15 Ocak 1902’de Selanik’te doğan usta şair Nazım Hikmet Ran, 119’uncu doğum gününde koronavirüs belası yüzünden online etkinliklerle anılıyor. Geçtiğimiz aylarda, Habertürk Yayın Yönetmeni Kürşad Oğuz, Arjantinli yazar Alberto Manguel ile bir röportaj gerçekleştirdi.

Çok beğendiğim, hem yazı hem görüntülü şekilde yayınlanan röportajda, Alberto Manguel, pandemi sürecinde usta şairimiz Nazım Hikmet'in bir şiirinin çok işine yaradığını belirterek şu ifadeleri kullanıyor;

"...Herkesin yakındığı eve hapsolmak o kadar da sorun değil benim için. Çocukluğumdan beri evde kitaplarımla kalmayı zaten çok severdim. Bu iyi bir avuntudur. Robinson Cruseo’yu okuyarak yalnız nasıl yaşanır onu öğrendim. Albert Camus’nün Veba’sı gibi kitapları okuyarak pandemide nasıl yaşanabileceğini öğrendim. Her zamanki gibi edebiyat bana eşlik ediyor ve gündelik koşulları anlamamı sağlıyor. Nazım Hikmet’in hapse gireceklere tavsiyelerde bulunduğu müthiş bir şiiri vardır: “Hapiste Yatacak Olana Bazı Öğütler.” Hapiste neyi düşünmek, neyi düşünmemek gerektiğini anlatır. Bu da çok işime yaradı."

Kuşlara, doğaya, şöyle derin bir nefes almaya hasret kaldık. Nazım Usta'nın hapiste yatacak olanlara verdiği bu öğütler, belki evlerimize hapsolduğumuz şu zor günlerde Manguel gibi bizlere de iyi gelir.

Buyrun o vakit;


Hapiste Yatacak Olana Bazı Öğütler


Dünyadan, memleketinden, insandan
umudum kesik değil diye
İpe çekilmeyip de
Atılırsan içeriye,
Yatarsan on yıl, on beş yıl
Daha da yatacağından başka,
'Sallansaydım ipin ucunda
Bir bayrak gibi keşke''
Demiyeceksin,
Yaşamakta ayak direyeceksin.
Belki bahtiyarlık değildir artık,
Boynunun borcudur fakat,
Düşmana inat
Bir gün fazla yaşamak.

İçerde bir tarafınla yapayalnız kalabilirsin,
Kuyunun dibindeki taş gibi.
Fakat öbür tarafın
Dünyanın kalabalığına
Öylesine karışmalı ki,
Sen ürpermelisin içerde,
Dışarda kırk günlük yerde yaprak kımıldasa.
İçerde mektup beklemek,
Yanık türküler söylemek bir de,
Bir de gözünü tavena dikip sabahlamak
Tatlıdır ama tehlikelidir.

Tıraştan tıraşa yüzüne bak,
Unut yaşını
Koru kendini bitten,
Bir de bahar akşamlarından;
Bir de ekmeği
Son lokmasına dek yemeği,
Bir de ağız dolusu gülmeyi unutma hiçbir zaman.
Bir de kimbilir,
Sevdiğin kadın sevmez olur,
Ufak bir iş deme,
Yemyeşil bir dal kırılmış gibi gelir,
İçerdeki adama.
İçerde gülü, bahçeyi düşünmek fena,
Dağları, deryaları düşünmek iyi.
Durup dinlenmeden yazmayı,
Bir de dokumacılığı tavsiye ederim sana,
Bir de ayna dökmeyi.
Yani içerde onyıl, on beş yıl,
Daha da fazla hatta
Geçirilmez değil,
Geçirilir,
Kararmasın yeter ki
Sol memenin altındaki cevahir!

Nazım Hikmet Ran [Mayıs 1949]

İyi ki doğdun usta.