Atatürkçü bir anneden Türk çocuklarına mektuplar.
"Ben Atatürkçü bir anneyim. Oğlumun ilk kıpırdanışlarını karnımda hissettiğim andan itibaren onun da öyle olması için hep dua ettim. Tesadüftür ki, ilk kıpırdanışlar ülkemin de ilk "kıpırdanışlarına" Gezi Parkı olaylarına denk geldi.
"Ben Mustafa Kemal'in askeriyim" diyen her bir çocuk, "Ben evladımın yanındayım" diyen her bir ana da bayrağını alıp inmişti sokağa.

'Tam da zamanı' dedi

5 aylık hamileydim o dönemde. Bu kitabın da fikir olarak ortaya çıktığı günlerdir.
"Bu kirli dünyaya çocuk getirmek istemiyorum."  Ya da "Bu ülkede çocuk mu doğurulur!" serzenişlerine inat ben "Evet tam olarak şimdi bu ülkeye çocuk getirilir" diyordum içimden.
"Atatürkçü çocuklar yetiştirmek için Türklük bilinciyle yoğrulmuş; vatanını, bayrağını seven; yüreği dürüstlükle, iyilikle, sevgiyle, aşkla beslenmiş çocuklar yetiştirmek için şimdi doğru zaman" diyordum! Şimdi değilse ne zamandı! Şikayetçiysek düzenden, şikayetçiysek yobazlıktan, şikayetçiysek Atatürk ve Türk düşmanlığından, kutuplaşmadan, şikayetçiysek bölücülük ve terörden, sokakta insanlar ölmesin istiyorsak; özgür bir ülke istiyorsak, bayrağımızı dilimizi korumak istiyorsak şimdi doğru zamandır.

Cumhuriyetimizin beklediği

Cumhuriyet bizden "fikri hür vicdanı hür irfanı hür nesiller" istiyorsa biz o sözü tutmalıydık. Oğlumun kıpırdanışları bana ilham veriyor ve onunla birlikte tüm yeni doğanlara doğacak olanlara anlatmak istiyordum içimdekileri... En başta bana öğretilenleri. Ailemden ve Cumhuriyetin yetiştirdiği en değerli öğretmenlerin belki de sonuncularından olduklarımı. Sonra okuduklarımı doğru bildiklerimi ve inandıklarımı.
Bu hisle oğlumu kucağıma aldığım ilk günlerden itibaren de mektuplarımı yazmaya başladım.
"Sen ilk okula başladığında istiklal Marşı'nı okumadan Andımızı okumadan sınıfına girmeni istemem."
Bir gün " Anne Türk ne? Atatürk kim? " diye sormanı hele hiç kabullenemem. Ellerine bir tablet, telefon, bilgisayar verirken bir de kitap verelim ki, kuşaktan kuşağa aktarılsın Mustafa Kemal'in askeri olma, Atatürk çocuğu olma fikri yayılsın, unutulmasın istedim. Bunu yaparken de kendimi hiç sınırlamadım. Atatürk'ü anlattım, Zübeyde Ana'yı da, Çanakkale de var bu mektuplarda Kurtuluş Savaşı da, Osman Bey de var, Kanuni de, Mete Han da, Babür Şah da...
Deniz Gezmiş de var, Nazım Hikmet de Che de... 23 Nisan, 19 Mayıs ve Nevruz da... Balkanlar ve Kırım, Irak ve hatta Hindistan da. Gezi Parkı ve Ötüken de... Türk'e öncülük etmiş ve toprak olmuş herkes ve her şey...

Bir gün mutlaka

"Beni anlayacak mı" diye hiç düşünmedim. Şimdi değilse, on sene sonra, belki elli sene sonra. Bu mektuplar ona hayatı boyunca yol göstersin diye yazıldı. Bu nedenle iyi bir vatansever olmak, iyi insan olmaktan geçer. En başta "iyi insanlar yetiştirmek kamil insanlar" "Kemal"e ermiş insanlar yetiştirmek için biraz da..."
Sevgili okuyucularım,
Bu satırlar, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü mezuniyeti sonrası İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü'nden yüksek lisanslı, anı anlattı-günlük araştırma-inceleme, azınlıklar ve etnik gruplar kategorilerinde eserleri olan yazar Serap Yeşiltuna'nın "Atatürkçü bir anneden Türk çocuklarına mektuplar kitabından. Dediği gibi yalnız çocuklar değil, yetişkinler için de. Kütüphanemiz için yediden yetmişe...
İyi okumalar.