Akhisar Belediyespor, Ziraat Türkiye Kupası'nda 2. Lig ekibi Gümüşhanespor ile kendi sahasında karşı karşıya geldi. 'Bir sürpriz olabilir mi?' diye düşündüğüm olmadı hiç, her ne kadar geçen hafta Galatasaray'dan 6 gol yese de.

Maç başladığında üstünlüğü ele aldı. Gümüşhane kaleye gitmekte zorlanınca ve de 10. dakikada gol gelince antrenman maçı havasına girdi biraz yeşil siyahlılar. Gol de çok klastı. Vaz Te sağ ayağıyla topu sağa çekecekmiş gibi yapıp, kalecinin dengesini bozdu ve sol ayağıyla topu ağlara gönderdi.
Konuk takım pozisyon bulamadı, ev sahibi takım pozisyonları bulsa da son pas ve vuruşlar kötü olunca başka gol sesi çıkmadı ilk yarı. Bunda en çok saha zemininin etkisi var. Topu yerden sürerken sekiyor, yere çarpıyor, oyuncu bacağını kullanarak almaya çalışıyor, top omuzuna kadar yükseliyor, koluna çarpıyor. Bu sahaya sahip takımdan, ligde güzel futbol beklemek haksızlık olur.

İkinci yarının daha 5. dakikasında fark 2'ye çıktı ve bundan sonra oyun kalitesi iyice düştü. Akhisar bol bol yattı, bol bol vakit geçirdi. Ancak 85. dakikada bir basit hata, Gümüşhane'ye ümit verdi. Penaltı, gol. 'Ceza alanı içerisinde, topa yüzde yüz dokunamayacaksan, kayarak müdahale etmeyeceksin' diye çok kez yazdım. Dokunamadığında, kurnaz rakip oyuncu, kurtulabilecekse bile, bilerek ayağını sokar, penaltıyı alır.
Gümüşhane ümitlense de, Akhisar alanı iyi kapattı, zamanı iyi çaldı, rakibin hücumu düşünmesini de kullanarak, 3. golü atıp, fişi çekti. Bu mücadele ne Akhisar ne de Gümüşhane için bir ölçüt. Farklı bir atmosferde, farklı güç dengesinde oynandı, favori olan rahat kazandı, tur atladı.

Sarı lacivert kıpkırmızı

Bucaspor, deplasmanda Erzurum BB ile karşılaşıyordu ama maç Erzurum'da değil, İstanbul'daydı. Bu ne Erzurum için dezavantaj oldu ne de Bucaspor için avantaj. Çünkü tribünlerde oldukça fazla Erzurum taraftarı vardı. İstanbul'da yaşayan Erzurumlular, futbol takımıyla bir nebze de olsa memleket hasretini gideriyordu anlaşılan.
Karşılaşmanın başlarında Erzurum BB biraz daha atak olsa da, pek üstünlüğü yoktu. Yine de özellikle 3. dakikada sağdan ceza alanına girerek oldukça tehlike yarattılar ama kaleci çekilen şutta gole izin vermedi.
İlk yarının ortalarında Buca'dan Alpay Aydemir yerde kaldı, hareketsiz bir şekilde. Herkesi endişelendirdi, korkuttu. Neyse ki ayağa kalkmayı ve oyuna devam etmeyi engelleyecek bir durum yoktu. Beklenen an 29. dakikada geldi. Bugüne kadar ligde 9 kırmızı kart görerek rekor kıran sarı lacivertliler, rekoru geliştirdiler. 1 kişi eksilmelerine rağmen ilk yarıyı kazasız belasız kapatmayı başardılar.
İkinci yarı ev sahibi takım biraz daha baskılıydı. Bu baskı meyvelerini verdi. 60'da uzaklardan şutu kaleci Hüseyin sektirdi ve tamamlanan top, ağlarla buluştu. 3 dakika sonra fark 2 oldu. Bundan sonra oyun hâkimiyeti tamamen Erzurum'a geçti, maç da böyle bitti.
Maçı anlatacak pozisyon, ilk yarıda yaşandı. 31. dakikada Erzurumlu Ersel topu taç çizgisi üzerinde kontrol etti. Bucaspor'dan Erkan Taşkıran oyunu bıraktı hakeme taça çıktığı itirazında bulundu. Ersel aldı gitti, ceza alanı önüne kadar geldi ama neyse ki pozisyon olmadı. Erzurumlu oyuncular çok istekli oynadılar, Bucaspor'da o isteği göremedik.

