Emekli Büyükelçi Sn. Bilal Şimşir'in makalesinden özetleyerek Türk - Amerikan ilişkilerini kısaca hatırlayalım: Türkler ile Amerikalılar bugüne kadar birbirleriyle hiç savaşmadılar, hiç harp etmediler. Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkiler genellikle dostça ve savaşsız geçti. Birinci Dünya Savaşı'nda (1914-1918) Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri karşı bloklarda, karşı cephelerde yer aldılarsa da birbirlerine yine savaş açmadılar, kurşun sıkmadılar. Yalnız 1917 baharında Türkiye - ABD diplomatik ilişkileri kesildi. ABD, üç yıl kadar bu büyük savaşın dışında kaldıktan sonra, 1917 yılında Almanya'ya savaş açmıştı. Türkiye veya Osmanlı Devleti, o savaşta Almanya'nın müttefikiydi; müttefikine karşı savaşa başlayan Amerika ile normal diplomatik ilişkilerini sürdüremezdi; 20 Nisan 1917'de Amerika'ya bir nota verdi ve bu devletle ilişkilerini kesti ama Amerika'ya savaş açmadı.

***

1923 Lozan Barış Antlaşması'nın yürürlüğe girmesiyle yeni Türkiye'nin dış ilişkileri normale dönmüştü. Türkiye, yıllarca savaştığı ülkelerle nihayet normal diplomatik ilişkiler kurmuştu. 1925 yılında Türkiye'nin normal ilişkiler kuramadığı tek ülke kalmıştı: Amerika Birleşik Devletleri. 1917'de kesilen Türk - Amerikan ilişkilerinin yeniden kurulması ve normale dönüşmesi 1927 yılı sonunu bulmuştur. Birbirleriyle hiç savaşmamış olan Türkiye ile ABD arasındaki diplomatik ilişkiler tam on yıl kopuk kalmıştır. Bu iki ülke arasında on yıl boyunca normal diplomatik ilişkilerin kurulamamasının başlıca nedeni, Amerika'daki Ermeni lobisiyle Amerikalı destekçilerinin Atlantik ötesinde yürüttükleri Türk düşmanlığı kampanyası idi. Ermeni lobisi ve onların Amerikalı yandaşlarınca yürütülen Türkiye aleyhindeki düşmanca propaganda kampanyası, Amerikan Kongresini etkilemişti. Amerikan hükümeti, Türk Kurtuluş Savaşı'nda Türklere dostluk elini uzatmamış, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetini tanımamış, Fransa ve İtalya kadar bile Ankara hükümetine yakınlık göstermemiştir.

***

Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye ile savaşmamış, Sevr Antlaşması'nı imza etmemişti. Bu nedenle Türkiye ile İtilaf Devletleri arasında 24 Temmuz 1923 günü Lozan'da imzalanan barış antlaşmasına taraf değildi. Ama, ABD ile Türkiye arasında, yine Lozan'da, 6 Ağustos 1923 günü ikili ayrı bir Dostluk ve Ticaret Antlaşması imzalandı. Kasım 1922'de Lozan'da başlayan barış konferansına Amerika yalnız gözlemci olarak katıldı. Kapitülasyonların toptan kaldırılmasını Amerika da kabul etmişti. Türk kanunlarına uymak şartıyla Amerikalılar Türkiye ile ticaretlerini sürdürebileceklerdi. Amerika'ya, en çok gözetilen ülke statüsü tanınıyordu. Türkiye'deki Amerikan okulları, yardım kurumları, hastaneleri, misyonları, misyonerleri Türk kanunları çerçevesinde çalışmalarını yürütebileceklerdi. Yine Türk kanunlarına uymak koşuluyla, Amerikan vatandaşlarına Türkiye'ye gelip yerleşme ve burada iş tutma hakları tanınmıştı...
Lozan'da Türk - Amerikan antlaşması imzalanır imzalanmaz Amerika'daki Ermeni ve Rum lobileri ve bütün Türk düşmanları hemen ayağa kalktılar, kükrediler, harekete geçtiler. Amerika sanki yerinden oynadı. "Lozan Antlaşmasına hayır!" sloganı altında yeni ve güçlü bir Türk düşmanlığı kampanyası başlatıldı. Mütareke yıllarında Türk düşmanlığı kampanyasına öncülük eden "Ermenistan Bağımsızlığı için Amerikan Komitesi" (American Committee for the Independence of Armenia) adlı örgüt, bu kez, Lozan Antlaşması'na Karşı Amerikan Komitesi (The American Committee Opposed to the Lausanne Treaty) adını aldı. Bu örgüt, bütün hazır kadrosu, organları, gazeteleri ve etkisi altındaki çevreleriyle, Lozan Antlaşması'na savaş açtı. Amerika'da olanlar uzun bir hikâyedir. Basın ve senatoda Türkiye aleytarı bir kampanya yürütülmüştür.

