Bence; "Türkün Ateşle İmtihanı", yalnızca değerli yazarımız ve bilim kadınımız Halide Edip Adıvar'ın bir kitabının adı sayılmamalı. Bu kitap ve onun adı; çok uzun ve zahmetli geçen ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarını tanımamıza yardımcı olmakla birlikte bir ölçüde eğitim çalışması gibi algılanmalıdır. Böyle olunca sınav gününün de 29 Ekim 1923 tarihi olarak düşünülmesi gerekir. Nedenine gelince; yalnızca Kurtuluş Savaşı günleri değil, onlarca yıl süren Osmanlı'nın yıkım günleri de sanıyorum bu mutlu gündeki sınavla sonuçlanabilmiştir. Ben böyle düşünmekteyim, bilmem ki haklı mıyım?
Belki biraz zaman kaybedebiliriz oysa yararlı olacağını söylemem gerekir. Öyle ya; kelime olarak  gündelik yaşamımızda belki ağzımızdan düşürmüyoruz ama "Cumhuriyet" ne demektir, bunu bilmek yararlı olmaz mı? Elbette biz burada tanımımızı ve açıklamalarımızı olabildiğince kısa tutarak yapma durumundayız. Nedenine gelince ne "Anayasa Hukuku" dersindeyiz ne de açıklamalarımız için yerimiz yetecektir.
Türk Dil Kurumu'nun geçerlikteki Türkçe Sözlüğüne göre "Cumhuriyet"; Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi olarak tanımlanmaktadır. Elbette başka tanımlar da yapılabilir. Tanımlama bölümünü olabildiğince kısa tutarak "Cumhuriyet" kelimesinin kökenini oluşturan "Cumhur" kelimesinin Arapça olduğunu ve "Halk, Topluluk" anlamına geldiğini hatırlatmalıyız. Batı dillerinden Fransızca'daki "République" ve İngilizce'deki "Republic" kelimelerinin Latince kökenli olduklarını bizim kullandığımız Cumhuriyet kelimesinin oluşumu ile aynı yönde gelişme gösterdiklerini ufak bir bilgi kırıntısı olarak eklemeliyiz.
***
Önceki birçok yazımızda XIX. YY'ın 1789 tarihli Fransız İhtilali'nden etkilenen bir yüzyıl olduğunu açıkladığımızı hatırlayarak Osmanlı İmparatorluğu'nun da yüzyıl içindeki gelişmelerden etkilendiğini söylememiz gerekecektir. Her şeyden önce bir ölçüde ortam açısından cumhuriyetle birbirini tamamlayan demokrasi kavramının bu yüzyılda ciddi bir takım etkilerinin görüldüğünü izliyoruz. Monarşi ile yönetilen Avrupa ülkeleri, yönetim biçimlerini gözden geçirerek demokrasi tabanlı monarşilere dönüşmüşlerdir. Osmanlı İmparatorluğu'nda Islahat ve Tanzimat Fermanları'nın ardından 1876 tarihinde ilan edilen I. Meşrutiyeti aklımızdan çıkaramayız. I. Meşrutiyeti hazırlayanların başında gelen Mithat Paşa'nın II. Abdülhamit'in düzmece mahkemelerinde yargılanıp önce ölüme mahkum edildiğini sonra güya cezası affedilerek Taif'e sürgüne (Ölüme) gönderildiği tarihsel bir gerçektir. Peki; bilir misiniz ki Mithat Paşa için en ciddi suçlama neydi? Hem bu suçlama fırtınası Mithat Paşa'nın başarılı görev yaptığı her Osmanlı toprağında peşini bırakmamıştır. Karşıtlarının fitne çemberlerinin temeli Mithat Paşa'nın cumhuriyet ilan edip vali olarak görev yaptığı yerlerde Osmanlı'dan ayrılacağı düşüncesiydi. Demem o ki cumhuriyet düşüncesi ta o zamanlardan gündemdeydi. Bu vesileyle anayasa şehidi Paşamızı bir kez daha anmış olalım.
Evet; bir 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı coşkunca kutladık. Cumhuriyete giden yolu bir ölçüde anlatabilmek için geçmişi anımsamak gerekir. Elbette, Cumhuriyetin kurucusu Yüce Atatürk'ün kafasında ta 1906 yıllarına yani Şam'da görev yaptığı sıralarda dahi cumhuriyet düşüncesi vardı. Nitekim; birlikte görev yaptığı ve "Vatan ve Hürriyet" Cemiyetini kurduğu Bnb. Lütfü Bey, Dr. Mahmut Bey, Lütfü Müfit Beylere açık açık cumhuriyet düşüncesinden söz açmıştır. O günlerde yaşananlar tarihsel bir gerçektir.
Bu bakımdan; "Bütün Dünya" dergisinin 2017/Ekim sayısındaki "Cumhuriyet 29 Ekim 1923'de kurulmadı ilan edildi" başlıklı yazısı gerçekten çok ilginç ve mutlaka okunması gereken bir yazıdır. Dr. Cihangir Dumanlı tarafından hazırlanan yazıda cumhuriyetin izlerinin 22 Haziran 1919 Amasya Bildirisi ile başlayıp, Erzurum ve Sivas Kongreleri, 23 Nisan 1920 Meclis'in açılması, 30 Ekim 1922 tarihli Osmanlı İmparatorluğu'nun sona erip TBMM hükümeti oluşturulması ve bu tarihler arasındaki diğer gelişmelerde görüldüğü tek tek anlatılmaktadır.

Gene bu yazıya göre: Cumhuriyetin ilanı ise 29 Ekim 1923 tarihinde "Teşkilatı Esasiye Kanununun Bazı Mevaddının Tevzihan Tadiline Dair Kanun" (Anayasanın Bazı Maddelerinin Açıklığa Kavuşturularak Değiştirilmesi Hakkında Yasa) başlığını taşıyan bir anayasa değişikliği ile gerçekleşmiştir. Görüldüğü gibi bu anayasa değişikliği olmayan yeni bir şeyi ortaya koymamış zaten kurulmuş olan Cumhuriyeti açıklığa kavuşturmuştur.
Yazarın belirlemelerine katılmamak olası mıdır? Kurtuluş Savaşını gerçekleştiren meclisin 1921 tarihli Anayasa'sı bakınız ne kadar açıklıkla Cumhuriyetin temel prensiplerini taşımaktadır. Bu Anayasa maddesinde: "Egemenlik Ulusundur. Yönetim şekli ulusun yazgısını kendisinin eylemli olarak yönetmesi esasına dayanır" denilmektedir. Gerçekten bu tanımlamalar Cumhuriyet'in ta kendisi değil midir? O halde yazının başlığı doğruları yansıtmaktadır.
Cumhuriyet; 29 Ekim 1923'te  kurulmamış, ilan edilmiştir.

Gerçi şimdilerde bizleri yönetenler cumhuriyete olan devrimci yaklaşımları büyük ölçüde frenlemişler ona kendilerine göre bazı garip yaklaşımlar getirmişlerdir. Ben; kişisel olarak, Anıtkabir'e yapılan resmi ziyaretlerde yapılan saygı duruşlarının ve ardından anı defterine yazılanların içtenliğine bire bir inanmıyorum. Örnek isterseniz Sn. İsmail Kahraman'ın konuşma ve davranışlarını izlemek ve değerlendirmek yeterli olacaktır.
Geçmiş Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Esenlikle kalınız...