Topla değil, rakiple oynamak

İstanbul'da çok ama çok ilginç bir derbi izledik hafta sonu. Futboldan çok futbol dışı olayların ön plana çıktığı bir karşılaşmaydı.
Maçın favorisi Beşiktaş idi elbette Fenerbahçe karşısında... Hem kendi sahasında oynuyordu hem de şimdiye kadarki performansa göre çok çok öndeydi. Ancak Fenerbahçeli futbolcular, ne kadar profesyonel olduklarını gösterdiler, futbolla yenemeyeceklerini düşündükleri rakibini, farklı yöntemlerle yenip, elemesini bildiler.
İlk yarı Beşiktaş top oynamaya çalıştı, Fenerbahçe ise rakibiyle oynamaya. İyi oynayan takımı ya da oyuncuyu kızdırmak ve bu sayede oyundan düşürmek futbolun bir farklı yönüdür. İçinde tuzak barındırır. Kart görmeyecek şekilde veya hakemlerin görmeyeceği şekilde rakibinle uğraş ve psikolojisini boz, eğer olursa da dikkatsiz bir karşılık verdirtip, oyundan attır. Her ikisini de yapmayı başardı sarı lacivertliler.
Bu futbol dışı oyunda 3 oyuncu ön plana çıktı:
Robin van Persie: Ne zaman, nerede, nasıl gireceğini, rakibini nasıl kızdıracağını çok iyi biliyor. Ancak çok açık seçik bir hareket yaptı, doğrudan Tosic'in üzerine çıktı.
Dusko Tosic: Van Persi'nin yaptığı harekette kendini yere atıp, kasıklarını tutarak kıvransa, en azından bir sarı, belki de kırmızıyı verdirebilirdi. O tamamen amatörce davrandı, gitti rakibine kafa atmaya kalktı, kırmızı kartı yedi.
Oğuzhan Özyakup: Kendisine yapılan her faulde rakipleriyle tartışmaya girişti, her faulde hakemle uğraştı. Eğer hakeme sakince 'Bunlar top oynamıyor, tekme tokat giriyor. Sakatlayacaklar bizi.' dese, diğer Beşiktaşlı oyuncular da aynı şekilde davransa, hakem müdahaleye başlar, kısa bir süre sonra futbol oynamaya dönülebilir, gerginlik sonlanmış olurdu.
Beşiktaş, yeni bir oyun sistemini de öğrenmiş oldu bu maçta, acı bir tecrübeyle. Başarılı olmak için sadece iyi oynamak yetmiyor, iyi bir profesyonel ve iyi bir tiyatro, sinema oyuncusu da olmak gerekiyor.
Fenerbahçe kurdu tuzağını, düşürdü Beşiktaş'ı, attı kendini üst tura.