***

Amerika'da Türk düşmanlığı kampanyasının bayraktarlarından biri de Amerika'nın eski İstanbul Büyükelçisi Henry Morgenthau idi. New York'un tanınmış ailelerinden ve muhalefetteki Demokrat Parti ileri gelenlerinden olan Morgenthau, Mütareke yıllarında Türklere karşı yazılar yazmıştı. Lozan Barış Konferansı sırasında da Türklere karşı silah kullanılmasını savunuyor ve 10 Ocak 1923 günlü The New York Times gazetesinde şunları yazıyordu:
"400 yıldır Türkleri Avrupa'dan kovmak için çaba harcayan Avrupalılar için Lozan, çok acı bir ders olmuştur. Türklerin Avrupa'dan kovulmaları şöyle dursun, Avrupalıların Türkiye'den kovulacakları anlaşılmaktadır...Türkleri yola getirmenin tek yolu onlara karşı silaha başvurmaktır...."
"Lozan Antlaşması'na hayır!" kampanyasının Amerikan Senatosu'ndaki ateşli sözcüsü Utah Eyaleti Demokrat Senatörü William H. King idi. Antlaşmaya karşı muhalefetteki Demokrat Parti'nin görüşlerini kaleme almakla da görevli bulunan King, Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında Sèvres Antlaşmasının Türklere empoze edilmesini savunmuş durmuştu. 1921 Sakarya zaferinden sonra Sèvres Antlaşmasının gözden geçirilmesi, Türk - Yunan savaşına son verilmesi doğrultusunda diplomatik girişimler başlayınca, bu girişimlerin karşısına dikilen Amerikalıların başında yer almıştı. 2 Şubat 1922'de yaptığı konuşmada, Sèvres Antlaşmasının zorla uygulanmasını savunuyor ve "dinî, siyasî ve insanî hakların korunmasından yana olan tüm örgütlerimizle Mustafa Kemal denen haydutun vahşet ve zulmüne karşı çıkmalıyız" diyordu. Bu gibi çarpık yayınlarla kampanyayı yürütenler, Amerikalıların can damarına basıyorlardı. Amerika Türklere boyun mu eğecekti? Monroe doktrini uyarınca yüz yıldır Avrupa politikasından uzak kalmağa çalışmış olan Amerika şimdi Avrupa'daki "amansız fırtınanın" göbeğine mi atılacaktı? Ve buna Türklerin keyfi için mi katlanacaktı? Hayır! Senato buna göz yumamazdı ve yummamalıydı. Ne yapıp yapıp Lozan Antlaşması veto edilmeliydi. Amerika, Türkiye ile hiçbir ilişki kurmamalıydı. İşlenen tema kısaca buydu.

