PANDEMİ ile hayata dair hesaplaşmalar günbegün artıyor. Yalnız ülkem değil, dünya ülkeleri kendiyle, birbiriyle hesaplaşma içinde. Yıllar, yılı kulağa kar suyu kaçırmak babından söylenen sözler şimdi anlaşılır oldu. “Yalanmayınca doyulmaz, yamanmayınca giyilmez” bu sözlerden sadece biri. Bolluk da anlaşılmayan bu özlü söz, kıtlıktan dem vurmaya başlanınca adeta titretti. İhtiyaç olmayanı almaktan da yemekten de uzaklaşıldı gibi. Geçici mi, değil mi bu heves zaman gösterecek elbette ama böylesi sıkıntılı bir süreçte asıl idrak edilen sağlığın ve sağlık çalışanlarının değeri oldu tabii.

PANDEMİ ile sağlığın korunmasını önceleyen politikalara ihtiyaç olduğu anlaşıldı. Ki bu insan hakları açısından da gerekli! İnsanoğlu dünyaya yaşamak için gelir. Yaşamına sahip çıkmak da devletin asli görevidir. Üstelik sağlığın korunmasından yana alınan önlemlerin maliyeti tedavi harcamalarının çok altındadır. Maliyeti arttıran da genelde kronik hastalıklar olup, tedaviye rağmen sakatlık ya da ölüm gibi, telafisi zor ya da geriye dönüşü olmayan kayıplar ile de sonlanabilir. Bu nedenle, birey, aile ve toplumun bedensel, ruhsal, sosyal iyilik halini korumak ve geliştirmekten yana yapılan her tür yatırım paha biçilmez değerdedir.

PANDEMİ ile bulaşıcı hastalıkla savaşımda en önemli cephenin birinci basamak, yani halk/toplum sağlığı hizmetleri olduğu anlaşıldı. Ancak, hizmetin bölge tabanlı, yani o bölgede sürekli yaşayan nüfusa dayalı verilmesi koşulu ile tabii. Bölgenin coğrafi yapısı ve nüfusuna hakim olmak, sürveyans ( düzenli bilgi toplayıp, değerlendirme) ve filyasyon (hastalığın çıktığı kaynağı bulup, kontrol altına alma) için de gereklidir. Aksi takdirde verilen sağlık hizmetinin yararı olmadığı gibi, bir salgın durumunda kontrol altına almak da zorlaşır.

PANDEMİ ile salgın sırasında yaşananlar kadar, salgın sonrası yaşanacakların da hassasiyet gerektirdiği anlaşıldı. Toplumun bozulan bedensel, ruhsal, sosyal iyilik halinin düzeltilmesinde yine birinci basamak sağlık hizmeti ve ekibine ihtiyaç var.  Ancak, ekibin farklı disiplinlerde eğitim almış sağlık profesyonellerinden oluşması koşuluyla tabii. Hekim, diş hekimi, hemşire, ebe, diyetisyen, fizyoterapist, sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve çevre sağlık teknisyeni işbirliği olmaksızın birinci basamak sağlık hizmeti verilemez çünkü.

PANDEMİ ile sağlık ekibinin özverinin ötesinde cansiperane çalıştığı anlaşıldı. Yalnız salgın durumunda mı, her an her tür sağlık riski ile baş başa görev yapar sağlık çalışanı. Hastası kadar kendi sağlığını da gözeterek çalışır. Kendinden gayrı ailesi ve/veya sevdikleri için de dikkatli olmak zorundadır çünkü. İnsan hayatından sorumlu olmanın getirdiği dikkat ve özen ise başka hiçbir sorumluluk ile karşılaştırılamayacak kadar önemlidir. Yanlış ya da eksik işin ucunda sakatlık ya da ölüm olduğunu bilir sağlık çalışanı. Aşırı dikkat ve tetikte uyku yeter bir yılda on yıl çalışmışlığın yorgunluğuna erişmeye. Kısaca, manen yıpranmaya. Sadece bunlar başlı başına stres kaynağı iken çalışma ortamının yetersizliği ve/veya özlük hakkının gaspı gibi sorunlarda eklenir ise tükenir, biter sağlık çalışanı. Ne kendine, ne de başkasına hayrı kalır zamanla. Sağlıkta şiddet ise en vahimi! Korku da eklenince onca strese, kim olsa bildiğini unutur, doğru ve güvenilir hizmet verilebilir mi bu koşullarda. Verilse de nereye kadar,  robot değil, insan en nihayetinde sağlık çalışanı da.  Oysa, başı her daim dinç olmalıdır sağlık çalışanının.

PANDEMİ ile insanoğlunun canı kadar, canını emanet ettiği sağlık çalışanlarının bedensel, ruhsal ve sosyal iyilik halini korumanın devlet kadar toplumunda asli görevi olduğu anlaşıldı.