İzmirliler iki önemli kentimize mutlaka gitmiştir, ya da gitmek ister.

Daha doğrusu Çanakkale Şehitlerimiz ile Anıtkabir’i mutlaka ziyaret etmek isterler.
Ekte vermeye çalıştığım görüntü de, Başkent’te Anıtkabir Müzesi’nden…
Görmeyen, bilmeyen ya da bilmek görmek istemeyenler için söyleyeyim:
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün savaş meydanındaki ‘makamı.’
Son olarak ziyaret eden arkadaşım Ayfer Ülkü de anlattı.
‘Kupkuru tahtaların üstüne konulmuş bir tanecik minder…
Önünde derme çatma bir sehpa, yerde boş mermi kovanları, ışık niyetine kütüğün üstüne asılmış bir fener, sehpada serili harita...
Bir kahve fincanı, bir teneke kupa, bir de dandik kül tablası…’
Bu arada küçük bir noktaya, sözcüğe de dikkat çekmek istiyorum:
‘Dandik’ sözcüğünü en fazla kullananlar İzmirlilerdir…
Erol Mütercimler bu manzarayı seyredince şöyle dedi:
‘Düzgün bir yatağı döşeği, oturacak bir rahat koltuğu olmadan, onca gencecik fidanın canı ve koca memleketin selameti ona emanetken geceleri uyuya biliyor muydu acaba?’
Sorusunu yenileyerek devam ediyor:
‘Döşeği taş, battaniyesi yıldızlar iken, o kan kokusunun içinde, omuzlarındaki o tarifi imkânsız yükün altındayken şöyle mis gibi bir uyku çekebildi mi dersiniz?’
Soruyorum kendime, onca sorumlulukla, ömrü savaş meydanlarında geçerken, ‘Atatürk ne zaman genç olabildi acaba?’ diye…
Lütfen yavaş yavaş aklınıza sığacak bir şekilde okuyun;
‘Bir tahta sıra, bir çiçekli minder, bir fincan kahve, bir teneke kupa!..’
Bir insan, sadece bunlarla yetinip, uyumadan, dinlenmeden, batmış, işgal edilmiş, hasta, eğitimsiz, öz güveni sıfır bir ülkeyi , ‘sadece umudunu yitirmeyerek’ kurtarıyorsa ve savaşın en ümitsiz aşamasında bile defterine ‘Türkiye Cumhuriyetini nasıl kuracağına dair notlar’ karaladıysa, bugün bizim ‘umudumuzu yitirmek’ gibi bir lüksümüz yok demektir.
Umut biterse her şey biter!
Bunu da aklımızdan hiç çıkarmayalım…

Savaş karşıtları
 
Londra’da14 Eylül Salı günü başlayan silah fuarı her gün başka konuda bir eylemle protestocuların hedefinde.
Haftanın son gününde toplananların hedefinde İsrail vardı.
Newham’deki Central Park’a kurulan sahneden mesajlarını ileten protestocular İsrail’i bu fuarın en tehlikeli müşterisi olarak niteledi.
Protestocular İsrail’in aldığı silahları Gazze’de, Batı Şeria’da denediğini ve insanların bu yüzden öldüğünü söylediler.
En son bölgede Mayıs ayında patlak veren ve 11 gün süren çatışmalarda 270 kişi hayatını kaybetmişti.
Her Filistin’le dayanışma mitinginde olduğu gibi bu eylemde de en dikkat çeken grup İsrail karşıtı Yahudiler oldu. Onlara göre İsrail, kimseye daha fazla zarar veremeden barışçıl bir şekilde dağıtılmalı.
Dünya’nın en çok katılımlı silah fuarının organizatörü DSEI ise iddiaların tam tersi, alıcı ve satıcıların buluştuğu en yasal silah ticaretinin bu fuarda olduğunu belirtti.
Protestolara ve aleyhlerinde çıkan haberlere, dünyanın en sıkı denetlenen ve kurallara dayalı organizasyonu olduklarını ileri sürerek karşılık verdiler.
DSEI ayrıca sektörde etkili bir platform olarak 486 milyar dolarlık iş hacmiyle ve 290 bin kişinin işini sürdürmesine katkıda bulunmakla övündü.
Savaş karşıtları, ‘Siyah Yaşamlar Önemlidir’, ‘Silahlanmayı Durdurun’ gibi toplumsal hareketler, fuar öncesi ve süresince eylemlerine devam edeceklerini açıkladı.