***

Amerika'da, 1923 yılında başlayan Lozan Antlaşması tartışmaları 1926 sonuna kadar sürüp gitti. Amerikalılar, üç buçuk yıl boyunca konuştu, yazdı, çizdi, kavga etti. Lozan Antlaşması başka hiçbir ülkede bu kadar uzun tartışılmamıştır. Sanki bütün Amerika iki karşıt kampa bölünmüştü. İktidardaki Cumhuriyetçi Parti, Hükümet, Dışişleri Bakanlığı, Ticaret odaları, Türkiye'deki Amerikan misyonerleri antlaşmanın onaylanmasını, Türkiye ile normal ilişkiler kurulmasını savunuyorlardı. Muhalefetteki Demokrat parti, Kilisenin bir bölümü, Ermeniler, Rumlar ise antlaşmanın reddedilmesini, Türkiye ile ilişki kurulmamasını istiyorlar ve büyük gürültü koparıyorlardı. Lozan Antlaşması, Amerika'da iç politika malzemesi yapılmıştı. Kavga sürerken, Başkan Calvin Coolidge yönetimi Antlaşmanın Senatoya sunulmasını geciktirdi ve bekledi. Amerikan Senatosu, 18 Ocak 1927 günü Lozan Antlaşmasını reddetti.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Lozan Antlaşması'nı Senatodan geçirmek için yeni bir denemeye kalkışmadı; buna karşılık, Türk-Amerikan ilişkilerinin düzenlenmesi amacıyla bir modus vivendi yapılması için Amiral Bristol' e yetki verdi. Bristol, Amerika'nın artık kapitülasyonlardan vazgeçtiğini Türk Hükümetine resmen bildirecekti. Türk Hükümeti de Lozan Antlaşması'nın Amerikan Senatosu'ndan geçirilmesini beklemek yerine, yeni bir antlaşma yapılmasını tercih ediyordu. Yeni antlaşmanın eskisinin yerini tutacak şekilde yapılmasını arzu ediyordu. Bristol, yapılacak yeni antlaşmanın da Senatodan geçmemesi kaygısını belirtince, nota değiş-tokuşu yoluyla bir Modus Vivendi yapılması daha uygun görüldü. Bunun Senatoya sunulmasına gerek olmayacaktı.

***

Sonunda, 17 Şubat 1927 günü, notalar imzalanıp değiş-tokuş edildi. Böylece, on yıllık aradan sonra, Türk-Amerikan ilişkilerinin yeniden düzenlenmesini sağlayan bir antlaşma yapılabilmiş oldu. Modus Vivendi; uluslararası hukukta iki devlet arsındaki sorunların çözümünün başka bir zamana ertelenmesi, yani bir çeşit ateş-kes anlaşmasıdır. Buna karşılık, oyunları bozulmuş olan Amerika'daki Ermeni lobisi bu defa yapılan Modus Vivendi'ye karşı protesto seslerini yükseltti. Ermeni komitesinin elebaşıları Gerard-Kardaşyan grubu ve diğer Türk düşmanları antlaşmaya sert tepki gösterdiler. Hele Türk-Amerikan ilişkilerinin Büyükelçilik düzeyinde yeniden kurulacağı ve yakında Türk büyükelçisinin Washington'da göreve başlayacağı haberi, Ermeni lobisini büsbütün çileden çıkardı. Ermeni Avukat Vahan Kardaşyan, Amerika Cumhurbaşkanı Coolidge'e, Dışişleri Bakanı Kellog'a, küstahlık derecesine varan mektuplar gönderdi. Türk-Amerikan Modus Vivendi antlaşmasının Amerikan anayasasına aykırı olarak yapıldığını, Dışişleri Bakanlığının Senatoyu atlayarak Türkiye ile ilişki kuramayacağını ileri sürdü. Ermeni lobisi, Amerika'nın çeşitli yerlerinde mitingler de düzenledi. Mitinglerden de Amerikan Dışişleri Bakanlığına protesto telgrafları çekildi. Dışişleri Bakanlığı, biraz rahatsız olmakla birlikte, protestoları duymazlıktan geldi. Ne demiş atalarımız: İt ürür, kervan yürür.

***

Sonuçta, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş senedi olan "Lozan" anlaşmasını ABD reddetmiş, geçici bir anlaşmayla durum idare edilmiştir. 90 yıl sonra geldiğimiz noktada "Kadim Müttefik" vs.. lafları havadadır. Önümüzdeki hafta o günlerden, bu güne kadar altımızın nasıl oyulduğunu, Bu gün Suriye'de nasıl karşı karşıya geldiğimizi anlatmaya çalışacağım. Hepinize iyi bir hafta dilerim.