Sağa at sola at

Sağa at sola at, sağa at sola at, sağa at sola at, ileri at kaptır... Tam 90 dakika boyunca aynı şekilde devam. Sebep?
Sebep çok. En başta Galatasaraylı oyuncular hareketli değiller. 'Boş bir alana gideyim, top alayım' diyen oyuncu yok. Sonunda 'gideyim alayım' diyen biri çıkıyor, o kişi de ya tam açık alanda durmuyor, pas alamadan kaptırılıyor ya da pas alsa da pas verebileceği birini bulamıyor, 2-3 bazen 4-5 kişinin baskısına maruz kalıp, top kaptırıyor.
Defans evlere şenlik... Her arkaya atılan top, her orta hep Başakşehirli oyuncularda. Özellikle Carole tarafından tam bir elekti.
İlk golde Edin Visca boşta. Bunu gören Carole hızla geriye koşuyor ama ofsayta bırakmak için birden duruyor. Koşusuna devam etse, arkaya atılan topu kendi alacak. Tabii ofsayta bırakıyor bırakmasına ama hakem bunu sezemiyor, devam ettiriyor. Çünkü çok da dibine giriyor. Yarım adım geride kalsa, mutlaka bayrak kalkardı. Durmakla riske girdi, kaybetti.

Hadi top kalenin uzağına gitti, önemsemeyelim bu hatayı. Ya sonrası? Visca çizgiye iniyor. Oradan tek başına gol atması imkânsız. Pas vermesi gerekiyor. Pas vereceği de sadece ve sadece 1 oyuncu var, Mustafa Pektemek. Galatasaray defansı hemen Mustafa'ya koşacak, ona yapışacak, pas geldiğinde oynatmayacak. Topu unutacak defans. İşi top değil, Mustafa'yı oynatmamak olacak sadece. Yapmıyorlar, yapamıyorlar ya da beceremiyorlar, defans yapmaktan anlamıyorlar. İşte ana detaya da gelmiş oldum. Galatasaray'ın defansı defans yapmaktan anlamıyor. Sadece ve sadece topu alayım, ileriye çıkayım, gol attırayım mantığı hâkim. Özellikle sağ ve sol bekler ileride var, defansta yok. Defansta da olsalar, defans yetenekleri yok.

İlk yarıda Başakşehir sağdan geldi. Taç çizgisi üzerindeki oyuncu top ayağında bekledi. Neyi bekledi peki? 'Belki karşısındaki Carole hamle yapar, geçerim' diye. Carole o hamleyi yaptı da... Hem de öyle bir yaptı ki, adeta harakiri. Ayağını uzattı, dokunabilecekmiş gibi. Başakşehirli oyuncu hamleyi fiziksel temas olarak da bekliyorken, maden buldu. Ayağını uzatır uzatmaz, topa önceden dokundu, Carole'u tereyağından kıl çeker gibi rahatça geçti gitti. Ne duracağı yeri biliyor, ne de nasıl hamle yapılacağını.
Çok yazdım, aylar yıllar geçti yine aynı şeyleri yazacağım. Çünkü yıllardır değişen bir şey yok. Galatasaray'a defanstan anlayan bir sağ bek ve bir sol bek lazım. Ve de defans ortasına, takımı yönlendirecek, akıllı bir oyuncu lazım. Diğer eksiklikler ise takım olamamak ama o konu da derin. Yaz yaz bitmez. Önce defans elbet.
Upuzun bir Galatasaray yazısı oldu, galip gelen takım Başakşehir'e hiç değinmedim, farkındayım. Başakşehir için söylenecek bir şey yok. Emre varsa, yenilme olasılığı az. Başındaki hoca Abdullah Avcı da çok akıllı bir teknik direktör. Rakiplerini çok iyi analiz ediyor, takımını da buna göre çok iyi hazırlıyor. Tam bir satranç oynuyor. Sarı kırmızılıların açığı çok fazla olunca, plan yapmak ve uygulatmada da hiç sıkıntı çekmedi. Rahat oynadı ve yendi hatta kadroya yeni aldığı 5 oyuncu ile. Reikerink'in ise hiç ama hiç satranç bilgisi yok. Dolayısı ile taktik de 0.

