Son bir yılın Türkiye gündemine Hükümet - Cemaat kapışması damgasını vurdu.
Yıllardır birbirlerinin açığını arayan iki cenahın "ne mal" olduğunun ülke insanım tarafından görüldüğü yıl oldu 2014. Pensilvanya ile yatıp Hoca efendi ile kalktık. Yetinmedik, Hizmet Hareketi ile yattık, Gülen ile kalktık.

15 yıl önce Erzurum Emniyetinden aldığı pasaportla ABD'ye yelken açan Fetullah Gülen'in kaçtığını 2014'te öğrendik.
28 Şubat sürecinde /bir anda/ "prostatım var" diyerek çareyi okyanus ötesinde aramaya giden Fethullah Gülen'in elinin ne kadar uzun olduğunu da bu yıl anladık.
Yine Hoca Efendi'nin 160 ülkede 2000'den fazla okul açtığını öğrenebilmemiz 2014'e nasip oldu.
Her yıl Hoca Efendi tarafından düzenlenen ve hizmet hareketinin okullarındaki öğrencilerin sahne aldığı Türkçe Olimpiyatları'ndan bu yıl vazgeçiverdik. "Artık gelmeyin" deyip, salya/sümük ağladıklarımızı da unutuverdik.

Yıllardır "kanka" olduklarını söyleyenlerin aslında "can düşmanı", yıllardır birbirlerine "abi" diyenlerin aslında "kan davalı", yine yıllardır "muhterem" dediklerinin aslında "haşhaşi", olduklarının iki tarafça farkına varıldığı yıl oldu 2014.

Yine bu yıl hükümetin, cemaate her istediğini verdiğini söylediğine şahit olduk. Ama bütün bastırmalara rağmen ne verdiğini bir türlü öğrenemedik.
Baştan beri bas bas bağırıyorduk, bu yıl da bağırdık. Ey cemaat-i müslimin! Darbeci diye içeri attıklarınız darbe yapmaz, onlar çişlerini bile zor tutacak yaştalar, dedik. Dinlemediler. Hepsini içeri attılar. Davalar görüldü cezalar kesildi.

Yıllarca, adalet bir gün herkese lazım olur nutukları attık ama hep tersini yaptılar. Gece yarısı evleri basılarak günlerce mahkemelerde süründürülen, sonra da içeri tıkılan gazetecilere "oh olsun" dediler. Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner atasözü gerçek olduğunda ise "size haksızlık etmişiz, hakkınızı helal edin, bizi de affedin" diye yalvardılar. İşte o zaman anladık ki basın özgürlüğü yandaşa da / yoldaşa da / aynı mesafede olmalıymış. Kısacası bütün medyayı / yazılısını / görselini / sanalını / hükümet-cemaat savaşlarına kurban verdik.
AKP hükümeti "yumuşak karnını güçlendirdiğini" bu yılın son çeyreğinde fark etti. Türkiye'nin önündeki seçim takvimlerini de gözönüne alınca, pardon deyip hepsini salıverdiler.
Dayanamadık sorduk, "Ne oldu da bıraktınız" dedik.

Paralel, dediler. Ne demek istediklerini anlamadık, bir daha sorduk.
Türkiye'nin içine Hoca kaçmış, dediler.

Askere, polise, hakime, savcıya ve bilumum bürokrata ve de en son medyaya baktılar, her yer paralel dolu. Başladılar Türkiye'nin içine kaçan Hoca'ları temizlemeye. Yıllardır göremediklerini görmek bu yıla kısmet olmuştu. Türkiye'nin içindeki paralel'leri yok etmek tek hedefleriydi. Kendi paralelleri ile hocanın paralellerini değiş tokuş ettiler. Bu devşirme halen devam ediyor.
Anlayacağınız bu yılın "In"leri:
Fettullah Gülen, ABD, Pensilvanya, hizmet hareketi, paralel.
"Out"u ise sadece:
Basın özgürlüğü...