Geçen haftaki yazımda, ABD ile hiç savaşmadığımızı ama Osmanlının son döneminde ilişkilerimizin kesildiğini, ABD'nin Lozan antlaşmasını senatosunda Ermeni baskısı ile reddettiğini, ilişkilerimizin bir Modus Vivendi ile devam ettirildiğini yazmıştım. ABD propagandası hep "Dost ve Müttefik ABD" fikrini işledi. ABD gerçekten dost ve müttefik mi? İncelemeye devam edelim. Amerikan ambargosu denildiğinde aklımıza hep 1961 de Kıbrıs olayları sırasındaki ambargo gelir de, daha önceleri de bize ambargo uygulandığını pek bilmeyiz.

***

Uğur Yıldırım'ın 10 yıl önceki bir yazısında kaynaklarla şöyle anlatıyor:
Oysa "Dost ve Müttefik" ABD'nin, Türkiye'ye en zor zamanlarında uyguladığı ambargonun tarihi daha eski; Trablusgarp Savaşı.
İttihat Terakki yönetimi Trablus'taki 10 bin kişilik tümeni Aden Körfezine göndermişti. 2 bin 500 kilometre uzunluğundaki sahil ve koca ülkeyi savunacak bin 700 Türk askeri kalmıştı. Kurmay albay Neşet bey , kurmay binbaşı Enver bey, kurmay binbaşı Mustafa Kemal, Fethi bey, Nuri ve Halil beyler gibi subaylar Trablus'a giderek direnişi örgütlediler. 1912 Ocak ayında 100 bin İtalyan askerine karşılık bir avuç Türk subayının örgütlediği Sunusî"lerden oluşan Bingazi'de 15 bin, Trablus'ta 10 bin kişi çarpışıyordu. Türk askerleri kahramanca savaştılar. Ancak sonunda İtalyanların şartları kabul edilerek 15 Ekim 1912 de İsviçre'nin Uşi (Ouchy) kentinde anlaşma imzalandı. Trablusgarp'ı kaybettik. Trablus, dünya tarihinde uçakların savaş aracı olarak kullanıldığı ilk savaş. İlk kez bir savaşta (İtalyan) uçaklar bombardıman yaptılar ve bildiri attılar.
Osmanlı Devleti Trablus savaşı sırasında mühimmat (toplu tabanca fişeği) ve tüfek kundağı almak için ABD'ye başvurdu. Amerikan Hükümeti "tarafsızlık politikasını gerekçe göstererek, Osmanlı'nın talebini reddetti. Bu ambargodan sonra İttihat Terakki yönetimi, 15 cm. den uzun toplu tabancalarla öteki tüm ateşli silahların ve bunların mühimmatlarının ülkeye girişini yasakladı, öte yandan silah yapımcılığında devlet tekeli olarak örgütlenme yönünde adımlar atmaya çalıştı. Bu ambargo, nedense tek bir araştırmada yer alır (Fişek ve Sander 1977) , üzerinde durulmaz, "not edilmez", derslerde anlatılmaz. Trablusgarp Savaşı anlatılırken bu "ayrıntı" nedense atlanır.

***

Trablusgarp savaşında Türkiye'ye silah ambargosu uygulayan Amerika, 1. Dünya Savaşı'na resmen girmeden önce İngiltere ve Fransa'ya yüklü meblağlarda silah sattı. "Amerikan endüstrisi kendisini hızla İngiliz-Fransız savaş ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ayarladı ve muazzam miktarda, top, mermi, patlayıcı madde ve başka malzeme temin etti, karşılığında büyük kârlar sağladı." Çanakkale'de Mehmetçiği şehit eden silahların ve mühimmatın bir kısmı Amerikan malıydı.
Babasının hayrına değil, doğal olarak Almanya'nın çıkarlarını savunmaya çalışan ve Amerikan silah sanayinin savaşa dahil olması durumunda bir felaket yaşayacaklarını iyi bilen Alman büyükelçisi Vangenheim, en sonunda elinde bir delille ABD büyükelçisi Morgenthau'nun kapısını çaldı.
"- Bakınız bay büyükelçi. İşte Çanakkale'de elimize geçen bir obüs mermisi parçası..." Sonra üzerindeki yazıya işaret eder:
- Bakınız buraya...B.S.Co...yazmaktadır. Yani, Bethlehem Steel Company...Yani Amerikan mermisi...
- Peki ama, diye cevap verir Morgenthau...Silah satışı ve ticareti dünyanın her tarafından serbestçe yapılagelmiyor mu?
- Evet ama, diye sözüne devam eder Vangenheim, burada Türkiye'de yaşadığımızı biliyorsunuz. Türkler çocuklarının hayatına Amerikan mermilerinin son verdiğini öğrendikleri an burada her şeyi kaybedebilirsiniz. Sizin tebaanız da emniyet altında yaşayamaz."
Oysa Türklere mühimmat satmayan Amerika savaşın başında tarafsızlığını ilan etmiş, 1917 Nisan ayına kadar sözde "tarafsızlık" durumu sürmüştü. Alman denizaltılarının Amerikan gemilerini batırması üzerine 6 Nisan 1917 de Almanlara savaş açarak, müttefiklere dahil oldu.

