Şarkısı da vardır. Galiba rahmetli Zeki Müren söylerdi. Anımsayalım; şarkısına "Ayrılmak ne kadar zor" diyerek başlayıp "... Unutulmak çok acı ..." diyerek sürdürüp gider, o tatlı sesiyle unutulmanın verdiği acıyı bizlere yansıtmaya çalışırdı.  

31 Mart yerel yönetim seçimleri özellikle İstanbul için bizlere unutulmaz anılar bırakmıştı. Yıllardır İstanbul'u kendi bildikleri yöntemlerle yönetmeye alışmış AKP'li kesim insanın aklına gelmeyecek itiraz gerekçeleri bularak seçimi iptal ettirmeye çalışmaktaydı. Öylesine ki; AKP Genel Başkanı bile 13, 14 bin kişilik farkın İstanbul için geçerli olamayacağını söyleyebilmekteydi. Yazdığım gibi seçimleri iptal ettirebilmek için ileri sürülen bahanelerin tümü akıl almaz ölçülere ulaşıyordu.

Sonuçta nelerin olduğunu hepimiz biliyoruz. Adına YSK denilen ve 7+4 kişiden oluşan hakimler heyeti İstanbul seçimlerini akıl dışı bir sebebe bağlı olarak iptal etti. Akıl dışı sebep diye tanımlama yapıyorum ama unutulmasın iptal için ileri sürülen sebeplerin belki de tamamı akıl dışı sayılmalıydı. Bu AKP'li yetkililerinden önde gelen isimlerinden birinin söyledikleri unutulacak gibi değildi bana kalırsa. "Seçimlerde hiçbir şey olmasa bile kesin bir şeyler olmuştur" cümlesini bir itiraz gerekçesi olarak beyan edebilen AKP 'nin Seçim İşleri ile İlgili Genel Başkanı Ali İhsan Yavuz'un sözlerini nasıl unutabiliriz? Hem bu söz dizisi itiraza dayanak olarak bir kez değil defalarca söylenebilmiştir. Söyleyen de kimdir bilir misiniz? Acıdır ki; anlı şanlı bir hukukçudur!

Bir başka yetkili de seçmenlerin soyadlarına bakılarak AKP'li olan yerlerde kaybedilen seçimlerde hata olabileceğini söyleyebilmiştir. Ne dersiniz, tarihe anı olarak kalabilecek bir bahane değil midir?
Fakat, evet fakat bana bu yazı dizilerimde ele alınabilecek kadar önemli sayılan bir başka konu daha var.
Bence öylesine önemli bir konu olmalı bu benim aklıma gelen. O zamanlar günlerce gündemde kalmıştı. Gerçekten kişisel verilerin korunması noktasından başlayıp o polislerin hangi kurumca görevlendirilmiş olabileceğine kadar her şeyler söylenebilmişti.
31 Mart seçimlerinin hemen ardından AKP yetkilileri tarafından İstanbul Büyük Çekmece'de sahte seçmenlere oy kullandırıldığı hakkında bir sav ileri sürülmüştü. Kim görevlendirdi, resmî bir izin var mıydı? Bu konuların çözümü için ciddi bir girişimde bulunulmuyor, ancak; polislerin ev ev dolaşarak yaptığı araştırmalar sürüp gidiyordu.

Şöyle bir gözünüzde canlandırın, polisler eve geliyor, siz evde olmayabilirsiniz olsun çocuğunuz evde ise ona da sorularak araştırma yapılabilirdi. Hem de nasıl bir gün sonra bir başka polis gelip aynı soruyu sorabiliyor. Falanca kişi bu evde yaşıyor mu? Düşünün bir kez; daha önceki seçimlerde muhalefet partileri tarafından dile getirilen şüpheli seçmenler konusu kez iktidar partisi AKP tarafından hem de kesinleşmiş seçmen kütükleri üzerinden sürdürülmekteydi.

Bence; son derece önemli olan bu konu muhalefet partileri tarafından ne yazık ki ciddi olarak şikayet konusu yapılmadı. Yaşananlar da unutuldu gitti! Oysa; konu, yazdığım gibi önemliydi. O polisler kimler tarafından ve hangi gerekçelerle görevlendirilmişlerdi?
Ne dersiniz, bu konu araştırmayı gerektirmez mi? Unutuldu gitti, kim anımsar ki?

***

Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile o zamanki Başbakanımız şimdiki Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan'ın geçmişte yaptıkları bir Dolmabahçe Sarayı buluşmaları olmuştu. Bu buluşmanın gizleri açıklanabildi mi? Hrant Dink'in ölümü olsun Sivas'taki Madımak faciası olsun ve daha niceleri benzerleri olsun kaç kişi tarafından anımsanabiliyor dersiniz? Toplum, bu saydıklarımın belki de tamamını unuttu gitti.
Oysa bunlar ve benzerleri bence hiç unutulmamalıydılar.

Esenlikle kalınız...