2.Lig Beyaz Grup

Nazilli Belediyespor 2. yarıda bulduğu gollerle Konya Anadolu Selçukspor'u 2-0 ile geçti. Zor bir karşılaşma idi çünkü Konya Anadolu Selçukspor 3 haftadır kaybediyordu ve buna son vermek istiyordu. Nazilli tehlike hattından da biraz uzaklaştı, rahatladı.
Fethiyespor zirveye oynayan Kocaeli Birlikspor'u ağırladı. 3 haftalık galibiyet serisi, 2-1'lik yenilgiyle sonlanmış oldu.
 
2.Lig Kırmızı Grup

Yavaş yavaş tepeye yaklaşan Menemen Belediyespor, yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı 2 haftadır. Sahasında daha 4. dakikada geriye düştü Niğde Belediyespor karşısında. 20. dakikada eksilen rakibine koskoca 70 dakika boyunca sadece 1 gol atabildi, 2 puan uçtu gitti.
Karşıyaka gol oldu yağdı, Kayseri Erciyesspor'a yarım düzine attı, maçı 6-0 kazandı, deplasmanda. Ama Kayseri Erciyesspor daha lig başlamadan havlu atmıştı. Bu zamana kadar sadece 2 beraberlik almış, 3 puanlı silince -1 puanda kalmıştı.
Aydınspor 1923, puandaşı Kastamonuspor 1966 deplasmanındaydı. İlk yarı sessiz geçen müsabakada, 2. yarıda gelen gollerle 2-1 kaybetti. Ancak bir detayı atlamamak gerekir. Ziya Doğan'ın teknik direktörlüğünü yaptığı Kastamonuspor 1966, 6 haftadır kaybetmiyordu ve bu galibiyetle de 7'ye çıkardı. İlginç bir şey daha... 7 haftalık galibiyet serisine deplasmanda şampiyonluk adayı Ankaragücü ile başlayan Kastamonuspor 1966, ligde bugüne kadar sadece 1 beraberlik almış olan Kayseri Erciyesspor ile berabere kaldı.

3.Lig 1.Grup

Son 9 haftanın yenilgisiz takımı Altay, Ankara Demirspor'u ağırladı. Yenilgisizlik 10'a çıktı ama öne geçtiği müsabakada, galibiyeti koruyamadı ve beraberliğe razı oldu. 1-1'lik skor, liderle arasındaki puan farkını 9'a çıkardı.
Kızılcabölükspor, yavaş yavaş çıkıyor merdivenlerden. Bu yavaş çıkış, ilk 5'e her geçen gün biraz daha yaklaştırıyor. Evinde ağırladığı Gölcükspor'a 1 attı, 3 puanı aldı, 83. dakikada.

3.Lig 2.Grup

Liglerin en çekişmeli grubu. Bodrumspor, Batman Petrolspor'u 2-1 ile geçerek, 2 basamak birden yükselerek, 2. sıraya yerleşti.
Manisa BBSK,  Dardanelspor'u adeta topa tuttu. 5-1'lik farklı bir skorla, 3 puanı aldı, 6. sıraya tırmandı.
Tire 1922, öldü öldü dirildi, 87. dakikada bulduğu golle Çatalcaspor'u 1-0 yendi, puan tablosunda üstüne çıkmış oldu.

3.Lig 3.Grup

Afjet Afyonspor, en zor haftalarından birini kayıpsız kapattı. Rakip, şampiyonluk adaylarından Sakaryaspor idi. 1-0 geriye düşmesine rağmen, her iki yarıda da bulduğu gollerle, evine 3 puanla döndü.
Muğlaspor, deplasmanda karşılaştığı Diyarbekirspor'a boyun eğdi. İlk yarıyı önde kapatmasına rağmen, 4 dakika içinde yediği 2 gol, puan kaybına neden oldu.
Ligin alt sıralarında, düşmeme mücadelesi veren iki Ege takımı Denizli'de kozlarını paylaştı. 6 puanlık maçta, Bergama Belediyespor, 52. dakikada attığı golle, Denizli BBSK'i 1-0 yendi. Bergama oh çekti ancak Denizli BBSK'in ligde kalma ümitlerini oldukça azalttı.