***

Amerika, Birinci Dünya Savaşı'nın ardından İzmir'in işgaline de destek verdi. Kurtuluş Savaşı'nda İzmir'in işgali bir dönüm noktası. Sadece ilk 48 saat içinde 2 bin civarında Türk ve Müslüman katledildi. Yunanların İngiltere ve ABD desteğinde yaptıkları mezalimi Umum (Genel) Jandarma Kumandanı Miralay (Albay) Ali Kemal Sırrı, işgalden 19 gün sonra gönderdiği 4 Haziran 1919 tarihli raporda şöyle anlatır: "Osmanlı İmparatorluğu'nun memleketlerinden biri olduğu günden beri hiçbir taarruza maruz kalmayarak bir masumluğun örneği halinde bulunan zavallı ve kimsesiz İzmir, Hunlara ve Yamyamlara rahmet okutacak derecede sefil ve adilik gösteren bir milletin kahır perdesi altında hâlâ inliyor."
Vatanseverlerin kurduğu "İlhak-ı Red Heyeti Milliyesi"nin işgalden önce yayımladığı bildiride yapılan miting çağrısı üzerine binlerce Türk maşatlıkta (bugünkü Bahri Baba Parkı) toplanarak işgal kararını protesto etti. Bildiride, "Ey bedbaht Türk... Wilson prensipleri unvan-ı insaniyetkâranesi altında senin hakkın gasb ve namusun hetk ediliyor" denildi.
İzmir işgal edilirken ABD'nin savaş gemileri işgalcilerin hizmetindeydi.
"Amerikan zırhlısı Arizona Albay J. H. Dayton'un komutasında ve refakatinde Dyer, Gregory, Luce ve Manley adlı dört destroyer de olduğu halde, 11 Mayıs'ta İzmir'e gidip demirlemiştir (Yunan işgalinden dört gün önce). Amiral Bristol da Nahma zırhlısıyla daha birkaç gün önce aynı limana varmış, öteki zırhlıları beklemekteydi. Amerikan amirali ve zırhlı komutanları birkaç gün sonraki Yunan çıkarmasını görüştükten sonra Amiral Bristol, Vis-Amiral Krapp'ın emriyle, Luce, Gregory ve daha önceleri İzmir"e gelmiş bulunan Stribling adlı gemilerle İstanbul'a doğru yola çıktı. Geri kalan zırhlılar İzmir'in işgalinde limandaydılar...İngiliz Başbakanı Lloyd George Yunan çıkarmasından Amerikan Başkanı Wilson'u daha önce haberdar etmiş ve onun onayını almıştır... İşgal sırasında Amerikan denizcileri de İzmir'e çıkmışlardır. Bu arada onlara katılan Barney ve Hazelwood adlı Amerikan savaş gemileri 9 Hazirana kadar İzmir'de kaldılar. Amerika'nın Türkiye'yi işgalinde zırhlılarını ve bütün öteki olanaklarını emperyalizmin emrinde kullandığı ve topraklarımızın işgaline fiilen katıldığına şüphe yoktur. Amiral Bristol de daha sonra kendi hükûmetine verdiği raporda bu Amerikan katkısının Türkler üzerindeki olumsuz tepkisini özetlemektedir."

***

Maalesef ne Çanakkale'de üzerimize yağan Amerikan mermileri, ne de Amerikan zırhlılarının İzmir'in işgaline verdiği destek, anlatılmaz. Önümüzdeki hafta Cumhuriyet döneminde altımız nasıl oyuldu, bu gün Suriye'de ABD ile nasıl karşı karşıya geldik, onları anlatacağım. Tarihte, bu kadar kurban edildiğimiz günlerde, bugünkü Kurban bayramı yazımda bu olsun. Bayramınız kutlu olsun.