerin % 66'sı organlarını bağışlamayı kabul etti. Ancak ölen kişi Asya ya da siyah kökenli olunca bu oran % 42'ye düşüyordu. İngiltere'deki Asyalıların çoğunluğu Güney Asya, örneğin Bangladeş, Hindistan ya da Pakistan kökenli.
Bu bir sorun çünkü NHS'e göre (National Health Service - Ulusal Sağlık Hizmeti) organ bağışı bekleyen böbrek hastalarının üçte birinden fazlası etnik bir azınlıktan ve genellikle tıbbi 'uyumluluk' konusunda en iyi kaynak aynı etkin kökenden bir organ bağışı.

Her ne kadar Türkiye'de organ bağışı izinlerinde artan bir eğilim varsa da genel rakamlar oldukça küçük. Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü verilerine göre 2017 yılında organ bağış izinleri toplamın sadece % 26,5'i. Sağlık Bakanlığı'nın bu rakamları artırmak için çabaları bu istatistikten kolayca anlaşılıyor.
İngiltere'deki organ bağışı kampanyasının bir parçası olarak, NHS, 2017 yılında organ nakli beklerken ölenlerin sayısını 457 olarak açıkladı.
Çok tartışılan bir seçenek 'Dışta Kalma', yani ölen kişinin organ bağışını kabul etmediği ya da reddettiği ölmeden açıkça bir vasiyet ya da kayıtla belgelenmedikçe, organ bağışına zımnen (dolaylı olarak) izin vermiş olduğu kabul ediliyor. (Dolaylı Kabul Sistemi)  

Bu seçeneği eleştirenler bunun yeterince etkili olmayacağını söylüyorlar, çünkü İngiltere'de geçerli sisteme göre, ölen kişi daha önce 'Dışta Kalma'yı seçmiş olsa bile, aile bu tercihi reddedip değiştirebiliyor.
Ancak BMA - British Medical Association - İngiliz Tıp Birliği bu seçeneği destekliyor ve bu programın İspanya'daki başarısını örnek ve destek olarak gösteriyor.
Dolaylı Kabul Sistemleri Brezilya, Fransa hatta Galler'de uygulanıyor ve bu ülkelerde bunun sonucu olarak organ bağışlarında düşme görülüyor. Ancak bu düşüş, bu ülkelerde 'ölenin ailesinin son sözü söylemesi' kuralının geçerliliği nedeni ile de olabilir.

Dünya Sağlık Örgütü WHO'nun 2014'te yayımladığı bir rapora göre, 'Dolaylı Kabul' ve artan organ bağış izinleri arasında genel olumlu ilişkinin de kanıtları var. Ve 'Dolaylı Kabul' yasaları olan ülkelerdeki organ bağış oranları 'Açıkça Kabul'ü benimseyen ülkelerden % 25-30 daha fazla.
Bu arada araştırmalar ayrıca gösteriyor ki, 'Dışta Kalmayı Seçme'yi önlemenin yolu, devletlerin toplumlarının kültürel ve dini inançlarına çok dikkatli yaklaşımlarından geçiyor ki İngiltere ve Türkiye de aynen bunu yapıyor.
İngiltere'de artık organ bağışına kaydolan her kişiye ayrıca, süreç sırasında dini inançlarının gözetilmesini isteyip istemediği de soruluyor. İngiltere'deki büyük dünya dinleri temsilcilerinin hepsi organ bağışının dini kurallara uygun olduğunu açıkça belirtiyorlar. Bundan sonrası insanların akıllarını ve gönüllerini açmalarına ve böylece birçok hayatı kurtarmalarına kalmış...